2

BAYRAM SENİN NEYİNE…


  • Oluşturulma Tarihi : 02.08.2014 06:55
  • Güncelleme Tarihi :

Bütün toplumlarda mutlaka ortak paydada herkesin buluştuğu dini veya milli bayramları vardır.. Bu açıdan baktığımızda  bayramları, değişik katmanlardan oluşan   toplumlarda, ortak bir harç olarak  görüyorum.. Hangi bayram olursa olsun, toplumun birlikte kutladığı, paylaştığı bütün ritüelleri de önemsiyorum.  Kaldı ki, dinsel inançla ve milli duyarlılığın ortak paydasını oluşturan böyle özel günlerin insanları birbirine yaklaştırması, sosyal paylaşıma rehberlik etmesi, birbirine sarılması, barışması, toplumsal yaşam adına da çok önemlidir.

Bütün dinlerin kendine özgü kutsal günleri, bayramları vardır. Günümüzde her ne kadar inanç sistemi içinde Tek tanrılı dinler deformasyona uğruyorsa da yine de önemini koruyor. Ama sormadan da edemiyorum.

Ne bayramı!…Kimin  bayramı !..Elbette tartışılır ama yine de insan topluluklarında ortak hareket noktası oluşturması nedeniyle önemsiyorum..

Öncelikle saygı..Hangi kimlikten olursa olsun, kendi yaşam dizgesi içinde önemsediği ve kendi inançları  doğrultusunda kutladığı bayramların   kültürel boyut olarak  geleceğe taşınması gerekmektedir..

Anadolu halkı bin yıllardır aynı coğrafyanın değişik renklerdeki çiçeklerin oluşturduğu muhteşem tablonun içinde hep dünya uluslarına örnek oluşturmuştur. Din,dil,ırk ayırımı yapılmadan komşuların birbirinin bayramlarında yan yana durması, komşusu için önemli olan o günlere saygı duyup, yaşamdaki kurallarına uyması ortak paydada bütün insanları birleştirip, buluşturmuş ve  dostluğu pekiştirmiştir.

Kilise avlusunda büyümüş biri olarak, Süryani kardeşlerimizin Ramazan ayında hiçbir Müslümanın önünde yemek yememesi, su içmemesi, sigara kullanmaması.. Hıristiyanların bayramlarında, kutsal günlerinde  aynı şekilde sözleşmiş gibi Müslümanların da  aynı saygıyı ,özeni göstermesi, zorunlu bir davranış değil, tam tersi birbirinin  komşusu ,arkadaşı ve dostu olarak  birbirlerine olan sevgi ve saygılarından kaynaklanıyordu..

Adı üstünde Bayram.. Bayramlarda yaşam kutsanır.. Barış kutsanır.. Savaşa bile ara verilir..

Etik olarak veya uluslararası anlaşmalar gereğince savaş sırasında sivil halkın sığındığı yerler, okullar, hastaneler ve ibadet yerleri koruma altında olup saldırılmaması, bombalanmaması gereken alanlar olarak bilinir. Ancak günümüzde özellikle İsrail’in orantısız ve fütursuzca sürdürdüğü saldırı planları içinde askeri bölgeler olması gerekirken tam tersi korunması gereken çocukların, hastaların, yaşlıların, sivillerin saklandığı mekanları hedef alması hiçbir anlayışa sığmadığı gibi, dinsel olarak da karşılığı yoktur.

Artık insanlar birbirine saldırmak için birbirinin bayramını beklemeye başladı. Büyük savaşlarda bile bayramlar da geçici barış ilan ediliyorken, tam tersi oluşmaya başladı. Birinin en mutlu günü diğerinin en kötü günü olması, karşılıklı hıncın, öfkenin birikmesi ve kusulduğu gün oldu..

Geçmişte, kutsal mekanlar savaşta bile dokunulmazlığını koruyorken, şimdi ilk bombalanan ilk yok edilen yerler arasında yer almaya başladı..Psikolojik savaş içinde üstün gelme, düşmanı aşağılamanın yolu diğerine ait kutsal mekanları yok etmek veya kutsal günlerde saldırıp zararlar vermek insanlık tarihinde utançla yer almaya başladı.

