2

Ölen Bir Eğitim Sistemi İçin!


  • Oluşturulma Tarihi : 06.03.2018 06:28
  • Güncelleme Tarihi :

Merhaba sevgili okuyucular. Bu hafta farklı bir köşeyle karşınıza gelmek istedim. Çünkü dün bir gazete sayfasında Türk toplumunun değeri olan ‘Hababam Sınıfı’ filmi ile kitabını çıkaran ‘Rıfat Ilgaz’a karşı yazılan eleştirilere kayıtsız kalmak istemedim. Filmden örnekler verilirken bu yıl kaybettiğimiz usta sanatçı Münir Özkul’un Mahmut Hoca karakterinin eleştirilmesine de aynı şekilde kayıtsız kalamadım. Açık konuşmak gerekirse yazılanları öylesine şaşkınlık içerisinde okumuşum ki ne hangi gazetede çıktığına bakabildim ne de eleştirinin kim tarafından yapıldığına. Köşede yazılanları harfiyen aktarmam mümkün olmayacak ama özetle şunlar geçiyordu: Mahmut Hoca’nın, okulda gerçekleştirilen gaspa ilk önce tepki gösterip, daha sonra nedenini öğrendiğinde bunu makul bir gerekçe olarak kabul etmesi bir kültürel yapının dışavurumuymuş. Öğrencilere “Kopya çektirmem” diyen Mahmut Hoca karakterinin Liselerarası Bilgi Yarışması’nda öğrencilerine mikrofonla kopya vermesi, olayın sonrasında da bunu “Okulun şerefini kurtarmak için yaptım” gibi bir gerekçeyle mazur göstermeye çalışması, filmin gerekçelendirdiği etik dışı davranışlardan bir diğeriymiş. Filmin genel manada gaspı, hırsızlığı, sahtekarlığı ve tutarsızlığı ekseriyetle samimiyet, arkadaşlık, şeref gibi kavramların arkasına saklanılarak mazur gösteriyor olması da bu noktada çok önemliymiş. Hatta film, tipik samimiyetsizlik örneklerini dahi yine bu laçkalaşmış samimiyet ile gerekçelendiriyormuş.

“NASIL BU KADAR GÜLDÜREBİLDİNİZ?”

Yazarımıza bence en iyi cevabı yıllar öncesinde usta yazar Rıfat Ilgaz vermişti. Ilgaz, Hababam Sınıfı adlı kitabıyla ilgili bir röportaj verirken “Nasıl bu kadar güldürebildiniz?” sorusuna, “Eskiden idamlar sabaha karşı yapılırmış. Belli bir süre sonra idam yaklaştığında tüm dükkanlar açılmaya, esnaf satış yapmak için bağırıp çağırmaya başlamış. Bunun üzerine aileler de o saatte sokağa çıkmaya başlamış ve idam vakitleri panayır havasına bürünmüş. Sonuçta da ölen bir adama bakarak gülen bir halk görüntüsü oluşurmuş. Ben de çöken eğitim sistemini anlattım. Hepimiz ölen bu sisteme bakarak güldük” cevabını vermiştir. Evet, Ilgaz Hababam Sınıfı yapıtı ile yok olan bir eğitim sistemine karşı insanların ne denli umursamaz davrandığını öğrenciler üzerinden gerçekleştirdiği mizah ile anlatmaya çalışmıştır. Gasp, hırsızlık, sahtekarlık ve tutarsızlık gibi kavramları özendirdiği söylenen filmin zaten en büyük amacı bunların bir eğitim yuvasında gerçekleştirildiğini ve bunun eğitimciler ile ebeveynler başta olmak üzere herkes tarafından umursanmadan geçiştirildiğini aktarmak. Tıpkı yirmili yaşlarına gelmiş olmalarına rağmen hala liseye devam eden bir grup öğrencinin, “Akşam sefası bitkisinin kalıtım şeması”, “Akdeniz Bölgesinin en büyük geçiti” tarzında tamamen ansiklopedik olan data ve enformasyonu ezberlemedikleri için sınıfta kalıyor olmaları gibi. Evet, bu ezberci sistem olduğu için ve bu gereksiz sistem önümüze şart koyulduğu için Rıfat Ilgaz Hababam Sınıfı’nı yazdı. Ve bunu yaparken tıpkı bu gerçeğe gülenler gibi karakterlerini güldürdü. Ne acıdır ki biz seyirciler de güldük. Hâlbuki ki Ilgaz düşünmemizi istiyordu!

O, ANADOLU İNSANININ AYDINLANMASIDIR

Onlarca roman, yüzlerce şiir yazmış olan eğitimci Rıfat Ilgaz, Anadolu insanının aydınlanmasıdır. Aydınlarımızdan bu kadar kolay vazgeçmemeliyiz, hele bir de yerlerine koyacağımız aydınları henüz yetiştirememişken! Hangimiz Mahmut Hoca karakterini unutabiliriz ya da Hababam Sınıfı yazılısını, sözlüsünü, tebeşir kokusunu, kopyasını, Fesuphanallah şarkısını, köy okuluna tuğla taşıyan öğrencileri… Onları unutmamak adına yazmadım. Bir kere gönüllerimiz değdi birbirine. Taaa yıllar öncesinde de değil. Televizyonu açıp Kemal Sunal’ı, Tarık Akan’ı gördüğümüz her anda bile. Ve onların o muazzam emeklerinin hatırına…

Ölen Bir Eğitim Sistemi İçin!
Sultan Gümüş Kaya
Yazarımız Kim ?

Sultan Gümüş Kaya