2

FELSEFE, ŞİİR VE BARIŞ -2


  • Oluşturulma Tarihi : 01.08.2015 07:32
  • Güncelleme Tarihi :

Peki, Felsefe veya şiir ne işe yarar?

Aç bir çocuğa ekmek, bir hastaya ilaç olabilir mi?

Elbette yararcılık anlamında değil, toplumsal yansımasındaki gücü, Felsefenin, şiirin ne işe yaradığı, birey ve toplum üzerindeki etkisini değerlendirerek barışa sağlanacak katkının renklerini oluşturabiliriz. Tarih boyunca, her dönemde felsefi boyutu olan sanat dalları farklı amaçlarla kullanılmıştır. Hastaya ilaç, çocuğa oyuncak ve süt bulma umudu verilirken yararlanılan en önemli sanat dalı müzik ve şiir olmuştur... Hep söylenir, “şiir ve felsefe bomba taşıyan uçağı etkilemez ama uçağı kullanan pilotu etkiler”...

Peki, şiirin görevi bu mu?

Elbette hayır… Neden-sonuç ilişkisi içinde şair yaşadığı çağdan, toplumdan, hayattan kendisini soyutlayamayacağına göre birey-toplum etkileşimi diyalektik olarak birbirini beslerken, paylaşımın gücü oranında değişimi-gelişimi de beraberinde getirmektedir. Pratikte, barışın inşası ve kalıcılığı için alt yapıda umudu çoğaltır.

Yukarıda değindiğim gibi, hep sorarlar aç bir insana şiir ekmek olur mu diye... Direnen halkların elindeki silaha mermi olur mu? Kanayan bir yaraya ilaç! Ağıtların yerine şarkı olur mu?

Yıl 1999…

Irak uluslararası haçlı orduları işgali altındadır. Birleşmiş Milletler kararıyla ambargo uygulanmaktadır. Uzun süren kardeş iki ülke Irak-İran savaşında üretecek yaştaki bütün gençlerini cephede yitirmiştir... İş yok... Ekmek yok... İlaç yok... para yok…  gıda yok… Ve Irak halkı onurla ambargoya karşı direnmektedir.

Şiir bayramına katılmak üzere Bağdat’tayım...

Binalar solgun, tabelalar sarkık, araçlar yürüyen metal yığını, gençler cephede, kalanlar işsiz, kızlar evde, anneler dileniyor, babalar çöp topluyor, ekmek yok, gıda yok, ilaç yok, kitap yok, kağıt yok ve bütün bu yokluklara rağmen onurla dimdik ayakta durmaya çalışan bir halk. Arap, Türkmen, Süryani ve Kürt halkı...

Ambargo... Emperyalist ve siyonist güçlerin elinde oyuncak olmuş Birleşmiş Milletlerin 10 yıldır uyguladığı ambargo nedeniyle Irak halkı her gün binlerce çocuğunu toprağa, yüreğine, hüznüne gömüyor...

Sözde uygar ülkelerin, demokrasi ve insan hakları havarisi ülkelerin ekonomik rant ve hesaplarının düğümlendiği petrol pazarlarında ellerini oğuştura oğuştura tarihin en soylu halkına bütün insanlığın ve tarihin gözleri önünde işkence ederek ölümüne neden olduklarına tanık oluyorum…

Zaman

Her şey zaman ve umut, ufukları yeni kavgalara hazırlıyordu..

Mihrican El Mirbed.

Bütün uluslardan gelip geçerken konaklayan, kervanların yüz yılların yarattığı geleneğin yaşadığı köy, Mirbed...Çalgıcılar, filozoflar, doğu masalcıları, şairler, her yıl bir hafta toplandıkları; şiirlerini okuyup, bilgilerin aktarıldığı, felsefenin paylaşıldığı, gece yakılan ateşler çevresinde yeryüzü kültürlerinin kardeşlik sofrasında buluştuğu yer…Halk toplanır ve dinler şairleri, gezgincileri, bilgeleri, sofuları, masalcıları, çalgıcıları ve birer tohum dağılırlar yeryüzü toprağına...

