2

Büyükşehir ve Rezalet


  • Oluşturulma Tarihi : 11.08.2015 06:05
  • Güncelleme Tarihi :

Fuarın kuşları sustu. Kelebekleri ve güllerin şarkısı.

Fuarı anlamlandıran en önemli özelliği çocukların, bütün çocukların ruhuna hayallerine hitap edebilecek bir mekan olmasıydı… Önce minyatür trenimizi depoya kaldırdılar! Niçin?

Hala anlaşılmış değil... Kim karar veriyor?  Belli değil... Hadi söktün kalem ucu rayları, boydan boya… Bostanlı’dan  İnciraltı’na kadar döşesene!

O büyülü dünyayı; kendi vatandaşına, çocuklarına ve gezmeye gelen yerli yabancı konuklarına bu renkleri dağıtsanıza… Olmaz! Çünkü Büyükşehir Belediyesi, kent estetiğinden, kentin kendine özgü naif karakterinden haberi yok… Aynaları, kahkaha aynalarını kırdılar… Meddahların, sihirbazların, Akasya çay bahçesinin barakalarını yıktılar… Denizkızı Eftelya’nın tulumunu soydular... Bu kenti kendi geçmişinden koparıp ne olduğu belirsiz bir kimlikle çırılçıplak bıraktılar… Bu kent, sanayi kenti mi?  Nerde sanayiniz? Bu anlamda şanlı geçmişinizi anlatan ve makineleşmenizin aynası ve değişim sürecini anlatan müzeniz nerde? Binaları ne oldu o dev uğultunun, binlerce işçinin…

Turizm kenti mi? Neyiniz var turizm adına, Allah aşkına! Daha doğrusu, ne bıraktınız? Turisti çekecek, önünde hatıra fotoğrafı çekecek,” vay be… İşte bu!” dedirtecek neyiniz var? Neler yaptınız, siz bu anlamda kente ne kattınız? Millet Mars’ı fethetti, siz bir teleferik tamirini 10 yıldır tamamlayamadınız…

Müzeler ve fuarlar kenti misiniz? Kaç müzeniz var?  İzmirliler kaç müzenizi biliyor? Saklambaç oynayan kaç binanız var!  O müzelere girecek özürlüler için rampanız bile yok. Asansörünüz… Tabelanız, adam akıllı rehberiniz, tanıtımınız... Kadife kale, Saat Kulesi, Asansör ve Kızlar Ağası hanını kaldır, ne var sizin yaptığınız veya koruduğunuz… Agora mı?  Onun dibine hem de ören yeri üzerine devasa beton yığınını döken siz değil misiniz? Ören yerinin üstünü, kimse görmesin diye betonla kaplatan siz değil misiniz? Ve utanmadan devasa bir pankartla, bu kentin tarihine sahip çıktığınızı yazıyorsunuz… Kordon boyunda halk rahat geçsin diye genişletilen kaldırımları yine lokantaların masalarına veren siz değil misiniz? Her akşam siz ve zabıtalarınızla buluştuğunuz bu mekanlara tutkunuzu anlamak zor! Pardon, siz memur değil misiniz..Maaşınız nasıl yetiyor bu mekanlara takılmaya !

Alsancak… Bir zamanların Punta’sı… Küçük Paris dedikleri bölgeyi fuhuş ve uyuşturucu merkezine kim çevirdi? Siz bunları görmüyor musunuz? Kulaklarınız sağır mı? Burunlarınız tıkalı ve gözleriniz kör mü? Siz bu kentten sorumlu değil misiniz? Pasaport’ta, Alsancak’ta sokaklar kimin için?  İnsanların rahat yürümesi, geçmesi için mi yoksa birilerine rant sağlamak için mi! Sokak aralarında konan masalardan insanlar geçemiyor, sabaha kadar gürültü… Siz bu işgalleri görmüyor musunuz? Alsancak sokakları aylardır inşaat sahası… Toz toprak içinde… Halk ve esnaf kulaklarınızı çınlatıyor, biliyor musunuz? Bu kentin bütün mahalleleri çöpten kokuyor… Böcek ve fareler, bit, pireler hızla çoğalıyor, bunları biliyor musunuz? Yoksa ailece hepiniz tatilde misiniz?

