Sayfa Yükleniyor...
Senarist ve yönetmenliği gelecek için ümit vadeden bugünün en başarılı sinema emekçilerimizden olan Çağan Irmakın yaptığı film, 2004 yılında sessiz sedasız gösterime giren, senaryonun özgün yapısını güçlü oyunculukların desteğiyle ayrıca Mor ve Ötesinin filme tam uyan müziğiyle güçlendiren başarılı bir yapım. Film, sadakati ve vicdani hesaplaşmayı 3 ana karakter üzerinden izleyiciye hangi taraftan baksam Mustafayı görüyorum dedirtecek kadar Mustafa ya bağlıyor. Çıkış noktasını Her şey mükemmelse mutlaka ters giden bir şeyler vardır fenomeninden alıp, paralel bir kurguya yerleştiriyor, geriye dönüşlerle bilinçaltı yolculuğuna çıkıyoruz Mustafanın yüzleşmek zorunda kaldığı gerçekler örgüsünde.
VE KIRILMA NOKTASI
Şirket sahibi Mustafa, agresif, kusursuzluk takıntısı olan, karısı ve çocuğuna aşırı düşkün ancak ironik bir şekilde bir o kadar da kırıcı bir kişilik. Karısı Ceren bakıldığında imrenilen bir hayata sahip, evi, mobilyaları konforlu, her şey kontrol altında, maddi olarak çok rahat ancak mutsuzluğu yüzüne yansıyor, kocasının ilgisizliğinden muzdarip bariz şekilde. Kırılma noktasına kadar adamımız herkesi kırıp döküyor sözleriyle, şirkette çalışanlar panik, gergin. Fırtınalar estiriyor en ufak kusur gördüğünde, malum obsesif bir kişiliğe sahip. Ailesinin ve işinin kontrolünün elinde olduğuna dair bir huzurun dış etkenlerle bozulmasına izin vermemeye çalışıyor, en ufak bir gerginliğe tahammül edemiyor ancak yarattığı gerginlik büyük bir depremin habercisi, tabi ki sosyal hayatındaki öncü sarsıntılardan bir haber henüz. Ve kırılma noktası geliyor, bu noktadan itibaren kontrolünü tamamen kaybedeceği an bu an. Planlarında asla olmayan bir şey oluyor ve karısı bir trafik kazasında ölüyor. Mustafa bu haberin sarsıntısını yaşarken kötü bir şey daha öğreniyor. Onun gözünde eksik, kusurlu, tahammül edilemez bir yaralı, bu kazada karısının yanında yaralı olarak kurtulan bir yabancı Mustafanın her suçu atacağı bir günah keçisidir artık. Kontrollü ve huzurlu hayatı raydan çıkmıştır. Sadık eşinin kendisini aldattığını öğrenmiş, üstelik aldattığı kişi kendi kriterlerinden çok aşağıda (sınıf ayrımcılığı yapan karakterimiz bununla da yüzleşmek zorunda kalmıştır) bir adam. Ancak tahammül edemeyeceği bu adam Mustafanın yaşamının öznelerinden biri olmuştur.
HANGİSİ HAKLI?
Bir şekilde, her şey yolunda giderken Mustafanın rakibi olarak dahi göremeyeceği Fikret, kilitli kapıları açacak anahtardır ve ondan öğrenecekleri şeyler vardır. Güç yine onda kalmalıdır. Mustafanın ruhundaki şiddet olgusu yüzeye çıkmış, Fikreti konuşturup her şeyi öğrenebilme düşüncesi tek dayanağı olmuştur. Fikreti yazlığına götürür ve türlü şiddet sekanslarıyla (sözsel ve eylemsel olarak) onu konuşturmaya çalışır. İzleyici burada sorgulamaya başlayacaktır. Hangisi haklı? Gariban bir taksi şoförü mü, zengin, konforlu, karısına bağlı narsist bir adam mı? Yoksa mutsuz kadın mı? Agresif koca sınıfsal ayrımcılığı nedeniyle hemen elenir ancak yine de sadakati dolayısıyla aklanmaktadır. Ceren mutsuzdur ve belki ilk kez aldatmıştır, ancak izleyici şunu fark eder anlatımlar sürerken, Fikret, Ceren ile ilk buluşmalarından sonra tekrar görüşmeyeceklerini düşünmüş, yine de emin olmak için telefon numarasını Cerene vermiştir. Ceren numarayı almakla, bu ilişkiyi belirsiz bir sürece taşımak kararını vermiştir. Ceren belki mükemmel hayatında dengesizlik aramakta ve o yabancı bu yüzden geçici bir özne olmak zorundadır, rahatsız ve mutsuz ruhu için. Belirsizliği, belki de kocasında bulamadığı ilgiyi bu şekilde bulmak ve belirginleştirmek istemiştir. Bu onun kusursuz kocasında görmek istemediği kusuru bilinçaltına itmesi ile ilgili olabilir.
GERÇEKLE YÜZLEŞME VAKTİ
Mustafa sorar, Fikret anlatır. Ve geriye dönüşler başlıyor. Mustafa bilinçaltına ittiği bir gerçekle yüzleşmek zorunda kalır. Çocuk yaşlarda kusurlu gördüğü otistik kardeşine yaptığı kötülük yüzleştiği diğer bir gerçek olur. Eşi ve arkadaşlarıyla gittiği restorantta yemeği yanlış getirdiği için hakaret ettiği ve işten çıkarmak için hakkında şikayet bildirisi yazdığı garson da aynı şekilde yüzleştiği gerçeklerden biri olur. Paralel kurguda geçmişe dönük hatırlamalarla kurulan senaryoya müthiş bir son vermiş Çağan Irmak. Bu film, bu sonu hak ediyor ancak filmle alakalı olarak benim bulduğum aşırılıklara gelince. Fikret Kuşkanın Amerikanvari bir oyunculuğa göz kırptığı anlar abartılı bulunabilir. Nejat işler karakteri ise benim bulduğum aşırı yanların yanında ister istemez hafif sırıtmış. Ne yazık ki ironik bir şekilde fazla doğal gördüm. Mesela sevgilisinin eşine sürekli abi diyor olması ve işkence görmesine rağmen çoğu kez gülümsüyor olması. Ancak Nejat İşleri tam şu noktada tebrik etmek istiyorum. Sevgilisinin kaza geçirmesine neden olan müziğin ne olduğunu Mustafa öğrenmek isterken, ona, Bırak abi, müziğin adının ne önemi var, o onu sevmişti ve dinlemek istemişti. Bırak öyle kalsın. Bir şey de senin istediğin gibi olmasın deyişi muazzamdı. Ve aynı sahnede Mustafanın, ölen eşinin sevdiği müzik karşısında, Hım, bunu biliyorum. Hiç sevmem demesi karısının neden Fikrete yöneldiğinin göstergesi. Ne kadar yazarsam yazayım sanırım filmi anlatacak tek cümle şu replik olur: Bazen Tanrılara bir kurban gerekir ki, onlar Tanrı kalabilsinler. İyi seyirler.