Kurban Resmi

Latin Abecesi Değil, Türk Abecesi


  • Oluşturulma Tarihi : 05.11.2018 06:55
  • Güncelleme Tarihi :
Latin Abecesi Değil, Türk Abecesi yazının resmi

1 Kasım 1928 tarihinde kabul edilen 1353 sayılı “Yeni Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanun”u biliyoruz. Bu nedendendir ki kasım ayının ilk haftası Türk Harf Devrimi Haftası olarak kutlanmaktadır. Ve ben de Türk Harf Devrimi olarak kutlanılan bu haftada yanlış bildiğimiz bir gerçeğe değinmek istedim. Bildiğimiz üzere din başka şeydir, dil başka şey. Önce devletimizi ileri medeni milletler seviyesine çıkarmalı ve ilerletmeliyiz. Bir devlet nasıl var olur? Düşündüğümüzde devlet kavramı, toprak bütünlüğü ve kültürel birliği olan bir ulusun oluşturduğu bütünlüktür değil mi? Peki devleti, devlet yapan ögeler nelerdir? Ebetteki ilk başta akla toprak, millet, kuvvet gelir. Bu doğrudur. Ancak bizim söz ettiğimiz kavram “Tam Bağımsız Devlet” ideolojisidir. Bir devletin tam bağımsızlığı neye bağlıdır? Tam bağımsız bir devletin kendine özel bir bayrağı, milli marşı, parası, anayasası, milli bayramları, başkenti ve dili vardır. 29 Ekim’de doğum gününü kutlamış olduğumuz Türkiye Cumhuriyeti Devleti’miz de bu ilkeler doğrultusunda kurulmuştur.
Bayrağımız, ay yıldızlı al bayrak.
Milli marşımız, İstiklal Marşı.
Paramız, Türk lirası.
Anayasamız, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası.
Milli bayramlarımız;
*23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı,
*19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı,
*30 Ağustos Zafer Bayramı,
*29 Ekim Cumhuriyet Bayramı
Ve geçtiğimiz 2016 yılında eklenmiş olan
*15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü.
Başkentimiz, Ankara.
Dilimiz, Türkçedir.
Kasım ayının ilk haftasındayız... Yani Türk harf devrimi haftası. Bu devrim Atatürk tarafından, Latin abecesi devrimi olarak değil, Türk abecesi devrimi olarak isimlendirilmiştir. Neden mi? Çünkü bu abeceyi ilk olarak Etrüsklerin kullandığını bilmekteyiz. Atatürk de Etrüsklerin Türk olduğuna inanıyordu. Bildiğimiz üzere Atatürk; Atlantis’in kökenin, Sümer ve Etrüsk uygarlıklarının, Türk olduğunu savunmaktaydı. Genetik uzmanı Prof.Dr. Alberto Piazza da yaptığı araştırma sonucu Etrüsklerin ve Türklerin DNA yapılarının birbirine benzer olduğunu açıkladı. Nitekim Atatürk bu düşüncesinde de haklıydı. Yani kullandığımız abece Latin abecesi değil Türk abecesidir. Türkçedir.
Akıllarda; harf devrimi oldu, Osmanlıca öldü gibi bir düşünce kesinlikle olmamalıdır. Çünkü baktığımızda Osmanlıca bir lisan değildir, bürokratik bir jargondur. Bütün imparatorlukların da böyle bir bürokratik jargonu elbette ki olmuştur. Şimdi düşündüğümüzde Osmanlı, zamanında 3 kıtada izi bulunan ve 72 millete hüküm süren bir imparatorluktu. Etkiledik ve etkilendik. Tabi ki en çok Arapça ve Farsça olmak üzere etkileşime geçtiğimiz her millettin lisanının parçalarından kattık dilimize. Osmanlıca hiç şüphesiz ki bizim kültürümüzün bir zenginliğidir. Uzmanlarının okuyup öğrenmesi gerekir. Ama bu değildir ki herkes bilmelidir, bilmek zorundadır.
Çünkü baktığımızda, Cumhuriyet ilan edilmeden önce okuma yazma oranı yaklaşık olarak erkeklerde % 7 kadınlarda ise bu oran % 0.4’tü. Sırf bu oranı düşünecek olursak bile Gazi Paşanın yaptığı en büyük inkılaplardan biri kesinlikle harf inkılabıdır. Çünkü böyle bir inkılaba ihtiyaç vardı. Osmanlının son dönemlerini inceleyecek olursak zaten III. Selim’in de Türkçenin sadeleştirilmesi yolunda ilk adımı atan Osmanlı padişahı olduğunu göreceğiz. Tekrar ediyorum, böyle köklü ve hızlı bir değişime ihtiyaç vardı. Çünkü Osmanlı 72 millete hükmetmişti ama her ne olursa olsun Oğuzhan soyundan gelen Türk milletini temsil etmekteydi. Kendi milletinin diline ihtiyacı vardı. Türkçeye ihtiyacı vardı! Nitekim Atatürk bu ihtiyacın farkındaydı.
9 Ağustos akşamı düzenlenmiş olan bir dinletide Falih Rıfkı Atay, M. K. Atatürk’ün yeni harflerle kaleme almış olduğu açıklamayı okudu: “Arkadaşlar, güzel dilimizi ifade etmek için yeni Türk harflerini kabul ediyoruz. Bizim güzel, ahenkli, zengin dilimiz yeni Türk harfleriyle kendini gösterecektir. Yüzyıllardan bu yana kafalarımızı demir çerçeve içinde bulundurarak anlaşılmayan ve anlayamadığımız işaretlerden kendimizi kurtarmak, bunu anlamak zorundasınız. Anladığımızın belirtilerine yakın gelecekte bütün dünya tanık olacaktır. Buna kesinlikle inanıyorum.”
Biz yeni Türk harflerini kabul ettik sevgili okurlarım. Latin harflerini değil!
“Ülkesini yüksek istiklalini korumasını bilen Türk milleti dilini de yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmalıdır” (2 Eylül 1930), demiş M. K. Atatürk.
Sevgili okurlarım Türkçemizi korumaya o kadar çok ihtiyacımız var ki hele ki şu zamanda. Sosyal medyada, sesli harfleri atıp sessiz harflerle yazışanları mı dersiniz, like (!) atanları mı dersiniz, fav.layanları (!) mı dersiniz, selfie (!) çekilenleri mi dersiniz, online (!) olanları mı dersiniz, story (!) paylaşanları mı dersiniz. Neler neler var! Türkçe yok! Diline sahip çıkmayan bir millet yok olur. Özellikle genç arkadaşlarım, sosyal medya üzerinden üstümüzden oynanan oyunlara dikkat edin! Siz yabancı sözcükleri kullandığınızda, popüler (!) olmazsınız. Devletiniz - milletiniz, fark etmeden elinizden kayar...
“Türklerden nefret ediyorum. Bu yüzden Türkler gelecek kuşağa ulaşmadan yok olmalıdır. Bunun için, en kısa yol, Türkçe unsurunu yok etmektir...” General Albert Sidney Johnston.
İşte bu söz bize ders olsun... Türkçe yok olursa biz Türkler gelecek kuşağa ulaşamayız.
Oysa Türkiye Cumhuriyeti Devleti’mizi ilelebet muhafaza ve müdafaa etmek, birinci vazifemizdir.

Latin Abecesi Değil, Türk Abecesi
Sıla Arsel
Yazarımız Kim ?

Sıla Arsel