2

Balkanlar’da Bir şair-3 Zeynel Beksaç


  • Oluşturulma Tarihi : 30.08.2016 07:04
  • Güncelleme Tarihi :

Hiçbir zaman ve hiçbir dönemde doyuma ulaşmış; Söylediği, yüreği anlaşılmış bir şair olmamıştır. Ortak bir yazgı gibi yüreğinin ağırlığı altında hep ütopyalar peşinde koşan, toplumsal değer yargılarına ters düşmüş, söylediği anlaşılmadığı gibi hor görülmüş ve içine kapanmış bir saydam yapı özelliği ile acılarını yudumlayarak yarına dönük hep umut beslemiştir.

Ergin bireylerden umudunu kesen şair, doğaya ve saf güzelliğin bütünleştiği çocuğa döner. Çocuklarla söyleşir, çocukça özgürlüğün atmosferinde gönlünce atını koşturur. Kirlenen insan ilişkilerini yine çocukça dile getirir.

Biliyoruz ki somut yaşam, katı gerçekler güzel değildir. Onu süslemek estetize edip umut yüklemek, güzel söyleme dönüştürmek işi önce şaire, doğal söyleme ile çocuğa yüklemlenir. Burada ortak nokta; büyük adamın, şairin  haksızlıklar karşısında geri çekilmesi ve saf, temiz çocuk yüreği ile dünyayı ve yaşamı yorumlayarak kendini ifade etmeye çalışmasıdır.

 “Gök gürledi/yağmur yağdı ardından/korktuSemra/ıslanmasın diye/biraz daha sarıldı annesine/masal yarıda kalmıştı böylece/Semra uyumuştu” (s.58)

Zeynel büyük ve yetkin bir şair oldu ama yüreğini çocuklardan kurtaramadı hala.

Sonra düşündü... Çevresine baktı. Prizren’de duvarlar eskiyordu. Ve en önemlisi ses farklı çağrışımlarla farklı imgeleri doğuruyordu. Her şey rüya gibiydi. Aynı anda ezan sesi ve çan yankısında farklı dillerin düşünceye, kimliğini bulmaya doğru at koşturduğunu gördü. Şaşırdı, çünkü o hala çocuklarla oyun oynar gibi coşkuluydu. Bir gün farklı bir ses duydu. Bu onun ussal çelişkilerin toplumsal yansıması ve duygusal aşkların ötesinde bir çağrıydı. Kendi kendine ifade edebilmenin coşkusu içinde “Düşünce Usa Durmadı Daha” dedi.(1984 Üsküp, Birlik Yayınları).

Dedi ama, kazın ayağı bu kadar güzel değildi...

Ruhunda ve beyninde çelişkiler... Birey, toplum, yaşam, sistem, sanat, işlev, mutluluk, barış vb kavramların şairce sorgusuna başlarken Zeynel hem çocuk, hem bilge, hem de eğitici, yönlendirici konumuyla bir şairdi.

Kendi sesini daha farklı algılamaya başlayan Beksaç, dışa açılımın ve hesaplaşmanın sevgi, dostluk bağlamında hiçliğe ulaşan çelişkilerini yansıtırken yer yer varoluşçu felsefenin günü birlik tinsel tepkilerini üstlenmeğe başladı.

“Ve biz / biz ki dünya malın’ sırtlanmışız / toprak değil / ölümsüz bir evrene göçecekmişiz gibi / adam sen de / toplan hele”(s.14)

Gerçekliğin, somut yaşamın tinsel yapısı ile sanatçıdaki yansıması elbette ritmik iç yapısında, şiirde yansır. Zeynel Beksaç bu yapıtında imge kalıplarına boğulmadan, dile getirmenin bilincinde naif bir çizgide şiirini kurmaktadır. Etik, estetik ve ideolojik yapısında kendi söylemini yakalayan Beksaç’ın tutkusu ve şiirlerinin değişmez kahramanı çocuklar oluyor. Saflığıyla, güzelliğiyle hayatı sorgulaması ile özlenen günlerin; yaşamın, alt yapısını oluşturulurken yer yer mani tadını veren kısa dörtlükler şairin özlediği atmosferin çocuk dünyası ile denk düştüğünü göstermektedir.

