2

AFFET BİZİ ŞEYHMUS


  • Oluşturulma Tarihi : 18.11.2014 08:21
  • Güncelleme Tarihi :

Affet beni Şeyhmus.. Affet beni kardeşim..

Yıllardır günahını aldım, yıllardır seni görünce yolumu değiştirdim..Yıllardır senden alış veriş yapmadım..Yıllardır hep kuşkuyla baktım sana ve başında, dimdik yürürken taşıdığın tepsiye,  sattığın midyeye. Hep korktum; sesinin arkasından gelecek   cemselerden, polisinden, işkencelerinden..

Paranoyak olan bizdik.. Kuşkulanan ve seni gördükçe, görmemezlikten gelip değişik yönlere sıvışan bizdik. Sen bizim hayalimizdeki sivil polistin.. Boyun posun tıpkı bize öğretilen renklere benziyordu.. Ekmek paranı çıkarmak için gece gündüz kafanda taşıdığın midye tepsisini hep oyunun dekoru olarak algıladık. Seni sivil polis diye suçladık.. Kendi yargımızı hep çevremize yaydık.. Seni Alsancak’ın bütün meyhanelerine ihbar ettik. Sen bir polistin.. Bizi ve yoldaşlarımızı meyhanelerden toplayıp götürenlerin ihbarcısı sendin.. Sattığın midyeden asla yemezdik. Gözlerine bile bakmadık. Yorgun gözlerinde hep  farklı şekiller görüyorduk. Ellerinin emekçi eli olduğunu, çocuklarına ekmek koparmak için çizgilerin derinliğini ve alnında sürekli çoğalan çizgileri hep farklı değerlendirdik..

Affet bizi Şeyhmus..

Sen sivil polistin.. 12 Eylül’den sonra oturduğumuz yerlere hep sivil polisler gelirdi.. İşkenceciler gelirdi.. Milli piyango satarlardı, mendil, çakmak, yara bantı, gazete ve midye.. Sen başının üstünde zor taşıdığın ve düşmesin diye önüne değil hep uzaklara bakarak yürüdüğün yollardan biz hep kaçardık. Önümüzdeki biralara ve yanımızdaki sevgililerimize sığınıp seni buğu yapan camların arkasından izlerdik..

“Va Midye..Va  mide..Va mide..”

Sesindeki hüznünü hiçbir zaman kavrayamadık. Biz kendi korkularımızın içinde kaybolmuş serseri kahramanlardık. Edebiyat dergisi yayınlıyorduk.. Sanat dergisi.. O faşist darbeden sonra bunu yapmak cesaret işiydi Şeyhmus.. Biz cesur gözükürdük ama korkaktık.. Sığındığımız Pandora ve Venezia birahanelerinde ayrı ayrı masalara otururduk Ramazan Kayrak, Hamdi Gedik, Alişan Özdemir ve Apo ve şıkıdım şıkıdım kızlar.. Vatan kurtarıyorduk.. Devrim yapıyorduk, aşk arıyorduk oturduğumuz masalarda.. Birimizi götürürlerse, diğerleri görsün, davasını sürdürsün veya sırayla yakalanalım, arkamızda birileri kalsın diye ayrı ayrı oturduğumuz masalardan birbirimize şiirler okurduk.. Sen kış soğuklarında yağmurlu sokaklarda tek başına ve onurla dimdik yürüyüp “Va mide..Va mide”..dedikçe biz sığınacak delik arardık.. Aslında dışardan görüldüğümüz gibi değil, korkak ve cesurduk..

Hep senden korktuk Şeyhmus.. Midye tepsisinde telsiz var mı diye.. Tabanca var mı diye.. Bizi ihbar edersin, bizi tutuklatırsın, bizi işkencelerin kucağına atarsın diye ödümüz kopardı.. Hep koptu Şeyhmus.. Senin kirada oturmanı, yazın o güneşin altında dimdik gezip midye dolması satmanı, anlayamadık.. Kışın o yağmurda o soğukta hiçbir şeyden yılmadan yine midye satmanın ekmek kokusunu, açlığın çığlığını, kimsesizliğin ve çaresizliğin renklerini göremedik..

