2

Atatürk'ün Yolu Gökbörü


  • Oluşturulma Tarihi : 21.10.2019 06:42
  • Güncelleme Tarihi :

Cumhuriyetçilik ve milliyetçilik kavramlarını ayrı tutan günümüz insanı için bu yazım. Tanıdığım bütün milliyetçiler aynı zamanda cumhuriyetçiyken; tanıdığım bütün cumhuriyetçiler neden milliyetçi değil diye düşündüm kendi kendime. Sözüm; Türk olmanın bir önemi yok ben hümanistim diyenlerimize. Bizi farklı yapan kanımızı, bedenimizin hücrelerinde hissedememişiz meğerse. Gökbörü Atatürk’ün gözlerindeki sevdaya hiç dokunamamışız oysa. Türkçülük basit bir ideoloji ya da bir düşünce tarzı değildir, tercihe dayalı, insanların benimsemek istediği ya da istemediği. Türk olduğunun ayrımına varmak kanındaki manna cevherinin bilincinde olmaktır. Tinini bedenine bağlayan asil damarı keşfetmektir bu derya denizinde. Tanrı’nın bizdeki emaneti kut’u gözetmektir, korumaktır. Bunun için Atatürk’ün Türklüğe bakış açısını yazmak istedim ama ne benim bilgim yeter buna ne de kağıtların ruhu dayanır bu vatan sevdasına. Her sevdanın bir kalbi her kalbin de bir anahtarı vardır. Türklerin kapısını açan anahtar ise “Bozkurt”. Başbuğ Atatürk bunu biliyordu. Çünkü, o bozkurtu görmüştü. Onun izi, Tanrı’nın eliydi, iz’in ardından yürüdü. Şimdi gelelim bu izin Atatürk’ün ve Türk Milletinin hayatındaki önemine.
“Milli benliğini bulamayan milletler başka milletlerin avı olacaklardır”
Henüz Türkiye Cumhuriyeti gözlerini açmamıştı doğaya ama Avrasya Türk adının yankılandığı yeni bir Türk devletine gebeydi. Yıl 1922’ydi, ilk olarak Atatürk önderliğinde bozkurtlu posta pulu çıktı.
“Türkiye Türklerindir”
Yıl 1925’ti, Atatürk’ün direktifi doğrultusunda devlet armasının seçilmesi için MEB yarışma düzenledi. Yarışmayı kazanan eser Namık İsmail’in bozkurtlu eseriydi.
“Mensup olduğum Türk Milletinin şan ve şerefi varsa, benim de ferdi olmak sıfatıyla şanım ve şerefim vardır”
Yıl 1926’ydı, sıcak bir Ağustos ayında Bozkurt isimli gemimiz, Lotus’la çarpışma sonucu suların içine 8 can verdi. Denizcilerimizin kutlu tinleri şad olsun. Bu olay Lahey Sürekli Adalet Divanı’na intikal etti. Divan, Türkiye’nin haklı olduğu kararlara vardı ve bu süreçte Atatürk’e tunçtan yapılmış Bozkurt heykeli armağan etti.
“Ben her şeyden önce bir Türk milliyetçisiyim. Böyle doğdum, böyle öleceğim”
Yıl 1927’ydi, o zamanlarda çıkan resimli Teşrin-i Evvel gazetesinde Atatürk’ün, soyumuzun sembolü Bozkurtla resmi çizilmişti.
“Yüksek Türk senin için yüksekliğin hududu yoktur. İşte parola budur”
İşte tam da burada söz ettiği parolayı unutmamamız için Atatürk, İstanbul Üniversitesi’nin amblemini elinde meşale tutan bozkurt amblemi ile değiştirdi.
“Taş kırılır, Tunç erir ama Türklük ebedidir”
Bu sonsuz döngüde Atatürk, Türklerin Ergenekon’dan çıkışını, milletimizin her an anımsaması için Türk lirasında Bozkurt simgesine yer verdi. Devamında da 1928 yılında Türk Ocağının Genel Merkezine, Atatürk’ün isteği üzerine İbrahim Çallı’nın tuvale döktüğü Ergenekon adlı eseri asıldı.
“Türk, çetin işler başarmak için yaratılmıştır”
Yıl 1930’a geldi. Uluslararası Balkan Güreş turnuvası düzenlendi. Yarışmada 1. gelen kişi Bozkurtlu diploma aldı.
“Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır”
Türk doğanın bir parçasıydı. Küçük yaştan öğretilegelmiş doğru buydu. Yeşile ve maviye saygı, sevgi. İşte bu yüzden izcilik federasyonu kuruldu. Ecdadını tanımak için yetişen çocuğa “yavru kurt” ünvanı verildi. Ayrıca formanın kalp kısmına dikili Bozkurt arması da bunun en güzel kanıtıydı.
“Türk, Türk olduğu için asildir. Çoğumuz büyük babamızın babasına hatırlamayız, bütün soy gururumuzu Türk olmanın içinde buluruz”
1933’lü yıllarda da günümüzden farklı olarak, Atatürk zamanında, CHP’nin ambleminde altıok’un üstünde altı yıldızlı Bozkurt motifi de vardı, soyumuzun gururu Bozkurt..
“Türklerin yaşadıkları her yer Misak-ı Milli hudutları içindedir”
Yıl 1935, Maraş artık resmi olarak Türk toprağıydı. Atatürk de milli benliğimizin sembolünü Maraş’ın kurtuluşu dolayısıyla kentin ortasına diktirmeyi uygun gördü. Milli benliğimizin temsilcisi Türk bayrağı tutan bir Bozkurt heykeliydi.
“Türk budur: Yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir”
Türkiyat Enstitüsü’nün amblemini seçen de Atatürk’tü. Amblemde; karlı Tanrı Dağları’nın önünde, elinde meşale tutan bir bozkurt vardır.

“Dünya yüzünde, Türk’ten daha büyük, ondan daha eski, ondan daha temiz bir millet yoktur ve bütün insanlık tarihinde görüşmemiştir”
Türkiye Bakanlar Kurulu’nun kurduğu PO’daki (Petrol Ofisi) Bozkurt simgesinin direktifini de Atatürk vermiştir. Ofisin kurulması 1941’i bulmuştur ama Bozkurt ambleminin talimatı Atatürk’ündür.
“Bir Türk, cihana bedeldir”
Atatürk Mahmut Esat’a Bozkurt soyadını verdi. Ona göre her Türk bir Bozkurttu. Bozkurt cihana bedeldi.
İşte Atatürk, biz Türklerin yeniden yaşama döndüğü o anı sürekli hatırlayan ve hatırlatan gerçek bir Türktü. Tam bir bozkurttu, gök yeleli bozkurt…
 

Atatürk'ün Yolu Gökbörü
Sıla Arsel
Yazarımız Kim ?

Sıla Arsel