“Kavak Uyur Mu?” (1987 Üsküp, Birlik Yayınları) çocuk şiirlerinin bütünlük oluşturduğu bu yapıtında şair çocuk olur. Yaşamı ve bizleri sorgular.

“Ay dede canım dede/Sen gökte ben yerde/Dar geldi ya dünya gözüme/ Geliyorum beni bekle” (s.20)

Çocuk dünyasında yer alan nesneler yine saf ve halen toplumsal forma ulaşmamış naif bir duyarlılıkla şiirde bizleri de sorgulamaktadır.

“Çocuklara sorulsaydı/Savaş olur muydu?/Kin besler miydi/İnsan insana/Ve bunca/toprak/ Buğday/Bereket/Durup dururken/Açlık hiç söz konusu olur muydu?”(s.41)

Çocuk dünyasının bütün renkli nesnelerini “Karınca, kedi, ceylan, tavşan, vişne, muz” vb şiirde çocuk gözüyle keşfetmek, konuşmak, sarılmak, yitirdiğimiz birçok duyarlığın sorgulanmasına da neden olmaktadır. Çürümenin, pisliğin, paranın etkin olmadığı naif dünya şiirde şairini de içine almakta, şairi ile kucaklaşıp bizi de o büyülü dünyaya davet etmektedir.

Şair özlenen toplum modeline ulaşmanın hantal bir lokomotifi gibi görünse de, sonuç değişmiyor. Toplumsal yaşamdaki bütün çelişkiler üretim dürtüsü olarak beyninden ve yüreğinden düşmeyecektir. Anlaşılmazsa bile o kendi yolunun yolcusudur. Yüklendiği bireysel, ulusal ve uluslararası insan sorunları duyarlılığı oranında ağırlığını duyumsayarak gider...O her dönemin anarşist çocuğudur. Önce kendine sonra etkin sisteme alternatif şarkısını söyler...

Dinleyen yoksa bile...

Mutlaka tarih bir gün o şarkıyı tekrar dinleyecektir!

Zaten Zeynel Beksaç böylesine “Çetrefil Sevda”(1990 Tan Yayınları) ile başı dertte değil ama en oylumlu, soluklu şiirlerini bir kuyumcu titizliğinde imge sarhoşluğuna kapılmadan okuyucu ile paylaşmaktadır. Uzun bir yolculuğun soylu dizelerinde:

 “Koşu bitmedi/Varılacak menziller çok/Bengisu içen kim hani nerde/Yaşanası bir uysal güne/Razıyım ben” (s.10)

 “Ve insan/çizgi film kurgusu ötesinde/bir dönemeçteydi gene” (s.13)

Çağına tanık olmanın hüzünlü yolculuğunda şair, kalabalıklar içinde de yalnızdır. Yaşanılan coğrafyada gelenek, görenek, din, feodal değerler, sosyalizm, kapitalizm, globalizm ve ardında kalan renklerle bir toplumun resmini yapmak kolay değildir. Bu platformda,  Kosova da yaşayan Türk toplumunun kaynaşım modelini geliştirmek; tarihi figürlerin, dinsel esrikliğin, yaşanılan toplumun ideolojisi ile harmanlamak, doğurganlığıyla gelişimi, etkileşimi ayrımında özgünlüğü yakalamak, öncelikle kendi dilinin zenginliğinin bilincine varmakla mümkündür.

Balkanlar’da Bir şair-3 Zeynel Beksaç
Ümit Yaşar Işıkhan
Yazarımız Kim ?

Ümit Yaşar Işıkhan