Sayfa Yükleniyor...
Dünyada üç büyük dine inananları bünyesinde birleştiren Kutsal Toprak Kudüs’ten bahsedeceğiz bugün. İlerleyen dakikalarda farklı bir bakış açısıyla.. Öncelikle, üç büyük dini baz alarak bu toprakların önemine değinmek istiyorum. Bu kutsal topraklarda, Dağ Tapınağı’nda, Yahudilere ve Hristiyanlara yani Tevrat’a göre Hz İbrahim (Abram, Abraham) oğlu Hz İshak’ı kurban etmeye; Kur-an’a göre de Hz İbrahim, oğlu İsmail’i kurban etmeye hazırlanırken Rab, İbrahim’e bir Koç gönderir. Hz İsa burada çarmıha gerilir. Hz Muhammed buradan (Mescid-i Aksa’dan) Burak ismini verdiğimiz aracı ile göğe yükselir. Buranın ayrı bir enerjisi var. Çünkü burası bedenin ve tinin birbirinden ayrıldığı yer. Ve Müslümanların Kabe’den önceki, ilk kıblesi. Başka değişle burası, dünya canlılarının sınırlarını genişlettiği ve hatta dünyanın sınırlarının çok ötesinde bir yer. Buranın bir gizeminin de Hz Süleyman’ın tamamladığı tapınakta bulunan Ahit Sandığı’nın olduğunu belirtmek isterim, Tanrı’nın Musa’ya yaptırdığı meşhur, günümüzdeki o kayıp sandığın..
Tekrar dönelim tapınağa. Bu devasa tapınağı Hz Süleyman’ın, yüzüğü sayesinde yaptığı daha da doğrusu Dünya dışı varlıklara yaptırttığı söylenmektedir. Sihirli yüzüğü ile tapınak inşa ettiren, uçan halısı ile göklere yükselen bir insandı, aslında bunu günümüzde bilmeyenimiz yok. İlk başta kulağa saçma gelen bir düşünce belki. Ama ünlü fizikçilerin bile anlayamadığı bir tapınak olduğunu düşününce, bilmiyorum araştırmalar sonucu fikirleri değişebiliyor işte insanın. Mesela İsaac Newton, hepimizin çok yakından tanıdığı bir isim. Onu ağaçtan düşen elma sayesinde yerçekimini bulmasıyla tanıdık. Ünlü fizikçinin bilmediğimiz daha birçok katkısı var doğamıza. Ama onun bile inşasını anlayamadığı bir yerdi Süleyman Tapınağı. O bile tapınaktaki gizli bilgiyi aradı yani. Ama bulamadı. Gizli güç, Hz Süleyman’ın iletişim kurduğu varlıklar mıydı, yüzüğü müydü, yoksa tapınağın kalbinde sakladığı ahit sandığında mıydı?
Hz Muhammed’in burada göğe yükseldiğini söylemiştik başlangıçta. Hz Muhammed göğe (uçmağa) yükseldiği anda burada yalnız değildi. Yanında hacer-i muallak taşı vardı onunla birlikte yükselen. Muallak taşı bir zamanlar, ahit sandığını üstünde taşıyan özel bir taştı. Aslında adına taş dense de o aslında 18 m ye 13.5 m çapında koca bir kayaydı.
Üç büyük dine mabet olmuş bu Kutsal Toprak, dönemine göre coğrafi olarak incelendiğinde aslında boş bir araziden ibaretti. Peki, neydi dönemin büyükleri, peygamberlerin kutsal yer olarak burayı seçmesinin nedeni? Hemen Zecheria Sitchin’in “Tanrıların ve İnsanların Savaşları” kitabında geçen kronolojik sıranın Kudüs’le ilgili kısmı hatırlayalım. MÖ. 11 bin yıl önce hepimizin bildiği Nuh tufanı gerçekleşmiştir. MÖ. 10 bin 500’lü yıllarda ise Enki ve Enlil tekrar dünyaya iner. Sina Yarımadası’na uzay istasyonunun kurulmasına karar verilmiştir. Bu istasyon Moriye Tepesi’nin (Kudüs’ün) üzerine kurulmuştur. Şimdi düşünürsek MÖ 10 bin 500 yıllarını anlatan Sümer tabletleri var günümüzde. Ve yine kutsal sayılan toprağın, Kudüs’ün yerini işaret etmekte. Dinleri düşünürsek Tevrat’ın tarihi en fazla MÖ 2 binli yıllara karşılık gelmektedir. Sümerlilerin bilinen dinlerden eski olduğunu zaten biliyorduk. Ama Kudüs’ün sadece kutsal dinler için değil öncesinde de kutsal olduğunu yeni öğrendik. Hz İbrahim’in oğlunu burada kurban etmek istemesi, Hz Süleyman’ın burada mimarisini açıklayamadığımız tapınak yapması, ahit sandığının burada saklanması, Hz Muhammed’in buradan göğe yükselmesi ve son olarak bütün bu olaylardan çok daha önce Sümer tabletlerinde buranın Anunnakiler için olan önemi, bütün insanlığı bünyesine çeken bir toprağın gizemini sorgulamamız için yetmez mi? Üstelik henüz yine Kudüs’te bulunan, Kubbet-üs Sahra’nın çevrelediği kayanın altında var olan gizemli mağaranın ellerinin nereye uzandığı daha bilinmiyorken...