Sayfa Yükleniyor...
Kılıçdaroğlu aday olduğunda bunun yanlış bir karar olduğunu yazmıştım.
O günkü yazımda Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan kopmak isteyen kesimin karşısında Kılıçdaroğlu'nu gördüğünde tekrar Erdoğan'a oy vereceğini belirtmiştim.
Nitekim de öyle oldu.
CHP, 73 yıl sonra yeniden iktidar olmaya bu kadar yaklaşmamıştı.
Yapması gereken sadece kazanacağı belli olan İmamoğlu ya da Mansur Yavaş'ı aday göstermekti.
Ama kazanma ihtimali en düşük profil olan Kılıçdaroğlu aday oldu.
23 yıl boyunca iktidarda kalan bir şahsiyet ya da partiyi tek başına başarılarıyla anlatamazsınız.
Kozmos karşıtlıklarıyla var olur.
Erdoğan'ın iktidar yolunun taşlarını döşeyen hep Kılıçdaroğlu oldu.
En son seçimde de bunu bir kez daha yaptı.
Bile bile seçimi riske attı.
Çevresinde birtakım kişisel ikbal peşinde koşanların ve kendi hırsının kurbanı oldu.
Seçilmek için meclise milletvekili sokmaları mümkün olmayan ve oylarının toplamı en fazla yüzde 1,5-2 yapan Saadet, Gelecek, DEVA ve Demokrat Parti'ye onlarca milletvekili verdi. ( Ki bu milletvekilleri ilerleyen dönemde mecliste CHP'ye sorun yaratacaklardır.)
Karşılığında CHP'nin asıl sahipleri Kemalistleri kapı dışarı ederek ve kendisinden daha partili olan Muharrem İnce gibi isimleri tu kaka yaparak gerçekleştirdi bunu.
Kucaklaşma ve barışma adı altında yine sağ ve muhafazakar kesimin beklentilerine yanıt verdi.
"Kemalizm ırkçılıktır" diyen eski taraf gazetesi yazarı ve FETÖ'yü defalarca öven bir adamı dalga geçermiş gibi cumhuriyetin kalesi olarak adlandırılan İzmir'den 1. sıra adayı gösterdi.
Ergenekon, Balyoz operasyonlarının olduğu dönemde FETÖ Türk ordusunu tek bir kurşun atmadan çökertirken, Atatürkçü subaylar bir bir hapse atılırken, adaletsizliğin ayyuka çıktığı dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin'i listesinden milletvekili yaptı.
Bunları içi kan ağlayarak izleyen Atatürkçülere ise tek bir sözü vardı Kılıçdaroğlu'nun: "Tıpış tıpış sandığa giderek bana oy atacaksınız."
Sonuç mu?
Ya Kılıçdaroğlu Atatürkçülerin ayağına tıpış tıpış gelir ya da tarihin karanlık sayfalarında yerini alır.
Lafı eveleyip gevelemeye gerek yok kardeşim AK Partililere rakiplerini seçme şansı verilse kimi seçerdi?
Üniversite döneminde Süleymancılar adlı bir dini cemaate mensup bir arkadaşımla 5 yıl boyunca aynı evi paylaştım.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İYİ Parti Lideri Meral Akşener’e çağrıda bulundu ve ‘Temenni ederiz bir dönüşüm yaparak gerek bu masayı terk etmek gerekse milli ve yerli duruş sergilemek üzere konumunu yeniden gözden geçirir” dedi. Akşener ise İzmir’den yanıt verdi: “Milletimizin geleceğinin heba edildiği, ortaya sürüldüğü bir kumar masasında hiç olmadık. Bundan sonra da olmayız.”
TÜİK’e göre yıllık enflasyon yüzde 83,45 olmuş.
ABD, her geçen gün Türkiye’yi kuşatmayı sürdürüyor.
Türkiye, İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya girmesi için önlerini açtı.
Son yıllarda İzmir, haklı olarak Zeus Sunağı’nı Almanya’dan geri istiyor. Almanya bu görkemli yapıyı geri verir mi? Pek kolay görülmüyor. Unutulmamalı ki Almanlar, Zeus Sunağı’nı çalarak değil bizzat dönemin padişahının izniyle götürdü.
