2

Ulus ve Aile


  • Oluşturulma Tarihi : 11.10.2021 07:30
  • Güncelleme Tarihi :

Günümüzde ulusçuluk anlayışı yok edilmeye çalışılıyor.

Aile kavramının sonu getirilmeye çalışılıyor.

Medeniyetlerin yok olma durumu ile karşı karşıyayız.

Bu durumlar daha çok, tarihi bilmememizden ya da gizlenen tarihi aramamamızdan kaynaklanıyor.

*Bu dört maddeye istinaden nedir kavmiyetçilik (milliyetçilik, ulusçuluk) kavramı?

Kavmiyetçilik kavramı teklikten (ben’cillikten) uzak bir kavram. “Biz” olma kavramı. Günümüzde özgürlüğü yıkıyorlar akımına kapılıp “biz” den uzak bir geleceğe gömüyoruz kendimizi. Hakikaten gömüyoruz. Çünkü bu çaba bilinçsizce bizi yok olmaya sürüklüyor.

Göremiyoruz geleceğimizi,

Dokunamıyoruz hayatımıza,

Hissedemiyoruz gidişatımızı.

Adeta majilenmiş bir hayata sürgün yaşıyoruz. Günümüzde birçok farklı kitap okudum ama aile kavramını yok sayan bunu gizliden gizliye bilince aşılamaya çalışan bir kitaba geçtiğimiz yıl ilk defa denk geldim. Sonra anladım ki toplumların bilincini yıpratan ve onlara doğru duyguları yanlış biçimde empoze eden bu kitapların sonu yokmuş. Yeni trend (?) buymuş.

Bu tür kitaplar maalesef ki bilinçli (!) bilinçsizlerimizi yönetiyor. Bir de tamamen bilinçsizlerimiz var onları da bir takım çeşitli sosyal medyalarla zaten yönetiyorlar.

Anlaşılan o ki, biz ulusumuza ve ulusçuluk kavramına sahip çıkmazsak bu toplum ileride yanlış bilincin esiri olacak. O yüzden çok geç olmadan milli değerlerimize sahip çıkmalı, mümkün olduğu her an çeşitli televizyon programları ya da sosyal medyalar aracılığı ile o ruhu diri tutmalıyız ki genç neslimiz yanlışa yönelmesin.

Hümanist gençlik bu cümlelerimden ötürü bana karşı çıkacak belki de. Elbette biz de dünya barışını savunuyoruz. Fakat Türk kimliğimizden eser kalmazsa hangi barıştan söz edeceğiz? Sahi bu çok ironik bir durum değil mi?

Dünya barışını savunan ulu önderimiz Atatürk’ün milliyetçilik üstüne söylediği iki bütünleştirici sözü var onlara değinerek devam etmek istiyorum;

1) “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir.”

2) “Diyarbakırlı, Vanlı, Erzurumlu, Trabzonlu, İstanbullu, Trakyalı ve Makedonyalı hep bir soyun evlatları ve hep aynı cevherin damarlarıdır.”

Bu cümlelerden anlıyoruz ki ortak dil, ortak kültür ve ortak geçmişe sahip olduğumuz Türkiye Cumhuriyeti halkı Türk kimliği adı altında birleştirilmiş ve bütünleştirilmiştir.

Günümüzde ise modern toplumda milliyetçilik anlayışı olmaz diye diye toplum anlayışı yok edilmeye çalışılıyor. O bazı kitaplarda kadının evlilikle değerinin düşürtüldüğü ve kısaca erkek zihniyetinin hegemonyası altına girdiği düşüncesi verilmeye çalışılıyor. Toplumumuz zaten cinsiyetin üstünlüğü gibi bir görüşü savunmuyor biz Türk milletiyiz. Kadın hükümdarlarımız oldu, erkek hükümdarları yöneten kadın han’ımlarımız oldu. Empoze edilen bu düşünceler bize uzak ve bize ait değil. Bizi Ortadoğu’daki bir takım milletlerle bir tutmalarına, kendimizi onların durumunda gibi düşünüp bizi isyan etmeye zorlamalarına izin vermemeliyiz. Görüyoruz ki bu bariz bir tuzak. Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Atatürk bizi bütünleştirmeye çalışırken bazı kişilerin aile kavramını bile tekliğe indirgemeye çalışması büyük bir tezat değil mi?

Unutmayalım ki modern Türkiye Cumhuriyeti’nin temelini atan ecdatlarımız; Atatürk ve silah arkadaşlarıydı.

Kurtuluş savaşındayken Çanakkale cephesindeki ruh, milliyetçilik ruhuydu. Ecdatlarımızın topla, tüfekle, canla var ettiği bir devleti - koruduğu bir milleti - biz bir çırpıda silip yok edemeyiz. İnsanlar ailesine ve milletine bir gelecek bırakmak istediler. Bütün çaba ne içindi? Bizim içindi. Şimdi bir takım küreselci zihniyetin kurbanı olamayız. Z kuşağı interaktif ve girişimci ruhlu olarak bilinmesine karşın onlara milli duyguları aşılayacak kişiler ise Y ve X kuşaklarıdır.

“Medeniyetin esası, gelişme ve gücün temeli aile hayatındadır” diyen Mustafa Kemal Atatürk’ün ve silah arkadaşlarının evlatlarıyız biz. Küreselcilerin ağına takılmış bir takım kişilerin değil.

Ulus ve Aile
Sıla Arsel
Yazarımız Kim ?

Sıla Arsel