2

Kadının Yeri


  • Oluşturulma Tarihi : 08.03.2021 07:28
  • Güncelleme Tarihi :

“Bir toplum, bir millet erkek ve kadın denilen iki cins insandan meydana gelir. Mümkün müdür ki, bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça, diğer kısmı göklere yükselebilsin!” M.K.ATATÜRK

Türk kadını tarih boyunca kurulan Türk beyliklerinde/devletlerinde erkeğin yanında birlikte ve hatta bazen de önünde yer aldı.

Atatürk Türk kadınının tarihteki yerini biliyordu. Bu nedenle kurduğu Türkiye Cumhuriyet’inde hür düşünceli insanlar yetiştirmek ve özümüze dönmek için çok çaba sarf etti. Yeni devletimiz Türkiye Cumhuriyetimizin kadını da erkeği de hür olmalıydı, her alanda eşit söz sahibi olmalıydı. Ve Cumhuriyetle birlikte insanlar eşit hakka kavuştu, artık bir padişah torunu olmaya hiç gerek yoktu. Ama en önemlisi de kadınlar da hak ettiği mertebeye gelmişti. Sosyal hayatın içinde artık kadınlar da vardı. İster siyaset hayatı olsun, ister eğitim hayatı, isterse de iş hayatı kadınlar da tıpkı erkekler gibi söz hakkına sahipti. İlk olarak 3 Mart 1924’te Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile kadın ve erkek eğitiminde eşitlik sağlandı. Sonra 1926’da yürürlüğe giren Türk Medeni Kanunu ile bu eşitlik taçlandırıldı. Kadınlar mahkemede tanıklık yapabilecekti, miras hakkından yararlanabilecekti. Bunların yanı sıra resmi nikah ve tek eşlilik de benimsenmişti. Kadın hür ve özgür iradesiyle boşanma hakkına da sahipti. Kadınlara ilk kez 1930 yılında belediye başkanı seçme ve seçilme hakkı tanındı. Sadiye hanım ilk kadın belde başkanı seçildi (Artvin-Kılıçkaya beldesi). Kadınlara ilk kez 1933 yılında köy muhtarı ve heyetlerini seçme seçilme hakkı tanındı. İlk kadın muhtarımız Gül Esin hanım oldu (Aydın-Demirdere köyü). Ve 1934 yılında da milletvekili seçme ve seçilme hakkı tanındı. 1935 yılında 17 kadın milletvekili meclise girdi.

O dönemde bir çok batı ülkesinde bile bu zihniyet tam oturmamışken Atatürk milletimizin değerli kadınlarını hak ettiği yere yükseltti. Şu an elim kalem tutuyor ve siz bu satırlarımı okuyorsanız onun sayesinde. Ve artık kadın avukattı, öğretmendi, doktordu, pilottu, milletvekiliydi. Şimdi her tür meslek dalında kadınlarımızın da yeri varsa en başta onun sayesinde.

Çok ilerledik, doğruya doğru. Fakat 1926’dan bu yana 95 yıl geçti ve ne acı ki biz hala kadın ve erkek eşitliğini tartışıyoruz. Cinsiyetten önce karşı tarafın “insan” olduğunu kadını da erkeği de yaratan Tanrı’nın, tek olduğunu düşünemiyoruz, göremiyoruz.. Hangi bilim kadınımızın yaptığı icadı insanlığa faydalı biçimde nasıl kullanabileceğimizi tartışmak yerine günümüzde hala bu sorunları tartışıyoruz. Örneğin hepimizin bildiği üzere yakın zamanda İstanbul Sözleşmesi gündemdeydi. Bu sözleşme 11 Mayıs 2011 tarihinde dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu tarafından, kadınlara yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadele için imzalanmıştı. Sözleşmenin amacını özetleyecek olursak kadınları her türlü şiddetten korumak, kadına yönelik ayrımcılığın ortadan kaldırılması, erkek ve kadın arasındaki temel eşitliği sağlamaktı. Şimdi bu sözleşmenin kaldırılıp kaldırılmaması konuşuluyor. Ama öte yandan baktığımızda günümüzde bir çok kadın hala fiziksel şiddete maruz kalıyor, psikolojik şiddete maruz kalıyor, cinsel şiddete maruz kalıyor, zorla evlendiriliyor, zorla kürtaj ediliyor. Ve en acısı, öldürülüyor. Yaşama hakkı bir çırpıda elinden alınıyor..

Öte yandan 97 yıllık geçmişi olan Türkiye Cumhuriyetimizin, hiç kadın cumhurbaşkanı olmadı. Parlamentel sistemde de, 41 dönemde sadece bir kadın başbakanımız oldu. Günümüzde 600 milletvekilimizin sadece 103 tanesi kadın. Düşünebiliyor musunuz bu oran hala yarı yarıya değil? Bugün Dünya Kadınlar günü. Ve biz hala, erkeğin bulunduğu makamda 1 adım gerideyiz. Tam bir eşitlik yok. Biz çip takılıp uzaktan kumanda edilecek robotlar değiliz ki. Biz kadınız, biz insanız!

Geçmişte bizi cinsiyetimizden ötürü geri planda bıraktılar, mezhepten-dinden böldüler, sağ-sol ayrımından siyasetten böldüler. Artık Türkiye Cumhuriyetimizde bir bütün olarak görüleceğimiz, ülkemiz ve milletimizin ilerlemesi adına kadınıyla erkeğiyle birlikte adımlar atacağımız yeni bir dönem dileği ile. Şimdiye kadar ki dönemde kanunları bizler koymadık belki ama kanun koyanların zihniyetlerini bizler yetiştirdik. Unutmayalım ki bir nesli yetiştiren, onlara doğru düşünceleri aşılayacak olan bizleriz. Ve iyi ki varız! En başta, bize bu hakları kazandıran M.K. Atatürk’ü yetiştiren Zübeyde annemizin, sonra bizim, Dünya Kadınlar Günümüz Kutlu Olsun.

Kadının Yeri
Sıla Arsel
Yazarımız Kim ?

Sıla Arsel