İGC yönetimi geçen yıl yenilendi biliyorsunuz. Dilek Gappi, İGC’nin yeni başkanı oldu.
Bizler millet olarak futbolu çok seviyoruz.
20 yıllık iktidarın sonunda siz ödemekten onlar size ödetmekten vazgeçmedi. En sonunda hacı Mehmet emminin, iş adamı Tarık’ın, doktor Ayşe’nin, milletvekili Abdurrrahman’ın, ülkenin tuzu kuru zenginlerinin dolar zararını da sen ödeyeceksin.
“Eğer bir Müslüman Atatürk’ü seviyorum derse ya ahmaktır ya sahtekardır”
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, yangının sorumluluğunu belediyelere yükledi.
Türkiye’nin birçok şehrinde aynı zaman aralığında çıkan yangınlar tesadüf olabilir mi? Aklı başında olan hiç kimse bunun tesadüfen olacağını düşünemez. ‘Tesadüf değilse o halde bu yangınları kim ve neden çıkarıyor?’ sorusuyla baş başa kalıyoruz.
Sayıları 8 milyona dayanan mülteci sayısı var ülkemizde. Dünyada bu sayıda mülteci kabul eden bir başka ülke yok. Bugüne kadar mültecilerle ilgili en ufak eleştiri getirenleri faşist ve ırkçılıkla suçlayanlar biraz kenara çekilin, biz de ülkemizin geleceği hakkında biraz konuşalım.
İki maçta kalesinde 5 gol gören hiç gol atamayan ve 0 puanla grupta sonuncu sırada olan milli takımın oynadığı futbolun ne olduğunu anlayan birisi var mı?
Üzülerek söylüyorum ki turnuvanın en kötü takımı şu an Türkiye’dir. Sürpriz yapabilecek takımlar arasında ilk sırada gösterilen ve altın jenerasyon dediğimiz bir oyuncu topluluğunu bünyesinde bulunduran milli takım ne oldu da bu hale düştü?
İki maçta da sahada hiçbir varlık gösteremedik. İlk maç İtalya zorlu bir rakip olabilir, dedik ama grubun en zayıf halkası gösterilen Galler karşısında özelikle ilk yarıda bu kadar ezilmemiz utanç verici.
Şenol Güneş ne yazık ki ne oynayacağına karar verememiş. Milli takım ritim tutsun diye ligleri acele bir şekilde bitirdik ama 30 kişilik kadroyu 26’ya indirmek için bu süreyi ziyan ettik. Bir de üstüne çok zayıf rakiplerle oynadık. Bunca tecrübesi olan Güneş’e ve Türk futbol aklına yakışmadı. Bu hazırlık evresi milli takıma yaramamış hatta geriye götürmüş diyebilirim.
İki maçta milli takımın geneli çok kötü oynarken özellikle orta sahamız adeta görünmez oldu. Rakipler orta sahayı hızlı ve rahat bir şekilde geçti. Dönen topları toplayabildi ve hiç zorlanmadan pas trafiği yapabildi. İki maçta orta sahada görev alan Ozan ve Okay’ın ne oynadığını biri bana anlatabilir mi? Dünkü maçta Okay’ın ismini bile duyduğumu hatırlamıyorum. Ozan’ı ise birkaç top kaybında görebildim. Türk milli takımının orta sahası bu kadar dirençsiz ve etkisiz olabilir mi? O bölgeyi kaybettiğiniz de oyunu kaybetmeniz kaçınılmazdır.
Oysa milli takımın orta sahasında topa sahip olup daha efektif kullanacak isimler kullanılabilirdi. İrfan Can Kahveci ve Taylan Antalyalı neden hiç düşünülmez. Ya da daha dirençli yapmak için Dorukhan. Sadece orta saha seçimleri değil defans bloğuyla da oynamak millilerin dengesini bozdu. Merih’in İtalya karşısında kendi kalesine attığı golde hiçbir suçu yokken onu günah keçisi ilan edip kenara çekmek, Galler karşısında defans hattının daha büyük hatalar yapmasına neden oldu. Ramsey’i tekrar tekrar savunma arkasına kaçırdık ve o da 3.’sünde gol yaptı. Göz göre göre rakip biz böyle gol atacağız, dedi. Biz ise sadece seyrettik.
