Sayfa Yükleniyor...
Dağlar..Toroslar..
Çocukluğumun yolundan geçen, uzun boylu gölgelerin ve eşkıyaların, ceylanların, göçerlerin, sevdalıların kar suyu ile yıkanmış kayalıkların bulutlara sarılan doruklarından aşağı düşen hayallerimin cama yapışan ellerine sarılarak geçerdim Toroslardan..Gülek boğazından. Adana Konya arasında yolu ortalayan ve menzile, İzmire yaklaştığımı veya artık iyice uzaklaştığımı ifade eden büyülü bir kapı olarak taşındı uzun süre hayatımda..
Toroslar..Karacoğlanın evi, hasreti, vatanı, çiçeği, yeşil donlu sevgilisi..
Yıllar sonra, çocukluğumun silinmez anılarında yer alan dev dağların tepesinde, saklı cennet; İbralı ilçesinde bir festivale katılacağımı, bu dağların oyuklarından sızan kart suyundan içeceğimi, günlerce bulutların yorgan açtığı bir coğrafyada dostlarla sabahlayacağımı, üşüyeceğimi, yıldızlarla konuşacak kadar yakınlaşacağımı, kartal, şahin, keklik ve bütün meyve dallarını ve çiçeklerini kuşanıp aynı sayfada kalacağımı bilemezdim.
ARTOROS Uluslararası kültür sanat festivalinin fikir annesi ve emekçisi ressam sevgili Gülsen Zenginin girişimleri ve çabalarıyla gerçekleştirilen bu müthiş organizasyonda yer alan bütün sanatçılar şaşkın bakışlarını birbirlerinden saklarken, zaman hepsinin fotoğrafını çekiyordu.
İlk defa buluşan çocuklar gibi dağlara koşturduk. Arkamızdan yetişmeye çalışan dolmuşların içinde kalan eşyalarımızdan yalnızca su kendini saklayamadı. Her adımda tepemizde ağırlaşan güneşin sıcak yelpazesini ancak suyun aziz berraklığı ve serinliği yıkayabilirdi. Önde; yol üstündeki göçerlerin kızlarına dağıtılmak üzere Torosların bütün çiçeklerini toplayan ve aşkını dağdan dağa, yayladan yaylaya savuran Karacaoğlan vardı. 16. Yüzyıldan beri gelen bu çığlığın, aşkın çiçeklerle işlenmiş özlemlerini sazıyla renklere, özleme dönüştüren bu büyük halk ozanının bıraktığı ayak izlerinde yeşeren farklı çiçeklerin çizdiği yolculuğun dağ başındaki tadı farklıydı. Biz, yabancılaşmış ruhlarıyla şehirlerden kaçanlar serseri mayın gibi yılkı atlarının peşinde koşuyorduk.
Aslında şehirlerdeki yılkı atlarının kendisiydi koşturanlar.. Kentlerin demir yığınında pamuk yüreğini saklayan, Çin seddi beton sıkmaçlarında soluk alamayan, yeşilliği sevgilisinin gözlerinde arayan, susadıkça ve her aşk yenilgisinde annesine koşan , güçlü görünüp zayıf olan bizler, sanatın her alanında kendini bugünlere atanlardı. Kuşatıldığımız kentte, kalabalıklar arasında kaybettiği doğayı ve atalarını arayan bu havariler, Toroslara çağrılan veya kal desen kalacak kent kaçkınları olmanın hüznünü hep kahverengi görmeye alışmış ve sık sık gözlüklerini silip dağların doruklarına bakan sanatçılardı.
Karacoğlan..
Torosların ve güney Anadolunun sevgi, aşk, ayrılık, hüzün ve hayatın sorgulandığı zamanın içinden sazıyla sözüyle dağlarda dolaşarak aşkını rüzgara anlatan esmer gözlü, uzun bakışlı, kısa günlerin konuğu olarak günümüze kadar gelmesini sağlayan, yaşatan Toroslarda yaşayan Anadolumuzun güneyli bilgeleri, aşıkları, kızları, oğlanları, göçerleri, çobanları ve yerleşik halkın kendisiydi.
