2

İmgelerin Parçalanması-1


  • Oluşturulma Tarihi : 12.08.2014 07:41
  • Güncelleme Tarihi :

Anadolu..

Mezopotamya’nın komşu kapısı. Yeryüzü medeniyetlerinin başkenti. İnsanlığın hayat damarlarını besleyen ve geleceğe taşıyarak ölümsüzleştiren coğrafyanın en kadim sayfası.

Ölümsüzlüğe uzanan bu serüvenin başatlarını yaratan ve insana armağan eden mitolojik tanrıların ilk seviştiği yer. Irmaklarıyla, bereketli ovalarıyla, anıtlarıyla ,sanatçı ve bilgeleriyle tarihin en şanlı sayfasında yer alan  ülkemizin bu farklılıkları tarih boyunca hep insanlığı şaşırtmış ve algı tutulmasına sebep olmuştur..

İlk güzellik kraliçesinin seçilmesi, ilk paranın basımı, ilk yerleşim alanlarının bu coğrafyada bulunması, ilk şarabın, ilk bilge filozofların, kahinlerin bu ırmaklardan beslenmesi rastlantı değildir.

Bütün olağanüstü özellikleri nedeniyle hep cazibe merkezi olan Anadolu’nun binyıllardır açık savaş alanı olması, değişik kavimlerin mola verdiği, yerleştiği, öldüğü ve değiştiği ve her dolaşımda biraz daha kültürel kalıtı zenginleşen bu toprakların bugüne kadar bıraktığı en önemli etki, değişimi de hızlandıran “Algı Tutulması” olmuştur. Şaşkınlık yaratan bu değerlerin hayata katılması sürecinde mitolojik tanrılar, felsefenin ve kehanetlerin anavatanı olan toprakların sanatsal anlamda açık hava müzesini oluşturmakla kendini ifade etmesinin temelinde yine bu tutulmanın sırları yatmaktadır.

Olağanüstü olaylar, fikirler ve yaratılarla kendini ve farkını ortaya koyan Anadolu bilge ve sanatçılarının bütün tarihi değiştirecek güç ve özelliklere sahip olmasının bir işareti olan algı derinliği ve hayatla buluşturma sürecindeki sonuç, sanatın ve estetik algının da kökenini ve zenginliğini göstermektedir.

Modern hayatın zengin kalıta sahip yeni sanatçıları olarak; bu kadim topraklardaki büyülü yaratı ve paylaşımın yeni algılarla gün yüzüne çıkarılması, yeniden yorumlanması ve modern sanat hareketinin içine katılarak yeni ufuk ve felsefi söylemlerin ilk hecesini oluşturması sürecindeyiz.

Bu yeni, ama eski, derin ama görünür, estetiksel objelerin ruhunu gün yüzüne çıkarmak ve modern hayatın insanlarıyla, algısıyla buluşturmak için bir yerlerden başlamak gereğini  veya konuyu sizlerle paylaşıp çoğul hareketin startını vermek  gerekir inancındayım.. Bir kahin titizliğiyle, günümüz sanatının sorunsallığını da masaya yatırarak; eski ama yeni, derin ama yakın algısal dokunun-dokunmanın hazzını günümüz değerleriyle buluşturmak ve bu kadim toprakların verisi olan  algı tutulması  renklerini de armağan etmenin yolu bizi beklemektedir.

Algı tutulması dinamizmin içindeki anlık durağanlıktır. Tutucu değildir. Mevcut değerlerin kozmik ayrıntısında saklanan büyünün günümüz insanına ulaştırırken anlık  donukluğun derinliğinde yeni şeyler keşfedip yeni şeyler söylemek için yeni bir sayfayı aralamaktır. Yolumuzu ve hayatımızı aydınlatacak olan bu  mikro parıltının düşünsel boyutu olan “Algı Tutulması”, yaşadığımız  bu coğrafyanın ayrıcalığı olarak  kalıtsal zenginliğimize  bir çocuk kuşkuculuğuyla dokunmak ve kaçmak olarak  algılanmaması için, biz mevcut değer yargılarımızı bırakıp, ilk doğumun saflığıyla ruhumuzu bu  mit-estetik  devingenliğindeki anaforun renklerinde buluşmaya, buluşturmaya koşmalıyız..

Her şey hızla değişiyor..