Dünya kupası elemelerinde Hollanda ve Norveç maçlarında da çok pozisyon verdik ama şans bizim yanımızdaydı ve girdiğimiz pozisyonları gole çevirmiştik. Tüm kamuoyu o gün milli takımı göklere çıkarmıştı. Aslında çok da bir fark yok. O gün gol atmıştık bugün gol atamadık, gol yedik. Tek fark bu.
Umutlu geldik büyük bir hayal kırıklığı yaşadık. Hayal kırıklığımız ise alınan sonuçlar değil sadece sahada varlık gösteremememiz ve rezil bir futbol ortaya koymamızdır.
Galatasaray’ın kaybettiği haftada Beşiktaş için Kasımpaşa mücadelesi rakibini saf dışı bırakması açısından çok kritik bir müsabakaydı. Beşiktaş, milli maç dönüşü yaşanan sakatlık, korona ve cezalılar derken as kadrosunun bir hayli gerisinde maça başladı. Bu sene Beşiktaş’ın hücumdaki dominant yapısını sağlayan en golcü oyuncusu Aboubakar ve asist kralı Ghezzal’in yokluğu takımı etkileyecekti muhakkak ama bence asıl etkileyen Sergen Yalçın’ın yanlış seçimleriydi.
Menemen Belediyesi eski başkanı Serdar Aksoy tutuklandığında yazmıştım. “Aksoy’u kim aday gösterdi, bunun sorumlusu hesap vermeyecek mi?” diye sormuştum.
Başkanın tutuklanma utancı geçmeden CHP’de daha büyük bir utanç yaşandı.
Yeni başkanvekilinin belirleneceği mecliste CHP ve İYİ Parti 18 sandalyeye sahip olmasına rağmen 4 turluk seçim 15-15 eşitlikle sona erdi. Sonucu kura belirledi ve kura sonucu CHP’nin adayı kazandı.
Millet İttifakı 3 fire verdi.
3. turda sandıktan Ali ismi 4. turda ise oylardan biri boş çıktı.
Bu kişiler tarafından parti satılmakla kalmadı üstüne de alay edildi.
Bu 3 kişinin utancı CHP’ye, hesabı da yine bu partiye düşer.
Ama görüyoruz ki CHP, bunu normal karşılamış.
İl Başkanı Deniz Yücel’in seçim sonrası paylaşımı aynen şöyle: “Bugün Menemen Bld.Meclisi yaptığı seçimle, partimizin adayı Deniz Karakurt’u Başkanvekili seçti. Sayın Karakurt’u tebrik ediyorum. Menemen için bugün yeni bir başlangıçtır. Menemen’i Menemenliler ile birlikte yönetmeye devam edeceğiz.”
Sayı üstünlüğü CHP’de olmasına rağmen kurayla şans eseri Başkanvekili olan Karakurt’u sanki seçilmiş olarak sunup bundan da bir zafer edası çıkartmak ise başka bir utançtır.
Siz önce yanlış aday belirliyorsunuz. Bu yetmiyor yanlış meclis üyelerini seçiyorsunuz. Ve Menemen’i kaybetmekten şans eseri kurtuluyorsunuz ama bunca olayın müsebbibi ortaya çıkmıyor.
Ama bir Allah’ın kulu da ne oluyor kardeşim şu CHP’de demiyor. Yine sorumlular cezalandırılmıyor.
CHP’nin bu dönemki adaylarını belirleyenler hala bu ilde belirleyici konumda kalırsa çok övündüğünüz İzmir kalesi başınıza yıkılacak.
