2

İMGELERİN  PARÇALANMASI -3


  • Oluşturulma Tarihi : 07.10.2014 06:59
  • Güncelleme Tarihi :

Her şey hızla değişiyor.

Bizim farkında olup olmamamız bir şeyi değiştirmiyor.

Dünyanın dönüşünü şimdilik denetleyemiyoruz.

Geçen zamana yetişememenin şaşkınlığıyla, göz aç-kapa sürecinde hayatımızı kuşatan eylem ve söylemlerin veya teknolojik katılımların bizi şaşırtması kaçınılmaz olarak ruhumuzu işgal ederken şaşkın bakışlarımızı bir fotoğrafta dondurup bakmalıyız.

Biz kimiz.. Nerden geldik ve hızla giden bu trenin içinde ne işimiz var ve nereye gidiyoruz.. Sorular elbette insan beyninin hayata tepki ve hoşnut olup-olmadığı hayatın şeklini ve süresini belirlemeye bir müdahale olarak sayabiliriz.

Bütün mesele kendi elimize dokunmayla başlıyor. Kendi varlığının farkında olunması, uzaysal boşluğun içinde yalnız ve çaresiz duran bu canlı objenin yine kendi beyinsel fonksiyonlarıyla kendini sorgulayarak hızla giden hayatın-ırmağın içinde birden bire kendisini görmesi hayat algısının başlamasını sağlamaktadır. Sorgu başlamıştır..

Sorgulamaya başlayan insan çıkmazlar karşısında mutsuzluğun acısı içinde kıvranırken, içinde tanımlayamadığı cılız bir ışığın ona gülümsediğini, farklı yolları aydınlattığını ve bu seçenekler karşısında bireyin  gerçek anlamda birey olabileceğinin çalkantıları başlar.

Bu başlangıç, insanın insan olma bilincinin ilk hareketi olarak, insanlık tarihinin de ayrıca ilk sayfasını çizmiştir. Bu insanın ilk algısı veya kendinde var olan enerjik gücün-ruhsal ışığın-enerjik hareketin farkına varıp değerlendirilmesi öznel yaratıların ve felsefenin de ana motorunu oluşturmuştur.

Artık yol belli. Bireyin kendini ve hayatı yorumlaması, değerlendirmesi, yetersizlikler  veya olumsuzluklar karşısında arayışların başlaması “Algı tutulması” dediğimiz cevherin, imgesel dönüşümün veya mevcut olan her şeyin değişimine yönelmenin ilk adımından önceki “0” sıfır noktasıdır. Eylemsel yönündeki çelişkinin çözümü nötrleşmesi, dengelenmesi ve oradan hareketle ilk adımla başlayan kıvılcımların yeni bir şeye dönüşmesi; hayatın sürekliliğini sağlamıştır.Yoksa insan ilk varoluşu ile yok oluşu aynı tarihler içinde sıkışıp biterdi.

Görüldüğü gibi hayatın devamlılığı ve gelişimi tümüyle anlık algı tutulması sonrasındaki eylemle-imgelerin parçalanması ile sağlanmıştır. Algı tutulmasına bağlı gelişen İmgelerin parçalanması kuramı, tutucu değildir. Mevcut değerlerin kozmik ayrıntısında saklanan büyüyü, bir önceki tutsak hayattan veya şablon anlayışlardan kurtarıp, daha özgür bir söylemle günümüz insanına ulaştırırken, anlık  donukluğun derinliğinde yeni şeyler keşfedip yeni şeyler söylemek için yeni bir sayfayı aralamaktır.

Yolumuzu ve hayatımızı aydınlatacak olan bu kavramsal değişim, aslında “imgelerin parçalanması”ndan başka bir şey değildir.  Varolanı, varolanla yıkan ve varolanı, yine varolanla şekillendiren anlayışları ve kavramları algıdan eyleme dönüştürmektir.  Yaşadığımız bu coğrafyanın ayrıcalığı olarak kalıtsal zenginliğimize bir çocuk kuşkuculuğuyla dokunmak ve kaçmak olarak algılanmaması için, biz mevcut değer yargılarımızı bırakıp, ilk doğumun saflığıyla ruhumuzu bu estetik  devingenliğindeki anaforun renklerinde buluşmaya, buluşturmaya çalışıyoruz.