Sen Mardinliydin.. Mardin’den hain çıkmaz ama yine de kuşkuluyduk. Bize göre sen sivil polistin.. Kutsal görevin nedeniyle yaz kış hep aynı ayakkabı ve aynı sokaklardaydın.. Nereye gitsek ordaydın Şeyhmus.. Nerde otursak kıyımızdan geçerdi midye kokusu.. Sen rahattın.. Ekmeğin sıcaklığına, çocuklarının sevincine, evin küfüne giderdin. Biz kendi çıkmazlarımıza ve korkularımıza. Biz hastaydık Şeyhmus.. Kendimizi kahraman sanıyorduk, faşist askeri darbe ile kitapların suç unsuru sayıldığı yıllardı Şeyhmus.. Şiirlerin Nazım’ı bile yasaklıydı.. Elden ele okurduk, daktilonun karbonlu nüshalarını.. Hasan Hüseyin’e sığınırdık.. Atilla İlhan’a, Enver Hoca’ya, sevgililerimize ve günden güne çoğalan yalnızlığımıza içerdik Şeyhmus..

Sen kiradaydın.. Sen altı çocuğa ekmek.. Sen Kadifekale yokuşu, sen açlığın son basamağında hayatla mücadele ederken biz seni suçluyorduk. Biz senden midye almıyorduk. Biz senden korkuyorduk. Midye satmak için sıcacık birahaneye girerken hepimiz susar, değişik yönlere bakardık. Sırayla tuvaletlere kaçardık.. Biz devrimciydik ve şiirlerimizle devrim yapıyorduk.. Biz kocaman adamlardık ama çocuktuk.

Affet bizi Şeyhmus.. Bağışla bu zavallı şairleri.. Barmen Mustafa’yı anımsarsın.. Ona inandıramadık senin polis olduğunu.. “Polis olsaydı, çoktan emekli olurdu veya terfi ederdi. Salak mı yaz kış midye satsın..” dediğine haklı çıktı.. Garson Muharrem de inanmadı polis olduğuna.. Ama biz devrimciydik.. Biz ileriyi gören ve vatanını kurtarmaya yola çıkan zavallı havarilerdik.. Korkaktık ama yine de bu ülkeyi şiirle kurtaracağımıza inanıyorduk. Ve bütün aşklarımızı bu yolda harcadık. Şiirlerimiz ve yayınladığımız dergi de satmıyordu Şeyhmus.. Bunu da sana bağlıyorduk.. Senin yüzünden dergi satmıyordu ve senin yüzünden biz devrim yapamıyorduk..Ve bize hep çirkin kızlar kalıyordu..

Affet beni Şeyhmus.. Affet bizi..

Üstelik de hemşehrimdin.. Üstelik denizciydim, midye çıkarmanın, satmanın ve kokunun kenarından geçendim. Emekçiydim ve hepimiz senin gibilerin sınıfındandık. İşçi sınıfı ve sosyalizm konusunda mangalda kül bırakmazdık. Ama senin gibi bir emekçiyi kendi korkularımıza sığınarak suçladık. Sana bakmadık.. Midye almadık, sırtımızı döndük ve kaçtık. Senin emekçi olduğunu düşünemedik. Evde ekmek bekleyen çocukların çığlığını duymadık, bakışlarını algılayamadık. Senin sesindeki isyanı, senin yürüyüşündeki onuru, bakışlarındaki direnci ve inancı anlayamadık.

Kırk yıl geçti Şeyhmus..

Vicdanım sızlıyor her karşılaşmamızda.. Sen hala aynı sokakta yaşlı halinle yine sarhoşlara çerez satıyorsun.. Dimdik yürüyorsun, onurla ve ekmek sıcaklığında.. Çocukların büyümüştür Şeyhmus.. Dede olmuşsun.. Aynı evdesin Şeyhmus.. Aynı varoşlarda ve aynı açlığın kıyısında.. Sahipsiz ve sınıfsız. Ve aynı umudun kıyısındaki midyelerin türküsünü söyleyerek dolaşıyorsun, arkası basık ayakkabını sürükleyerek bu yaşlı yorgunluklarda..

Va Mide.. Va Mide.. Affet beni.. Affet bizi Şeyhmus.. Asıl devrimci sensin.. Asıl şair ve alacaklı olan, kutsal kavgası olan, varoşlardan ve unuttuğumuz marşlardan..

AFFET BİZİ ŞEYHMUS
Ümit Yaşar Işıkhan
Yazarımız Kim ?

Ümit Yaşar Işıkhan