Sayfa Yükleniyor...
1 Mayıs. Dünya emek, dayanışma ve direnme gününde alanlarda kaç sanatçı vardı biliyor musunuz? Geçen sene de aynı konuya değinmiştim
Hızla kirleniyoruz
Hızla azalıyoruz
Hızla ruh hastası insanların egemenliğine giriyoruz
Hızla değerler kayboluyor ve dejenerasyonun harmanında olağanlaşan bakışlarımızla dolaşıyoruz!
Ne oldu bu insanlara! Nerde yol fenercileri? Nerde hayatın doğru saatinde ve güzel sularında dolaşan havariler. Söylemleri ve eylemleriyle topluma önderlik yapan aydınlar.
Kimdir aydın ? Eski adıyla Münevver.
Yani, çevresini, halkı aydınlatan, bilgilendiren, doğru ve olması gereken yere toplumu yönlendiren, egosunu yenmiş, nesnel bakan ve kurduğu ilişkilerle ve sağladığı dayanışmalarla, etik duruşu ve birikimiyle örnek gösterilen birey kişi...
Birilerinin Akil adam dediği cinsten, devşirme aydınlar değil tabi. Ruhuyla, canıyla, birikimiyle, geleceği doğru yorumlayıp insanların, toplumun biraz daha mutlu ve barış içinde yaşaması için çabalayan, fikir veren, ben ben demeyen. Öne geçmek için çırpınmayan, etiket kullanmayan mütevazi ve çelebi insanlar. Bunun kadını erkeği yoktur. O olgunluğa o birikime ulaşmanın sürecinde sergiledikleri duruşun soylu fotoğrafında yer almayan, ancak toplum tarafından o sahneye yerleştirilen kişiler.
Bu kentin aydını var mı?
Kim bunlar?
Kaç kişi. Neredeler!
Üniversitedeki akademisyenler mi aydın?
Şair, yazarlar mı?
Bu payeyi kim veriyor. Halk mı, yalakalar mı?
Karabatak gibi ne zaman çıkarlar su yüzüne?
Meyhanede kafa çekip vatanı kurtaranlar mı?
Kendini ulaşılmaz, egosu baskın, hasta ruhlu yazarçizer takımı mı aydın?
Gazete sahipleri mi İşverenler mi. Köşe yazarları mı?
Kim bu aydın!
Sıkıysa çıksın ortaya!
Yazıklar olsun. Dört milyonluk kentte Aydın, Münevver tanımına, ruhuna uygun örnek gösterebileceğimiz insan yok mu?
Bu çürümüşlük içinde, kendi kabuğuna çekilmiş, kendi gettosunda birkaç havarisiyle kendi surlarında sessizce yüzen ve boğulan kaç kişi var bu kentin tarihinde.
Bu aşamada bestekarları ve din adamlarını, ruhani atmosferin sularında kendi kanatlarını örenleri ayrı tutuyorum.
Kent araştırmacılarını, rehberleri, tarihçileri, kent belleğinin hamallarını ayrı tutuyorum.
Oturduğu yerden Vatan Millet Sakarya devrimden devrime koşanlar Mangalda kül bırakmayanlar, çevrelerine sözde birikimleriyle, yorumlarıyla hava atanlar, eyleme gelince tıss yok.
Şair ve yazar diye geçinen yüzlerce şahsiyet, toplumsal duyarlılığın buluştuğu eylemlerde gölgeleri bile yok. Hepsi, ya meyhane de veya hasta olurlar.
Kokteyl var desek, hepsi iplerini koparıp koşarlar meyhaneye
Ama iş eyleme, tavır koymaya, ses ve direnç olmaya gelince hepsi arazi Ya hasta, ya İzmir dışında ya da gelmiş de bizi bulamamış da teraneleri
Ressamı ve şairi ile yazarı ve karikatüristi ile tiyatrocu ve sinemacısı ile Bir haftadır sosyal medyada sanatçılar için duyuru yapılmasına karşın, ancak soylu otuz kişi buluşabildi
Yani, söylemleri ve yazdıkları, çizdikleri ve haykırdıkları ile birbirini tutan otuz sanatçı vardı?
Bütün alanı dolaştım. Gündoğdu meydanı. On binlerce genç diyemiyeceğim Geçen sene katılanların yarısı Ve yarım ruhlarıyla
Peki, bu kentin aydınları, Münevverleri, şairleri, yazarları, ressamları, heykeltıraşları, müzisyenleri, filozofları, tiyatrocuları, mangalda kül bırakmayanlar, meyhanede devrimden devrime koşanlar. Halktan ve toplumsal gelişmelerden kopuk ve halen kendi gençliğindeki küflü sayfalarda kalan sosyalizme ihanet eden zavallı soytarılar nerde?
Nerde hayatın akar damarlarında renk olmak. Nerde geleceğin ufuklarına açılan yollarda fener tutmak. Örnek olmak. Dayanışa içinde kol kola geleceğe, barışa ve sevgiye yürümek. Faşizme ve emperyalizme karşı ortak ruh oluşturmak. Söylenilenlerle. Yazılanlarla. Hayata müdahil olmak. Yani dik durmak. Onurla bu yürüyüş kolunda yerini almak. Safları sıklaştırmak. Aynı sloganda, aynı ekmeği paylaşmak. Kanayan yaralarımızda birbirimize merhem olmak.
Yazıklar olsun. Dört milyonluk kentte, toplam otuz kişi.
Otuz sanatçı kol kola kenetlenip güneşin alnında yürüdüler. Slogan attılar, şiirler okudular. Yüreklerini ve umutlarını paylaştılar. İzliyorum. Son beş yılda hep aynı insanlar. Aynı paydada buluşmasa bile aynı saflarda kardeşlik türkülerini ve barışa koşan umutlarını paylaşıyorlar. Ve en genci sevgili Mazhar Alpman abi Nevzat Süer Sezgin, Nesrin Z.İnankul Yorgun yaşlarına rağmen aramızda En önde, sloganın ve güneşin alnında
Hülya Deniz Ünal, Namık Kuyumcu, Muzaffer Sarıgül, Şevki Özdemir, Selmina Melikoğlu, Gönül Çatalcalı, Muhittin Bilgin, Ahmet Dinç ve ailesi, Mustafa ve Dilek Melikoğlu, Oya Uslu, Hatice Erkan, Simten Sözeri, Neval Savak ve tek ressam sevgili Özgür Şanlı, tek karikatürist Abidin Köse Yüreğini alanlara atan İzmirin devrimci sanatçıları ( adlarını not almayı unuttuklarımdan özür )
Teşekkürler dostlarım. Sizi tanıyanlar bilir. Söylemle eylemi buluşturmak; yazılanları hayata armağan etmek böyle olmalı. Bu sanatçıların, adları yazılsın diye gelmediklerini, bilinmek için de gelmediklerini biliyorum. İşte aydın olmak bu. Halkın arasında, halkın önünde olmak, aşkla, şiirle, umutla
Diğerleri mi! Hava civa yağlı tulum peyniri. Veya kaşar peyniri hiç fark etmez. Meyhane yolları dümdüz ve ağaçlı Tarih alanları yazdığı gibi kokteyl farelerini de yazacaktır. Hadi bakalım