2

Hierapolis Antik Kenti ve Cehennem Kapısı


  • Oluşturulma Tarihi : 02.08.2021 07:17
  • Güncelleme Tarihi :

Bugün size UNESCO Dünya Mirası listesinde yerini alan cennet vatanımızın Denizli şehrindeki Hierapolis’i (Holy City’i =Kutsal Kenti) tanıtacağım. Evrensel değerimiz Pamukkale Hierapolis Antik Kenti, Bergama Kralı II. Eumenes tarafından İ.Ö. 2. yüzyılda kurulmuştur. Denizli’nin yaklaşık 18 km kuzeyinde yer alan ve 14 bin m2’lik alan üzerinde olan antik kentin tarihi Helenistik döneme uzanmakta olup günümüze gelen Hierapolis’te maalesef ki Helenistik dönemin izlerine rastlamak pek mümkün değildir.

Helenistik dönemden günümüze kalan şeyler arasında lahitlere örnek verebiliriz. Geriye kalan çoğu kalıntı Roma döneminin izlerini taşımaktadır. Sit alanı olmasına rağmen günümüzde biz de zamanında o bölgeye turist çekmek adına oteller diktiğimiz asfalt yollar döşediğimiz için Roma’dan kalan mirası da tahrip etmişiz ama bu hatadan dönmüş olmamız bile geleceğimiz adına umut verici.

Hierapolis denince akla ilk gelenler hiç şüphesiz ki termal sular, Plütonyum (Cehennem Kapısı) ve Aziz Philippus’tur.

Bu kısımlara daha detaylı değineceğim ama genel olarak baktığımızda Hierapolis’in bölümlerini inceleyecek olursak; Müze, Antik Havuz, Tapınak Çeşmesi, Kehanet Merkezi, Tiyatro, Haç Yolu, Mezar Kilisesi, Martyrion, Frontinus Caddesi, Lakrino Tuvalet, Ölüler Kenti Mezarlıkları, Tritone çeşmesi bulunmaktadır. Gelin şimdi biraz daha detaylıca göz atalım.

-Müze bölümü aslında Roma hamamıydı. Fakat günümüzde kazılar sırasında çıkan eserler burada sergileniyor yani hamam arkeoloji müzesi olarak kullanılıyor.

-Antik havuza gelirsek oluşmasının sebebi aslında depremler. Burada ufak bir bilgi vermek istiyorum. Başta da demiştik Helenistik dönemden çok fazla bir şey kalmamış diye. Romalılar eski Hierapolis’i yıkıp üstüne yenisini inşa etmiş gibi bir algı oluşmasın. Hierapolis çok fazla yıkıcı depremlere ev sahipliği yapan bir bölge ne yazık ki.

Bunun için Helenistik döneme ait şehir depremler neticesinde yıkılınca kent Romalılar tarafından ayağa kaldırılmak üzere uyandırılmış yani yeniden inşam edilmiş. Günümüzde restore edilen ve gün yüzüne çıkan Hierapolis de Roma dönemi canlanmıştır. Aslında yerin 3-4 metre daha aşağısında Helenistik döneme ait gerçek bir Hierapolis’in yattığı söylenmektedir. Elbette hadi onu çıkaralım demekle olacak bir iş değildir.

Arkeoloji üstün çaba ve sabır isteyen bir bilim dalıdır.

Çok fazla konuyu dağıtmadan antik havuza dönersek, bu antik havuzun oluşma sebebinin bölgede görülen depremler sonucu sular altında kalan yerlerdeki yıkıntıların üzerine kurulan havuz olduğu bilinmektedir. Yerli ve yabancı turistlere açık olan Antik- Kleopatra Havuzunda yüzmeyi deneyimlemek eminim çok farklı bir his olacaktır.

-Kehanet merkezi de aslında ilginçtir ki rahiplerin ücret karşılığı fal baktıkları yerdir. Buradaki uygulamayı da merak edenler için açayım. Rahipler ücretini ödeyen kişiye içinde torba benzeri bir şey uzatıyor.

Bu torbanın içinde, her birinin üstünde abecedeki harflerin yer aldığı tabletler var. Ayrıca tapınağın duvarlarında da harf ve harfe karşılık gelen kehanetler yazılı. Kişi bu torba içinden bir tablet çekiyor. Ve o tabletin üstünde hangi harf varsa o harfin yazılı olduğu tapınağın duvarına gidiyor ve o kehanet kişinin kehaneti oluyor.