Unutmayın İzmir’i yönetenler ilk kurşun İzmir’de atıldı, düşman bu kentte denize döküldü. Cumhuriyet’e başkaldırı tam da Menemen’de gerçekleşti. Kubilay o toprakta vatanı için kanını akıttı.
Hiçbir şeyden utanmıyorsanız İzmir’in tarihinden utanın…
İzmir’i 1954-57 seçimleri sonrası Demokrat Parti yönetti.
Yıl 2012. Nevin Yıldırım Isparta’nın Yalvaç Koruyaka Köyü’nde kendisine tabanca zoruyla tecavüz eden, hamile bırakan “çocuklarını öldürürüm” tehdidiyle tacize devam eden eniştesini öldürdü. Tecavüzcünün kafasını keserek köy meydanına fırlattı, “işte namusuma uzananın kellesi, benim arkamdan konuşmayın” diye bağırdı. Yıldırım, bu olaydan ötürü müebbet hapis cezasına çarptırıldı.
Yıl 2020. Konya’nın Selçuklu İlçesi Kosova Mahallesi’nde parkta bir kadınla adamın tartıştığını gören Kadir Şeker, olaya müdahale etti. Burada Özgür Duran adlı kişiyle tartışması kavgaya dönüşünce Şeker, yanında taşıdığı bıçağı Duran’ın göğsüne sapladı. Duran, hastanede hayatını kaybetti. Hastanenin sunduğu raporlarda Duran’ın sevgilisine şiddet uygulamadığı belgelendi. Mahkeme Şeker’e 12 yıl 6 ay ceza verdi.
Nevin Yıldırım olayını kaç kişi biliyordu? Peki Kadir Şeker olayını kaç kişi biliyor?
Bir tarafta tecavüzcüsüne karşı kendini savunan Yıldırım, diğer tarafta tartışmadan kan çıkartan Şeker… Bazı sivil toplum kuruluşlarını tenzih ederim ama Yıldırım toplum tarafından yalnızlaştırırken; Şeker’i bu kadar kahramanlaştırmamızın nedeni nedir?
Şeker hakkında basın ve sosyal medya yoluyla aylardır yürütülen bir halk kahramanı imajı var. Şimdi bu kişiler Şeker’in aldığı 12 yıllık cezayı da fazla buluyorlar. Ne bekliyorlar birisinin canını alan kişinin beraat etmesini mi? Anlamak mümkün değil.
O günle ilgili ifadeler çok açık ortada. Duran, hiçbir şekilde
CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, “Ben Atatürk demem, Gazi Mustafa Kemal derim” tarzı söylemi ile CHP’de tartışılan isim oldu. Tartışmaya girmeden sosyal medyayı çok seven Kaftancıoğlu’nun tweetlerine önce bir göz atalım.
Yüzlerce şehidin kanında izi olan PKK’nın üst düzey yöneticisi terörist Sakine Cansız hakkında Kaftancıoğlu tweetinde, “‘İnsanlık tarihi kadın ile başlar. İnsanlık kadına yapılanlarla kaybeder’ demiş Sakine Cansız. Ve insanlık yine kaybetti” sözlerini kullandı.
Teröristin sözünü değerleştiren Kaftancıoğlu’nun şehitleri ise değersizleştiren paylaşımı şöyle: “Kim şehit olmak istiyorsa gitsin olsun. Aptalca politikalar yüzünden ölen masum insanlara şehit diyerek ölümü kutsamaktan vazgeçin artık!”
Vatandaşa ve askere git öl diyen Kaftancıoğlu, MLKP terör örgütünün kurucu üyelerinden olan Hasan Ocak’ı ise “Hasan Ocak yaşıyor. Komutana bin selam!” diyerek yüceltiyor.
Teröristlerin sözlerini ve eylemlerini yüceltip şehitliği küçülten Kaftancıoğlu, Türkiye’nin en hassas olduğu konulardan biri olan sözde Ermeni soykırımı iddiaları hakkında ise “Tarihte bugün: Ermeni Soykırımı başladı. Katledilen Ermeni vatandaşlarımızı anıyoruz, 19.15’te Taksim’de” twetini atıyor, atabiliyor.