İstediğin kadar bilge, istediğin kadar güçlü ol Eğer halk ile bağ kuramadıysan, halkın ruhuna, yüreğine, düşüncesine denk düşen söylemin ve eylemin yoksa hiç kıymeti yok.. Saman alevi orda parlar ve kendini aydınlatarak orda bitersin İşte Karacoğlanın yüzyıllardır hala Torosların civan aşığı olması, dağdan dağa şiirleri ve türkülerinin dolaşmasındaki tek sır, halkın içinden ve halkın söyleyemediğini özellikle aşka dair dile getiremediğini kendi sevdası içinde nakışlayarak çadırlarda, kervan konaklarında, çeşme başında söylemesi, paylaşması tarihsel boyutuyla kalıcılığını da getirmiştir.
İşte O büyük halk ozanının ayak izlerinde kamp kuran dünya sanatçıları bir hafta boyunca İbralı, Ormana ve Ürünlü halkı ile yerel ezgilerden yola çıkıp dünyanın müziğine, Karacoğlanın dizelerinden çıkıp evrensel şiire, yerel kaşık oyunlarından hareketle klasik müzik eşliğinde Valse kadar uzanan derinliği ve estetiği olan söyleşi ve paylaşımların üst boyutu yaşandı..
Toroslarda piyano ile Schubertin ruhunu dağlara, Toroslara taşırken, yüreği hoplatan, hüzünlendiren yerel müziğin, kaşık seslerinde buluşan ve kekliği taklit eden ses ve oyun figürlerinde coşan yerel halk, ruhların özgürleştiği oyunlarıyla geceye uzanan kardeşliğin renklerini çoğalttılar.
Zaman uçarı bir sayfadan kanatlanıp sanatın evrensel ruhuna, sevgiye ve barışa konan çiçekleri toplayıp, hayatla paylaştırma sırasını günümüz sanatçılarına vermişti. Torosların Avşar beylerine ulaşan ezgisi yeni bir söylemle ve sanatın bütün disiplinlerinde yeniden kurgulanıp renklere, desenlere, imgelere ve gölgelere dönüşüyordu. Sahne meydanın ortasında kurulmuştu. Ve sahnede bu hayatın direngen, iflah olmaz çocukları vardı.
Şiirleri, tuvalleri, desenleri, ezgileri, dans figürleri ve zamanı yakalayan makineleriyle büyük karıncaların inadını da taşıyarak dağlardan ovalara, evlerden sokaklara, okullara, dağılan büyük çocuklar, sere serpe çimenlere uzandı. Dağlar, Karacoğlanın torunları ve yoldaşlarıyla buluşma saatini yaşıyordu.
Toroslar.. Yüreğimizin içinde kendimize sakladığımız dağların kardeşleri.. Bulutların içindeki bereketi toprakla paylaşan ve bütün çiçek renklerini elbiselerine ve orda yaşayan güzel insanların gözlerine dağıtan hayatın bu sayfasında tanık olmak, üretmek ve renklere, yüreklere yeni sevdalar çizmek anılarımızın en güzel karesinde saklanıyordu.
Fotoğraf sanatçıları, Ressamlar, Dansçılar, Heykeltraşlar, Müzisyenler, Şairler, Cam sanatçıları, soğuk seramikçiler, Gazeteciler, Tv Program yapımcıları, Anadoludan, Azerbaycan, Bosna, ABD, Bulgaristan, Arnavut, Sırp, Almanya, Japonya, Çin ve daha birçok sanat dalı ve ülkelerden gelen sanatçıların kadim bir tarihe sahip İbradı ilçesinde buluşması;140 sanatçının bütün yüreğini ve yeteneğini bu güzel ilçeye katması müthiş bir olaydı.
Gerek Antalya Büyük Şehir Belediye Başkanlığı Sosyal işler ve Kültür Daire Başkanlığı ile Genç ve hukukçu İbradı Belediye Başkanının örnek ev sahipliğinde kayda geçen anılar binlerce fotoğraf karesi ile bütün dünyaya taşındı. Osmanlı İmparatorluğuna 18 Şeyhülislam armağan eden, İslam hukuku ile devlet idaresinin örnek yöneticilerini yetiştiren İbradıda başlayan, daha doğrusu Uluslararası Aktivist Sanatçılar Birliği Antalya temsilcisi ressam sevgili Gülsen Zengin ve arkadaşlarının tarafından başlatılan bu turizm-tanıtım hareketi büyük bir başarıyla amacına ulaştı. Yıllar sonra, yüzyıllar sonra aynı dağlarda Karacoğlanın ayak izlerini uluslararası bir sanat şölenine dönüştüren ve emeği geçen herkesi kutluyorum..