Sayfa Yükleniyor...
Şimdi birazcık geriye gidelim. Yazımın başlarında, kadın ve erkeği temsil eden T ya da ters L şeklindeki dikili taşlardan söz etmiştik. Bir anda bilgi yüklemesi yapınca her şey birbirine karışıyor diye bu ibadet yerini çok detaylı anlatmak istemedim o anda. Şimdi kalan eksiklikleri tamamlamak istiyorum. T veya L’nin olduğu bu taşların zemini sıvıyı geçirmeyecek bir şekilde tasarlanmıştır. Senin tek aletin taş-sopa olsun ama yaptığın yapıt sıvıyı geçirmesin… Burada da bir enteresanlık söz konusu değil mi? Neyse, benim bu devasa yapıtı uzaylılar yani namı diğer Anunnakiler yaptı demem etik olmaz. Bunun kararını siz kendi içinizde verin. Devam ediyorum. Sıvıyı geçirmeyen bu yapıtın zemininde su kanalları bulundu. Burada yapılan ritüellerde; su mu, kan mı, alkol mü kullanılıyordu bilinmez ama bu su kanalı ve sıvıyı geçirmeyen yapıt aynı zamanda kurban tarzı bir törenin de burada uygulandığını bize kanıtlar niteliktedir. Namaz benzeri uygulama+ kurban= hac = dini mabet. Buradan anladığım kadarıyla 12 bin yıl önceyle günümüzdeki ibadetler fazla değişime uğramamış ama tabi tek fark olabilir. O zamanlar gezegenlerin konumuna göre yapılan bir tapınak söz konusuydu. Belki o zaman yapılan ritüeller galaktik varlıklaraydı ama şimdi uygulama aynı da olsa yapılan ibadette niyet “her şeyin yaratıcısına.”
Günümüzdeki ibadet inanışı belki geçmişin bir izi olsa da daha doğru bir inanış gibi geliyor bana. Çünkü Sümer tabletlerinden de anlaşıldığı gibi galaktik varlıkların da kabul ettiği bir “her şeyin yaratıcısı” var. Bizim için de öyle. Ama Kuranı Kerim’de Necm suresinin 49. ayetinde geçen; “Şi’ra (Sirius) yıldızının rabbi de o’dur” ayeti de bir tesadüf değil. Anunnakiler yani Siriuslular araştırmaya değer bir konu. Yine dallanıp budaklandık ama konu geniş bana kızmayın sevgili okuyucularım.
Dikili taşların üstündeki kabartmalar ile devam etmek istiyorum. Evet birçok hayvan figürüne rastladık. Akrep, aslan, akbaba, tilki, yılan… vs ama bizi ilk aşamada ilgilendiren figür H kabartmasının erkeği, daire ve yarım ay kabartmasının da kadını temsil etmesi. Biliyoruz ki mitolojide kadın bereketi simgeler, yaşamla-doğumla özdeşir. Göbeklitepe’de bir tane doğum yapan kadın figüründen başka bir kadın figürü de henüz bulunmamıştır (Simgesel olarak vardır ama direkt kadın çizimi olarak tektir.) Bu kadar taşta sadece bir kadın figürünün olması nedeniyle bu mabet Schmidt tarafından, ölümü çağrıştıran bir merkez olarak nitelendirilmiştir. Ayrıca bulunan bu tek kadın figürünün ters doğum yapması yani normalde doğumda bebeğin ilk başı çıkar en son ayakları, bu figürde ise bebeğin ilk ayaklarının çıkmış olduğunu görüyoruz, bu da tarafımdan çok ilginç bulundu. Schmidt’in burayı, ölümü çağrıştırdığını söylemesi, kadının ayaklardan başlayarak doğumu gerçekleştirmesi tamamen bir bitiş yani başka bir evrende ya da boyutta yeniden doğuşu (Müslümanlıktaki ahiret inanışını) simgeliyor olabilir mi?
İşin daha da ilginci bu yapıtın üstü, mabede zarar vermeyecek ve onu koruyacak şekilde, o dönemin insanları tarafından toprakla kapatılmıştır. Ya yapılan mabedin bize kalmasını, ağızsız insan figürlerindeki sırrı çözmemizi istediler ya da geri gelmek üzere mabetlerini korunacak şekilde gizlediler. Birinci ihtimali düşünürsek bizim çözmemiz gereken sır nedir? İkinci ihtimali düşünürsek teknolojiyi henüz dünya tanımıyorken, toprağın özenle mabetlere zarar vermeden nasıl kaplanması gerektiği neolitik çağ insanı nasıl biliyordu? Mabedin gerçek sahipleri kimler? İnsan eli ile inşa edilemeyecek bu yapıtı Anunnakiler mi dizayn etti? Bu yapıt tesadüfen bulunan bir yapı mı yoksa artık bulunma zamanı mı geldi?
Bu tapınak günümüzde bulunmadan önce de yapının çevresinde dilek ağacı ve yatırlar mevcut olduğu için hastalar deva bulmak için buraya geliyordu. Yani yine kutsaldı. 12 bin yıl öncenin uygulaması bilinçsizce günümüze mi taşınmıştı? Şanlıurfa ve Harran bölgesi dinlerin ve mitlerin ortaya çıkıp harmanlandığı yer kabul ediliyor. Hz İbrahim 75 yıl burada yaşadı. Namıdiğer, peygamberler şehri Urfa... Bu kadar tesadüf (!) bize neyi anlatıyor?
Sıkılmadan değer verip yazımın sonuna kadar okuduğunuz için teşekkür ederim. Bir de sizlere son olarak Göbeklitepe adından bahsetmek istiyorum. Göbeklitepe’nin ilginç isminin doğuşunu merak etmişsinizdir. Daire Tepe, Yuvarlak Tepe... vs bir sürü isim düşünülebilirdi neticede. Fakat bu ismin içinde bulundurduğu ayrı bir gizem var. Hayat tesadüflerden ibarettir, derler. Ama hayatta tesadüf diye bir şey yoktur. Evreni daha minimize ederek düşünelim. Yaşamın sürekli büyüyen, ama evrenin küçük bir parçası olan bir bebek düşleyelim. Bebeğin yaşamı için gerekli olan besini ve oksijeni göbek kordonu yardımıyla annesinden aldığını biliyoruz. Bu, yaşam için gerekli bir fonksiyon. Düşüncelerimizde dünya ve gökyüzünü, bir bebek ve anne simgesinde tasvir edelim. Dünyanın başlangıcı mı bu kordona bağlı, yoksa bitişi mi? Tarihin sıfır noktası kabul edilen Göbeklitepe, bizim için bir başlangıç mı olacak, yoksa bitiş mi? Bu sivri düşüncelerle korkmayın hemen. Her bitiş daha büyük bir başlangıcı temsil eder. Belki biz Türklerin önderlik edeceği yeni bir çağ gibi?
Mu’nun çocukları insanlığa bir takım işaretler bıraktılar, bu sırları artık çözme zamanımız gelmedi mi?