Doğal olarak yaşadığımız coğrafyanın renkleri de hızla değişecektir. Bu doğal değişim sürecine tanık olmak değil, değişimin içinde tetikleyici ve denetleyici olmak öncelikle sanata ve sanatçıya düşmektedir. Özellikle son yılların politik magmanın önünü açacak olan bu “Algı Tutulması “ formu, geleceğin de anahtarını barındırmaktadır. Her bireyin kendine özgü karakter çizgileri olduğu gibi, yaşadığımız hayatın da ve bizi barındıran coğrafyanın da karakter çizgileri mevcuttur. Buradan hareketle; var olan ama unutulmuş, kullanılmayan değerlerin; folklorik, mitolojik ve mevcut kalıtsal fenomenlerin sanatsal algı ile buluşturulması ve buradan doğacak yeni anaforların hayata katılması hak ettiğimiz değerlere ulaşmamızı da hızlandıracaktır.

Mitolojik ve coğrafik özelliklerin sanatsal formasyonlarla buluşturulup yeniden harmanlanması, canlandırılması, gün yüzüne çıkarılması sonucunda herkesin yararlanacağı ortam ve koşullara dönüşmeyi de hızlandıracaktır. Bu nedenle “Algı Tutulması” dediğimiz bu kavramsal hareketin öncelikle kendi ülkemizde veya aynı kaderi paylaştığımız bu coğrafyada başlatılması burada doğmuş ve yaşamış bölge sanatçıları olarak öncelikle bizlere düşmektedir.

Biliyoruz ki, tarih tek başına bir değer değildir. Sosyolıjik verilerin yerinde durması ve saklanması da toplumsal gelişmeye bir dinamizm katmamaktadır. Coğrafik özellikler ve güzellikler kalıcı da değildir. Bu gerçeklerden hareketle bütün bu verilerin sanatsal formasyonla algı tutulmasının içindeki değişimi imgesel parçalanma sürecine katılması hayatın sorgulanması kapsamında yeni bir söylem ve edim olarak da aydınların görevidir.

Sanat, ekonomi, mitoloji, coğrafya, geçmiş ve gelecek sentezinde yaratılan “Algı Tutulması” ve “İmgelerin Parçalanması” kuramı, modern hayatın algılanması ve mevcut değerlerimizin sanatçı duyarlılığıyla buluşturulup daha da ileriye özgürce taşınmasıdır. Etkilerin sıfırlandığı ve bağımlı bağıntının  yok sayıldığı özgür söylemin diyalektiğinde  buluşmaların sonsuz ve sorunsuz devrimci akışıdır.

Mitoloji ile sanatı buluşturarak geçmişin geleceğe uzanan köprüsünü kuran toplumlar, ölümsüzlüğü de sorgulayanlardır. Anadolu’nun ilk insandan bugüne kadar barındırdığı medeniyetlerin zenginliği de bu anaforların günümüze kadar ulaştırılmış olmasında yatmaktadır. İşte, yeni üretimler, yeni söylemler ve yeni bir hayatın altyapısını oluşturacak olan sentezin, açılımın sanatsal formasyonla buluşturulmasının yaratacağı farkındalık, hayatı ve mevcut değerleri yeniden yorumlayıp yeni renklerle geleceğe aktarılmasıdır. Diyalektik olarak her şey değişiyorsa, düşünürlerin ve sanatçıların da algısı ve tavrı, talepleri ve hayatı yorumlaması da değişecektir.

Biz bu bölgenin, bu coğrafyanın, bu hayatın süreç tanıkları olarak;  farkındalık yaratmanın koşulu ve gereği olan estetiksel-düşünsel mirasın sentez sonucu olan “Algı Tutulmasındaki İmgelerin Parçalanması” kuramında yeni bir söylem yaratmanın alt yapısını kurgulamamızı da gerekli kılmaktadır. Bütün bu değişim ve yenileşme sürecinin en önemli özelliği mevcut bütün değerlerin ret edilmesi ile özgür ve şablonsuz bir düşünme modelinin hayata dönüştürülmesidir. Sanat, bilim ve politik felsefenin hayat çeperleri parçalanmakta ve yeni oluşumların, yeni renklerin çekirdeklerini hızla çoğaltmaktadır. Kurguların ayağına dokunduğunuzda, hissedeceğiniz titreşimin yeni olan her şeye ve özgür söylemlerin alt yapısını oluşturmaya dönük devrimci ruhun kendisi olduğunu unutmayın. Her şey hızla değişiyor. Her şeyi yeniden ve daha özgürce yorumlamaya hazırlanıyor dünya…Hazırlanınız..

İmgelerin Parçalanması-1
Ümit Yaşar Işıkhan
Yazarımız Kim ?

Ümit Yaşar Işıkhan