Sayfa Yükleniyor...
Geçen haftanın ilk köşe yazısında edebi uyarlamanın ne olduğundan bahsederek yolculuğumuza başlamıştık. Bu haftada da uyarlama örneklerinden devam edelim istedim. 2016 yılı Oscar Ödül Töreninde en önemli ödül sayılan En İyi Film dalında sekiz filmden beşi roman uyarlamasıydı ve onlardan biri de Oda.
Oda, (Türkiyede Gizli Dünya adıyla gösterime girdi) Emma Donoghuenun 2010da yayımlanan aynı adlı romanından yönetmenliğini Lenny Abrahamsonun yaptığı bir uyarlama. Roman bir gerçek yaşam uyarlaması. Emma Donoghue romanını yazarken gerçek bir olaydan esinlenmiş ki bu gerçek olay, maalesef kadının yok sayıldığı, aşağılandığı, taciz/tecavüz mağduru yapıldığı, küçücük bir odada kendi iradesi dışında tutulduğu binlerce, milyonlarca örnekten biri. Kitabın yayımlandıktan sonra kısa sürede çok satanlar listesinde yer alması ve ödül törenlerine aday bir filmin senaryosu olması ise maalesef kadının sesini duyurmasına vesile olduğu için değil artık çok ama çok duyduğumuz, bazen mağduru olduğumuz için içinde yer aldığımız bu kötü senaryoyu görmek, duymak istemediğimizden. Sanki bakışlarımızı başka yöne çevirirsek bizden, sevdiklerimizden uzak olacak ya da unutabilecekmişiz gibi bir yanılsama içine giriyoruz. Peki, çoğu kez gazetelerin üçüncü sayfa haberi olmaktan öteye gidemeyen bu gerçek yaşam öyküsünden esinlenen roman ve bu romandan uyarlanan film nasıl bu kadar dikkat çekti?
Emma Donoghuenun kaleminden çıkan roman ve bu romandan uyarlanan yönetmenliğini Lenny Abrahamsonun yaptığı Kanada-İrlanda yapımı filmde, kadının tutsak edildiği oda, o odada doğmuş beş yaşındaki Jackin gözlerinden ve sesinden anlatıldı. Kitabın tanıtım metninde yer alan şu ifadelerin fazlasıyla karşılığı olan roman, okurlardan kısa sürede haklı ilgiyi gördü: Beş yaşındaki Jacke göre, Oda bütün dünyadır: doğduğu, annesiyle birlikte yemek yediği, oyun oynadığı, televizyon seyrettiği ve dışarısı hakkında bütün bildiklerini öğrendiği yer. Yaşlı Nickin geleceği akşamlar, anne onu güvenle uyuması için gardıropa kapatır. Oda Jackin yuvasıdır, oysa anne için burası yedi yıldır kapatıldığı zindandan başka bir şey değildir. Ama anne, azim, beceri ve ana sevgisiyle, oğluna özel bir hayat yaratmıştır, Jackin soruları çoğaldıkça, onun çaresizliği de artmaktadır. Yine de, asıl sorunlar büyük firardan sonra dışarıda beklemektedir onları.
Jackin yaratıcı, komik ve iç yakıcı sesiyle anlatılan Oda, sevgileri imkansızdan sağ çıkmalarını sağlayan bir ana-oğlun güçlü hikayesi. Romandan uyarlanan Room filminin başrolündeki Brie Larson ve beş yaşındaki Jacke hayat veren çocuk oyuncu Jacob Tremblayın oyunculukları, yönetmen Lenny Abrahamsonun romanın özünü kaybetmeden yaptığı uyarlama izleyicilerin ve eleştirmenlerin kitabı okumuş ya da okumamış haklı beğenisini kazandı. Bu romanı okuduktan/filmi izledikten sonra Jackin sorularına cevap bulmaya çalışmaktan kendinizi alamayacaksınız. Biliyoruz ki uyarlama eserlerde genellikle romanı okumadan filmi izleme aşamasına geçmeyi tercih ederiz. Diyelim yine önce filmi izlediniz ki adı geçen romanın ve yazarının bizim edebiyatımızda tanınırlığı film sayesindedir. Filmin sunduğu odadan içeri girince bu odanın başlangıçta nasıl kurgulandığını merak etmeye başlıyorsunuz, Joyu ama en çok Jacki daha çok tanımak istiyorsunuz.
Filmdeki şu diyalogdan daha fazlası olduğunu biliyor ve onu da keşfetmek istiyorsunuz:
Anne: Ben yeterince iyi bir anne değilim.
Jack: Ama sen annesin.
Anne: Öyleyim değil mi, öyleyim!
Ve romanı okumak, Jackin şu sorularına yanıt aramak istiyorsunuz:
Belki kapı açıksa artık Oda değildir.
Biz içinde değilken Oda hala var mı?
Odada değilim. Ben hala ben miyim?