Pankartlar. Kongre salonu beş bin kişilik tıklım tıklım dolu.

Açılışı yapmak üzere ülkenin önemli düşünürlerinden bir şair sahneye çıkıyor.

Tonton, sevecen, hüzünlü ve umut yüklü bakışlarıyla salonu dolduran kırk ülkeden beş yüze yakın şairi ve filozufu, halkı selamlıyor.

Irak ile şiir ve felsefe arasındaki münasebet, yüzyıllar öncesine, insanların yazıyı keşfettiği yıllara kadar uzanır.

Şiir bizim toplumun ve bütün toplumların en soylu çiçeği, en özgürlükçü çocuğu olarak soydan soya bizlere umudu, direnci, aşkı miras olarak bırakmıştır. Felsefe, yanlışlarımızı eleştirerek, bütün insanların olgunlaşmasını sağlamıştır.

Günümüzde çoğu zihniyetler şiiri ve düşünen insanları eleştirir...

Şairleri, eskilerin etkisinden kurtulmamakla ve filozofları insanlığa yeni ufuklar açmamakla suçlar..

Teknolojik gelişimler karşısında gerilediği ve yaşam koşulları nedeniyle maddi çıkarlara yenildiklerini söylerler...

Şiir ve felsefe bir yaşam biçimidir. Ekmek, su kadar bir ihtiyaçtır. Bu zamana bağlı değildir. Yaşam devam ettikçe şiir de var olacaktır.

Bunun en güzel örneğini Ortadoğu’da görmekteyiz.

Bu mazlum halklar için şiir ihtiyacı hiçbir zaman bitmeyecektir.

Bu toplum, en büyük ve en yoksul toplum. Birbirine acı, hüzün, eziyet ve düşmanlık eden bir toplumdur. Hep sömürüldü, hep kandırıldı, hep savaştırıldı. Acılar çekti, çile çekti...

İşte şiir, bu düşmanlıkları yok etmeye, sömürenlere karşı direnmeye çağırır. Bu toplumlar özgür oluncaya kadar şiir bu amaca hizmet eder. İnsanlar için, insanlık için kaçınılmaz bir kavgadır bu, şairin düşünsel boyutu ile üstlendiği.

Bu emperyalist güçler, ellerindeki medya ve teknolojilerle gerçekleri saptırarak dünya kamuoyunu aldatmışlardır...

Kendilerini insan hakları savunucusu ve kahramanı olarak tanıtıyorlar. Oysa onlar insanlık düşmanıdır. Bağımsızlığın ve özgürlüğün düşmanıdırlar.

Mihrican El Mirbed, siyasi konuların konuşulduğu yer değil, biliyorum. Ama siz dünya şairlerinin, sömürüsüz, yalansız ve özgür bir dünya mücadelenizde aynı potada olduğumuzu söylemek istiyorum… Mihrican bir felsefe bayramıdır, bir şiir bayramıdır... Mihrican, gerçeklerin gün yüzüne çıkması ve şiirleşip dünyaya yayılmasıdır.

Hepimiz için hürriyetten daha aziz, daha yüce duygu yoktur. Karanlığa rağmen, açlığa ve baskılara rağmen Iraklılar ve bütün yoksul halklar bu şiiri söyleyecektir.

Atalarımızdan miras kalan bu kutsal bayramınızı kutluyorum.

Yaşasın şiir… Yaşasın felsefe, yaşasın barış…

Yaşasın emperyalizme karşı verilen mücadele..

Yaşasın halkların dayanışması… Yaşasın hürriyet...

FELSEFE, ŞİİR VE BARIŞ -2
Ümit Yaşar Işıkhan
Yazarımız Kim ?

Ümit Yaşar Işıkhan