2

BALKANLARDA  HOMEROS


  • Oluşturulma Tarihi : 10.03.2015 06:54
  • Güncelleme Tarihi :

Yıllar önce,kıvırcık saçlı kadın,Feyza ablamla  elimizde bu kentin bütün yükünü saklayan 10 bavulla ( iki bavul aslında ) İzmir terminalinden İstanbul’a, ordan  kağnıların en büyüğü otobüsle Tito Yugoslavya’sının başkenti Belgrad’a gidiyoruz..Yanımızda  bacağı kırık,  koltuk değnekli gazeteci  yazar arkadaşım  Yılmaz Soytürk ile  zaman makinesine bindik..Feyza ablanın bavulları ve Yılmaz’ın koltuk değneklerinin  zamanı donduran  ağırlıklarıyla  güç bela vardık Belgrad’ın  sabahına..Her yer gül kokulu bir  yağmurun ayak izlerini saklayan temizlikte.Sistemden mi, insanlardan mı, farklı bir serinliğin iç rahatlığıyla tren istasyonunun  önündeki geniş alınlı  kafeteryaya oturduk..Türkçe off..Bavullar yanımızda.Birbirimize bakıyoruz.

O dönemde eleştirmen rahmetli Cavit Yıldırım abimle yayınladığım Türkiye’nin ilk uluslar arası edebiyat dergisi “Homeros”un oluşumunda katkısı olan ve Basra-Babil başta olmak üzere birçok uluslararası şiir festivallerinde birlikte olduğum  dostum Moma Dimiç’in konuğu olarak “ 1990- Balkan Yazarlar Birliği” toplantısı için yollardayız. Feyza ablanın  sınırlı İngilizcesi, benim çat-pat Sırpça’ya güvenerek  yabancı  ellerde dolaşıyoruz..Kulübeden ankesörlü  telefonla Moma’yı aradıktan saatler sonra Belgrad Üniversitesi öğretim görevlisi çevirmen ve rehberimiz Miryana  ile bizi almaya geldiğinde rahatladık. En çok ben rahatladım.Ele başı olarak  bu ekibin bütün sorumluluğu bende..Otobüs kalkıncaya kadar  komando taktiklerini öğrendiğim  Feyza ablamın güzel eşi, Hüsnü beyden bütün  koruma-korunma kurallarını ezberlemiş kişi olarak   görevim ağırdı.Yılmaz’ı sağlam ve Feyza ablamı da  orda bırakmadan dönmemiz gerekiyordu.

Neyse,gittik.hoş bir karşılama..Yunanistan,Arnavutluk,Yugoslavya,Bulgaristan,Macaristan ve Türkiye..Bayraklar çekilmiş ,göl kenarında orman içinde  bir termal  otel. Aa , karşımızda  sağ cenahın baba yazarı Tarık Buğra.. 12 Eylül’ün kanlı travmasını hala atlatamamış bir kuşaktan geldiğimiz için Tarık Buğra konusunda tedirgin olduk....Konuşmalarımıza dikkat etmeliyiz..Öyle ya, Türkiye’ye döneceğiz.. Öyle olmadı tabi,  hoş geldiniz kokteylinde  iki tekten sonra  hepimiz gevşedik..Tarık Buğra ile –Türk ekibi olarak kaynaşmaya başladık.Çok hoş bir adam..Hüzünlü ve çılgın bir çocuk..O sıralarda  Tarık Buğra’nın “Osmancık” dizisi tv kanallarında bütün  izleyicileri süpürüyor ama Tarık hocanın bizden pek farkı yok...Hüzünleri ve umutları, yazar olarak anlaşılamamaktan-satamamaktan kaygılarını anlatıyor.Sağ, solu ;sol, sağı okumuyor ve hepimiz eksikliklerimizle aynıydık.. Tarık Buğra, kısa sürede abimiz oldu..

Çevirmenimiz  Miryana yardımıyla komşu Balkan yazarları ile  kaynaşıp  duyarlılığımızı paylaştık..İlk panelde  Yunanistan temsilcileri “Homeros” dergisi adına katılmamızı  kabul etmediği için masayı terk ettiler. Homeros onların  dünya markasıymış, Homeros yalnızca onlara ait ve kimse onun adına  dergi veya başka bir  oluşumda bulunamazmış.. Onlarda Homeros müzeleri, üniversitede kürsüleri, bulvarları, heykelleri, kitaplıkları var…Sizde  Türkiye’ de  ne var ?.. Adamlar haklı....Adını üniversiteye vermedik, bulvara, caddeye, parka vermedik..Hiç bir yerde heykelleri yok.. Müzesi, galerisi yok..Yapıtlarını  okullarda okutmadık..Yalnızca iki adam;  bir şair bir eleştirmen; 68 ülkede temsilciliği olan 8 dilde bir kültür-sanat dergisi yayınlayıp, adını da “ Homeros” koyuyor. .Tabi,kıyamet kopar..