-Tiyatro ise günümüzde orijinal parçalarına sadık kalınarak tekrar restore edilmiş yegane tiyatrolardandır. Roma döneminde inşa edilen bu tiyatro alanı günümüzde 10 bin kişiyi bünyesine toplayabilecek kapasitede büyük bir alandadır.

Türkiye’de çeşitli bölgelerde de antik kentlerin tiyatrolarını görmek mümkün olsa da bu bölgenin günümüzde kendini diğer tiyatrolardan ayıran en önemli özelliği sahne binası restore edilen tek tiyatro olmasıdır.

- Hierapolis aynı zamanda Hıristiyanların haç merkeziydi. 80 bin Hierapolis’li burada Hıristiyanlığa geçmişti ve ardından 99 kilise 12 manastır inşa edildi. Depremler neticesinde Hierapolis yıkıma uğrayıncaya dek Hıristiyanlığın en önemli merkezi haline gelmiştir bu nedenle adı Haç kenti olarak da bilinmektedir. Ayrıca Hz. İsa’nın 12 havarisinden biri olan Aziz Philippus’un da burada çarmıha gerilerek öldürülmesi Hıristiyanlar açısından Hierapolis ‘e önem katan bir başka nedendir. Aziz Philippus’u anmak adına öldürüldüğü yere Martyrion yapılmıştır. Ardından kent hac merkezi olarak kabul edilmiştir.

-Hierapolis için aynı zamanda dünyanın en büyük mezarlık alanı diyebiliriz. Çünkü ölüm döşeğinde olan insanlar son çare olarak buraya gelmekteydi. Çoğu da öldüğü için buraya gömülmekteydi. Helenistik ve Roma döneminin lahitlerini görmek bu kutsal kentte mümkün.

-Agora yani meydan denilen alan depremden önce atölye olarak kullanıldığı depremden sonra ise pişirme odalarının inşa edildiği yani bir çeşit fırın olarak kullanıldığı bilinmektedir. Bu alanda kazı sırasında bulunan megara kaseleri müzede sergilenmektedir.

-Plütonyum, antik dönemin insanları tarafından yer altına açılan kapı yani “cehennem kapısı” olarak bilinmekteydi. Çünkü buraya girenin sağ çıkması mümkün değildi. Bu durumu da açıklayalım. Kapının aşağısında yer altı suyu kaynamakta ve suyun içinde çok fazla miktarda CO2 ve mineraller bulunmaktadır.

Bu hava akımı birlikte yukarı çıkarken mineraller çözülmektedir. Ve böylece kalsiyum bir karbonata dönüşmektedir. Bu dönüşmeler sonucu CO2 havaya yükselmekte olup onu soluyan insanı öldürmekteydi. Bu nedenle bu kapı ölüler ülkesine geçiş kapısı olarak adlandırılmıştır. Günümüzde de bir iki meraklı turist buraya girip öldükleri için.

Kapı kısmı örülerek kapatılmıştır. Hierapolis’teki Plütonyum öldürmüş termal su şifa vermiştir. Ancak şifa veren traverten havuzlarının oluşmasını sağlayan termal suların kaynağı da plütoryumdur.

Antik kentlere sahip değerli bir ülkeyiz. Bize emanet olan kültürel miraslarımız dünya miraslarımız var. Ama en basitinden Hierapolis’te bile sit alanı olmasına rağmen asfalt yollar döşenmiş, oteller yapılmış.

Traverten kaynaklarından gelen sular turistlerin kullanması açısından otellere çekilmiş. Böylece travertenler kararmış yosunlaşmış. Bu nedenle dünya mirası listesinden de çıkma aşamasına gelmiş. Büyük bir tehlike atlatmışız.

Oteller en sonunda yıkılmış ve Hierapolis böylece yeniden canlanmış. Yani güzelim ülkemizde kendi mirasımıza sahip çıkamazsak geçmişi ve aynı zamanda geleceğe aktardığımız geçmişi katledersek doğa bize sessiz kalır mı?

Kalmaz. Yangınlarla boğuştuğumuz günümüzde de birçok tatil bölgesi olan yerlerdeki ormanlar yakıldı. Canlılar telef oldu. Şimdi göreceğiz bu yakılan yerler hızlı bir şekilde tekrar ağaçlanacak mı yoksa otel mi yapılacak...

Hierapolis Antik Kenti ve Cehennem Kapısı
Sıla Arsel
Yazarımız Kim ?

Sıla Arsel