Peki yalnızca İsrail mi bunu yapan! Hayır..

Irak işgali sırasında, benim de  sonradan gördüğüm; 600 çocuğun saklandığı sığınağın özellikle ve bilerek bombalanması sonucunda parçalanan bedenlerin izleri ve çocukların tırnakları hala beton duvarlara yapışık olarak duruyor.. Bağdat’ta Sadun bölgesinde Amerika’nın, özellikle beton delen bombaların kullanıldığı bu katliam unutulur gibi değil.. Son sistem silahların denendiği bu savaşta ölen 600  küçük çocuğun ahı, vebali ve kanı Amerikan halkı, aynısını yaşayıncaya kadar  yöneticilerinin  yakasında  sonsuza kadar kalacaktır. Ve Tanrı , bu renkleri asla  unutmayacaktır.

Fransızların Cezayir’i işgal ettiği ve milyonlarca Müslümanı katlettiği, soykırım uyguladığı tarihler genellikle kendilerinin veya saldırdıkları ülkenin kutsal günlerinde gerçekleştirilmiştir. Somali ‘de, Afganistan’da, Pakistan’da, Irak’ta, Libya da , Tunus’ta, Ruanda’da, Çeçenistan’da, Saray Bosna da., Suriye’de.. Hep insanların barışı diledikleri, kardeşçe yaşamı kutsadıkları günlerde bombalanarak ve orantısız güç kullanılarak öldürülmektedir. Kendi besledikleri Saddam’ı, işi bitince Müslümanların Kurban bayramında, Hıristiyanların yılbaşı şenliklerinde astıkları gibi..

Artık savaş meydanlarında mertçe teke tek savaşan komutanların, onurlu savaşçıların devri bitti. Yenilen komutanın ordusuyla teslim olma devri bitti. Sivillerin korunduğu, çocuk, kadın ve yaşlıların, hastane ve okulların, ibadet yerlerinin korunması devri bitti. Esirlerin korunması, kent mimarisinde köle olarak kullanılması devri bitti.

Şimdi artık tam tersi..

Önce çocukları öldürüyorlar, büyüyüp ailelerinin intikamını almasınlar diye..

Kadınları öldürüyorlar, ülkeyi savunacak çocuk doğurmasınlar diye

Yaşlıları öldürüyorlar, işe yaramaz esirlerdir diye..

Gençleri, direnen gençleri öldürüyorlar..   Hepsini  mi !  Hayır..

Esir alınan ve direnmeyen  gençler, kobay olarak kullanılmak üzere veya  canlı organ mafyalarına satılmak üzere saklanıyor.. Artık alınan esirler bayıltılarak , özel uçaklarla  organ nakli için   zengin ülkelere gönderiliyor.. Adam başı, binlerce dolara satılıyor, yedek parça olsun diye.. Sonra, sonra kalan parçaları asit havuzunda yok edip, sağlığa şarap içiyorlar..

Din bezirganları ve politikacılar , savaşı , kaçınılmaz maddi ve manevi ranta çeviriyorlar..

Silah tüccarları, organ mafyası devletler ve Haçlı yarası kanayan ruh hastaları mutlu ve keyifli.. Yeni bir savaş.. Yeni bir Pazar, yeni organlar, yeni müşteriler ve yeni bir sayfa kanlı tarihlerine..

Soruyorum..

Din ayırımı olmaksızın, neden hep mazlum insanlar  öldürülüyor, dünyanın bütün kıtalarında !

Hep yoksullar aç ve çıplak ve her yerde ilk ölen kuşlar..

Neden bu sağır eden suskunluk, uygar insanın bakışlarında

Neden  Tanrım.. yüksek sesle müzik dinliyorsun..

Ve terazinde  şeytanlar at koşturmakta.. Sen..Yoksa..Yoks..Yok..Yo..Y..

BAYRAM SENİN NEYİNE…
Ümit Yaşar Işıkhan
Yazarımız Kim ?

Ümit Yaşar Işıkhan