Rezalet… Tek kelimeyle rezalet… Size oy veren insanların sempatisi nefrete dönüştü. İlgisizliğiniz ve tembelliğiniz, plansız programsız iş yapıyor havalarınız artık merkezden, varoşlara kadar biliniyor…

Bir de utanmadan, Akdeniz’in Kültür Sanat Merkezi olduğunuzu yazıyorsunuz… Ne yaptınız kültür adına? Ulusal ve uluslararası arenada hangi konuda gündem yarattınız… Daha birkaç yıl önce düzenlediğiniz Kent Kültür Çalıştayınızda, bu kentten,  bu hayattan kaç sanatçınız vardı? İki yüz seçkin konuğunuz (!)  arasında kent kaçkını kaç sanatçınız vardı? Ben söyleyeyim o zaman… Sekiz kişi.( Ö.Nutku, M.İzgü, D.Sezgin, B.Karayağmurlar, H.Yurttaş, H.Karakuş, Ü.Y.Işıkhan, B.Yurdakul)… Hadi on diyelim… Bu kadar mı sanatçı var bu kentte… Bu kentin sorunlarını ve çözümü konusunda emek ve eylem yapan on sanatçınız mı  var!Bu kadar mı bu kentin  aydınlık yüzün?

Daha kendi sanatçına sahip çıkmadan, dışarıdan getirdiğin devşirme sanatçılarla gül, çal, eğlen… Şıkıdım şıkıdım sanat algısı içinde bu kente zarar verdiğinizi biliyor musunuz?  Hadi EXPO 2020 için milyonlarca doları harcadınız, sevgililerinizi ve sekreterlerinizi ve nemalanan havarilerinizi Paris’e götürüp havalar atıp, havalar içtiniz ve üstelik de rezil olup geri geldiniz...Bu mu sizin kent yöneticiliği veya modern kent algınız...Bir de şimdi utanmadan “Uluslar arası Edebiyat Festivali” düzenliyorsunuz..Kendi kendinize…Düğün dernek…Zavallılar…Kör çalıyor, topal oynuyor…

Bu kentte yıllarını vermiş edebiyatçıların hiçbiri yok bu festivalde! Tarık Dursun K.Turgay Gönenç, Muzaffer İzgü, Özdemir Nutku, Bedri Karayağmurlar, Berrin Taşan, Hüseyin Yurttaş, Yaşar Aksoy, Aytekin Erdoğan, Asım Öztürk, Recai Atalay, Timuçin Özyürekli, Halim Yazıcı, Ümit Yaşar Işıkhan, Fergun Özelli, Ahmet Günbaş, Onur Şenli, Aydoğan Yavaşlı, Haluk Işık, Orhan Beşikçi, A.Kadir Hazman, Mukadder Özakman, Mustafa Özturanlı, Yusuf Alper, Savaş Ünlü, Dinçer Sümer, Şadan Gökovalı, Mazhar Alphan, T.Ayhan Çıkın, Necati Yıldırım, Oğuz Tümbaş, Bilsen Başaran, Sevim Korkmaz, Mehmet Sarsmaz, M.Yaşar Bilen, Özkan Mert, M.Sadık kırımlı, İbrahim Oluklu, Hüseyin Peker, Yalçın Ulukaya, Muzaffer Sarıgül, Ünal Ersözlü, Okan Korkmaz, Berrin Nazlı, A.Neyzar Karahan, Cem Seyhun Ünbay, Atilla Er, Yücelay Sal, Hidayet Karakuş, ve daha birçok edebiyat tutkunu, edebiyat emekçisi arkadaşlarımız varken sen kalk bunları solla, kendi kafana göre bir de utanmadan adını “Uluslar arası İzmir Edebiyat Festivali” olarak belirle…

Yuh yani… Yıllarca bu kentte edebiyat dergileri yayınlayanlar, merkezi İzmir de bulunan ve otuz ülkede temsilciliği bulunan uluslararası sanat örgütü varken, sen kalk kendi kafana göre; kimseye sormadan, danışmadan, katkı istemeden ve bu kentin edebiyat ruhunu katmadan festival düzenliyorsun… Hem de utanmadan iki yabancı yazarı katarak adını uluslararası koyuyorsun… Zavallılar… Zihniyeti taşra kokan, kültür sanat düşmanı, beceriksiz bir yönetimden ancak bu beklenir… Şaşırmıyorum, ama bu kent kimsenin çiftliği değil. Bunu bilmenizi veya bilmelerini şimdiden sonra yapılacak etkinliklerde bu kentin gerçek dinamiklerinden yararlanıp sahip çıkılmasını öneriyorum… Yoksa!

Yoksa bir şey olmaz… Rantiyecilerle, beceriksizler arasında sıkışıp kalan halk bir gün, üçüncü yolun serinliğini, gül bahçelerini, çağdaş kent algısını bir yurtsever ruhunu kuşanmış Kuva-i insaniye  havarilerini yaratacaktır…

Büyükşehir ve Rezalet
Ümit Yaşar Işıkhan
Yazarımız Kim ?

Ümit Yaşar Işıkhan