İşte bu aşamada hayatımızı belirleyen, şablona bağlayan bütün anlayışları felsefi temelde reddederken  yerine daha özgürlükçü bir ruhla sınırsızlığın sanat algısını da kapsayacak yeni imgeleri de oluşturuyoruz veya oluşturmamız gerekir. İnsan beyninin  yaratıcı özelliklerinin  belirlenmiş şablonlar içinde hapsedilmesine ve güdümlü düşüncenin insan karakterine hakim kılınmasına karşı olmak günümüz mutsuz insanının kalıplarını kırması ve mutluluğa kanatlanmasıdır.

Özgürlük ve özgür söylemin, düşünmenin tanrısal güzelliğini yasaklayacak kuram, ancak tutsaklığımızı çoğaltır. Bu nedenle “İmgelerin Parçalanması” kuramını gündeme getirirken, temel –özdek algının özgürce ifade yeteneğini de insana, insanlığa armağan etmenin yolu da açılmış oluyor. Demokrasi.. Globalizm.. Kapitalizm.. Sosyalizm.. Sembolizm.. Realizm.. Romantizm.. gibi  anlayışların ve yarattığı şablon değerlendirmeler insan aklının sınırlarını çizerken, belirlenen renklerdeki algının hakim kılınması ve o pencereden hayata bakışı ve yorumu getirdiği için ve bu gözlükle hayatı, ekonomiyi, felsefeyi, sanatı değerlendiren karakterler iktidar olduğu-yapıldığı için bunalım çağının ruhsal boşluğunu yaşamaktayız.

Özgürlük ve değişim şu anda hayatımızı işgal eden bütün kuramları reddetmek ile   başlar. Hayatımızı işgal eden ve dokunulmazlığı olan imgelerin günümüz insan algısına ve yol aydınlığına dönüştürülmesi ancak bireyin özgür ifadesi ile mümkündür. Bu nedenle şimdi gelecekte hayatımızı belirleyecek olan anlayışlar, şablon söylem ve zırhlara bürünmeden bu algıdan kaynaklanacağını söyleyebilirim. Bu değişimin hayatımızın her alanında yaratacağı anafor, insan ruhunun ve usunun gerçek özgür açılımını sağlayacağı için gerçekleşecek sevgi ve saygı haresinin boyutlarını tahmin ediyorum.

İdeolojik, dinsel , ekonomik veya bir bütün olarak felsefi ve sanatsal bütün imgeleri reddedin. Hayatımızı işgal eden bütün bütün “İst” ve “İzm” leri reddedin.

Hayata şablonla bakmayı reddedin.

Usumuzu ve ruhumuzu şekillendiren bütün eğitim modellerini reddedin.

Çıkara dayalı dostlukları, ilşkileri, aşkları reddedin. Ve özgürleşin.

Her şey hızla değişiyor..

İlk insan tekerleği yaparken, beyleri taşıyacak arabayı düşünmedi. Mağarada ilk çizgilerini çekerken, sanatın içsel kavgasını, insandan kopukluğunu ve dağınıklığını düşünmedi.. Korunma amaçlı yapılan ilk mızrak, nükleer füzeye dönüşeceğini düşünmedi.. Tümüyle saf ve gereksinim karşılığı olan bu yaratımların temelinde hiçbir felsefi mantık ve ekonomik rant hayal edilmedi.. İnsanlığın rüyası olan komünizmin yine kendi diktatörlerine, hakim sınıfa hizmete dönüşeceği düşünülmedi.. Faşizmin silahsız diktatörlüğü ve kapitalizmin siber ruhsuzluğu hayal edilmedi.. Bu nedenle insanoğlunun yeniden uyanışı ve kurtuluş yolunu bulma zamanı gelmiştir.

İşte bu uyanış, imgelerin parçalanması; insanı özgürleştirecek olan bireyin, doğanın, hayatın, evrenin içinde varolan müthiş enerjik boyutun sınırsız ve sınıfsız bir sahnede keşfedilmesi , özgürce yaşanması ve paylaşılmasıdır. “İmgelerin Parçalanması”na hazır olun !

 

İMGELERİN  PARÇALANMASI -3
Ümit Yaşar Işıkhan
Yazarımız Kim ?

Ümit Yaşar Işıkhan