Adamlar kızmakta haklı...Biz de haklıydık.Çünkü Homeros İzmirliydi ve hemşehrimiz olarak onun adına  uluslararası dergi yayınlama hakkımız vardı..Ayrıca Homeros kimsenin tekelinde de değildi..Anlatamadık..Nuh ve peygamber  ordaydı.

Yugoslavya karışık...Tito  ölmüş…Komünist partisi Sırp ağırlıklı-imtiyazlı donanımlı ordusunu önemli eyaletlere yerleştirmiş...Çocukluğumuzun  Tarkan’ı ve Malkoçoğlu’nun kırıntıları bilinçaltımızda sürekli kılıç çekiyor… Sırplar bizi sevdi...En çok Feyza ablayı...Arnavutlarla özel bir yakınlık, Saray-Bosna ve diğer Türk bölgelerinden gelen  Türk –Boşnak şairlerle  kol kola geziyoruz.Bulgarlar ve Macarlar kenardan izliyor.Yunanlılar bizim tam ters köşede toplanıyorlar...Uzaktan bakışıyoruz..

Açılış müthişti..Sahnede bir papaz hepimizi tütsüleyip geçti...Okuduğu ilahiler ve arkasından sarı saçlı, folklorik giysili köylü bir kızın ağlamaklı Kosova türküsü ile hüzünlenirken,Prizren’ den gelen o dönemde Hakim,Savcı Şair  İskender Muzbeg kardeşimiz ; papazın okuduğu ilahilerde Türklerin Kosova’ da  yaptığı katliamları anlattığını, tanrının bir gün intikamlarını almak için yardımcı olacağını, sarı saçlı kızın da okuduğu türkünün Kosova ağıtı olduğunu...Yani, bizi düşman gördüklerini, söyleyince şaşırdık...Yapacak bir şey yoktu.Hiç bir şey  anlamamışız gibi, saflarımızı ve bakışlarımızı birleştirdik. Ertesi gün sabah erkenden bacağı kırık gazeteci arkadaşım Yılmaz Soytürk ve İskender Muzbek Belgrad’ı terk ederek  Üsküp ve  Prizren’e gittiler..Yılmaz,akşama doğru döndü..Yüzü sapsarı..Dil yok, rehber yok, Kosova sokaklarını koltuk değnekleriyle  gezip  gizliden fotoğraflar çekmiş ve haberini de hazırlamıştı.  Sokaklarda tank ve topların yerleştirildiğini,sokakların silahlı milislerle doldurulduğunu, özellikle  Müslüman Türk ve Arnavut bölgelerinde  kötü kokular aldığını, orda yaşayan  Boşnakların  korkularını anlattı...Yılmaz’ın gidiş gelişini kimse anlamadı.Paneller,söyleşiler, geziler,kokteyller...Yugoslavya’nın en büyük ve en ünlü şairi 93 yaşındaki Desenka Maksimoviç ile  anılar, şiirler..Mayakovski’den Nazım Hikmet’e yolculuklardayız..Moma Dimiç, bu yılın “Bor Maden Ödülü”nü Türkiye’ ye vermek istediklerini söylüyor..Yunanistan ekibinin  “Homeros” tepkisine  o da çok kızdı..Homeros dergimizin  Yugoslavya temsilcisi olan sevgili dostum   şair  Moma Dimiç’in bu önerisine  hayır demiyorum..Homeros  dergimizin  bayan yazarı olarak  Feyza abla konusunda anlaşıyoruz. Akşam  salon tıklım tıklım..Sahnede,Sırp yazarlar ve şairler ve bütün konuklar sırayla şiir ve öykülerimizi okuyoruz...Gecenin sonunda  “Bor Maden Ödülü”, Feyza ablaya takdim edildiğinde Yunan ekibine de   dayanışma ödülü takdim edilerek dengeyi sağlayan Sırp Yazarlar Birliği ve en başta sevgili Moma rahatlamıştı.Biz de.

Yine  daha da ağırlaşmış bavullarla  geri döndük.Orda izlediğimiz ve kokusunu aldığımız  iç savaşın ayak izlerine ilgiyi çekmek için hemen  Homeros’un o sayısında  3 dilde “ Balkan Sanatçılarına Mektup” yazarak,şair ve yazarların barışın korunmasında üstlenmeleri gereken  role değinerek, Balkan Yazarlar Birliğinin toplantısını da yer verdik..Değerlendirmeler ve  orda kurulan yeni dostlukların  fotoğraflarını da...Sonra  sürgüne gönderildim..Görev yerim değiştirildi..İzmir’den uzaklaştım...Ve dergi; Türkiye’nin ilk uluslararası edebiyat dergisi kapandı.Feyza Hepçilingirler,o Ayvalık’tan  kıvırcık saçlı ablamdı.. Ben de Mardin’den kıvırcık saçlı kardeşiydim.Ve ondan sonra kıvırcık saçlı kuşlar  bildikleri son şarkıları öğretmek için  kıvırcık saçlı bir hayatın kıvırcık rüyalarına daldılar..Zaman kıvırcık saçlı bir çocuktu hala..

BALKANLARDA  HOMEROS
Ümit Yaşar Işıkhan
Yazarımız Kim ?

Ümit Yaşar Işıkhan