Sayfa Yükleniyor...
16 Ocak 2019 tarihinde İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, ani bir kararla Ankara’ya gitti ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile görüştü. Görüşmede Kocaoğlu, Kılıçdaroğlu’na adaylığıyla ilgili tarihi bir sorumluluk yüklendiğini ve bundan kaçmayacağını belirterek yeniden İzmir için aday adayı olduğunu belirtti. Oysa Kocaoğlu, 1 Ekim 2018 tarihinde aday olmayacağını çok net ifadelerle açıklamıştı. Kocaoğlu gibi bir siyasetçinin söylediğinin dışına çıkacağı beklenmezken bir anda aday adayı olmasının sebebi neydi? Kulislerde MYK’da İzmir’in adayının Tunç Soyer olacağı söyleniyordu. Kocaoğlu’nun yeniden aday olmasının nedeni Soyer’i istememesi mi denilirken Kocaoğlu, Hande Fırat’a konuştu ve tam olarak şunları söyledi: “Bu gidişe ‘dur’ demem lazımdı. Tunç Bey ile kişisel sorunum yok, ama belediye başkanlığı yapma yetisinde problem var.”
Sonuç itibariyle Kılıçdaroğlu, aklındaki isim olan Tunç Soyer’i aday gösterdi ve Soyer, İzmir’in koltuğuna oturdu. Kocaoğlu da kendine yakışanı yaptı ve Soyer’e yönelik tek bir eleştiri de dahi bulunmadı ve partisinin adayını destekledi. Böyle bir giriş yapmamın nedeni 15 yıl İzmir’i yönetmiş ve devlet adamı kimliğini ön planda tutan, partililerce sevilen ve İzmir’i Ankara’dakilerden daha iyi bilen Kocaoğlu’nun adaylık sürecindekini ani karar değişikliğini hatırlatmak ve o tarihten bugüne kadar Soyer’in söylemlerine bu not eşliğinde de bakılmasını sağlamak.
Şimdi asıl konumuza gelelim Soyer, turizmciler ve akademisyenlerle online toplantı yapıyor ve orada İzmir bayrağı ve İzmir parası üzerine sözler sarf ediyor. Dedikleri tam olarak şu: “Bir hocamız İzmir Bayrağı’yla ilgili bir çalışma yaparak ortaya çok ilginç bir sonuç çıkardı. 1800’lerde hatta biraz daha öncesinden itibaren İzmir’in bir bayrağı olmuş yeşil, beyaz çizgili bir bayrak... O dönem kentlerin bayrakları varmış, ama çok az sayıda kentin bayrağı varmış. İzmir de dünyada bayraklı kentlerden biriymiş. Büyük bir heyecanla dinledik sonra hoca bunu bir akademik makale haline getirdi daha basmadık yakında basacağız. Fakat bunu şunun için anlattım; benim aklımda bir ‘İzmir Parası’ çıkarmak vardı hatta buna İZCOIN diye bir isim de koymuştum. Sonra bu bayrakta çıkınca arkadaşlar beni uyardılar dediler ki; ‘Senin bir eyalet kurma çaban olduğu anlaşılır, sonuçta İzmir’i memleketten kopartacak bir çalışma olarak algılanır. Duralım bunun ismini değiştirelim’ dediler” ifadelerini kullandı.
Bu sözler bir anda siyasetin ana gündem maddesi oldu ve Cumhur İttifakı’ndan ağır eleştiriler geldi. Eleştirilerin odağında haliyle “ayrı eyalet” söylemi vardı. Soyer’in böyle bir niyeti var mıdır? Sanmam, bu tam bir deli saçmalığı olurdu. Ama asıl sorun Soyer’in neyi konuşacağını bilememesi. Yıllardır PKK’nın bölücü eylemleriyle yıpranmış bir millete “ayrı bayrak” kelimesini kullanmak milletin sinir uçlarıyla oynamak demektir. Olayın asıl vahim tarafı Soyer, bunu söylerken danışmanlarının “böyle bir çalışma yaparsanız ayrı bir eyalat kurma olarak algılanır” tarzı ikazlarına rağmen bunu açık bir sohbette söyleyebiliyor. Bu kadar acemi bir politikacı imajı vermesi açıkçası benim için şaşırtıcı olmadı. Çünkü Soyer, adaylık döneminde ve görevdeki 1 yılı biraz geçen sürecinde buna benzer söylenmemesi gereken şeyleri söyledi. Örneğin, “İzmir uyuyan bir güzel. Öperek uyandıracağız, silkeleyeceğiz” ifadelerini İzmir’i yıllardır yöneten CHP değilmiş kendisi de bu partiden aday değilmiş gibi kullanabildi. Akdeniz’deki doğalgaz savaşlarının yaşandığı ve Kıbrıs’ın daha da önem kazandığı bir dönemde çıkıp Türkiye’nin Kıbrıs ile ilgili yaklaşımını doğru bulmadığını ifade ederek, “Kıbrıs’ı Kıbrıslılara bırakırsak, en doğrusu bu olacak. Ancak hiç bırakmıyoruz. Herkes Ada’nın bir tarafından çekiştiriyor. Ben bunu doğru bulmuyorum. Kıbrıs’ın jeopolitik önemini bir kenara koyup, Ada’yı Kıbrıslılara bırakmak lazım” sözlerini kullanabildi. Bir açık aracın üstünde Çav Bella eşliğinde kendinden geçerek dans ederken İzmir’in neresinde olduğunu bilmeyen ve bunu açık kameralar önünde sorma cehaletinde bulunabilen bir kişi. Seçim zamanında Ayşe Arman ile röportaj yaptı ve ortada kimsenin bilmediği, dillendirmediği bir şeyi söyledi ve “Benim kasetim olduğunu bile iddia ettiler” dedi. Sonuç gazete manşetten verdi. Kimsenin bilmediği bir şeyi Soyer, kendi ağzından söyledi deyim yerindeyse milletin kulağına kar suyu kaçırdı.
İktidar İstanbul ve Ankara’yı kaybetti ve oradaki belediye başkanlarının hatalarını ararken Soyer, adeta yaptığı gaflarla hep “oraya değil bana bakın” dedi. İzmir’in huzurlu ortamını, kendi yaptığı güzel çalışmaları nerede ne konuşması gerektiğini bilmez söylemleriyle gölgeledi. Bu söylemleri sadece kendine değil aynı zamanda Millet İttifakı’na da zarar veriyor. Bu tür söylemlerden CHP içindeki özellikle ulusalcı kesimin rahatsız olduğu da biliniyor.
Soyer’in öncelikle ülkeyi ve şehrini iyi tanıması gerekir. Bir siyasetçinin nasıl konuşması gerektiğine dair varsa bir eğitim alsın. Yanına iyi danışmanlar konulmalı ve Soyer, konuşma konusunda frenlenmeli. Yoksa Soyer, bu tür söylemleriyle partisine zarar vermeyi sürdürürken iktidarın ekmeğine yağ sürecek. Sonuçta en başa dönersek Kocaoğlu, hepimizin görmediği ve bilmediği neyi biliyordu da Soyer’in adaylığını istemedi? Ve zaman Kocaoğlu’nu haklı mı çıkaracak hep birlikte göreceğiz.