Sayfa Yükleniyor...
Ve zamanı da gelmiştir. Bu uyanış ve diriliş hareketi olarak değerlendirmek gerekir. Çünkü, imgelerin parçalanması kuramının hayatımıza getireceği özgür düşünce, şablonsuz bir hayatın var olduğu, var olabileceği, yaşanabileceği ve ilkel komünal sistemden global kapitalizme kadar uzanan çizgide insanlığın yaşadığı acılardan, savaşlardan kurtulabileceğinin başlangıcı ve işaretidir.
Birbirini yıkarak yükselen krallıklar, birbirini yok sayarak hayatımızı şekillendiren felsefi anlayışlar ve bunlara bağlı hayat algımıza şablon çizen sanatsal kategoriler ve değerlendirmeler hep insanın özgürce hayatı değerlendirmesini engellemiş ve etkin anlayışın birer havarisi olmalarını sağlayarak sömürü ve karanlık dönemlerin yaşanmasına zemin hazırlamıştır.
İst ve izmlerin işgali, kıskacı altında olan insanların, bilgelerin, sanatçı ve bilim insanlarının özgürce düşünme ve düşüncesini paylaşmanın önünü kapatarak her sistemde, anlayış iktidarında birilerinin sultasında hayatın sürmesi, şekillenmesi ve o şablon algıda üretimlerin gerçekleştirilmesi sağlanmıştır
Dünya dönüyor... Diyen Galileo, Hristiyan dininin temellerini sarsmış, yüzyılların imgesini parçalamıştır. Reform hareketi bütün dinlerin yeniden sorgulanması veya güncel hayata göre yeniden şekillenmesini sağlayan ve mevcut imgeleri parçalayan bir harekettir. Lenin, Sovyetler Birliği Komünist Partisinin diktatörlüğünü kurarak Çarlık Rusyanın yenilmezlik imgesini parçalamıştır. Avrupalı emperyal güçler birleşerek Osmanlının hükümranlık imgesini parçalamıştır. Sosyalizmin insanları mutlu etmediğine, Kapitalizmin sömürüye ve kanlı savaşlara dayalı olduğunu yaşayan insanlık bu çelikten algıyı-imgeyi parçalamıştır. Bunlara bağlı değişen ekonomik, politik anlayışların sentez oluşturduğu liberalizmin bile insanları mutlu etmediği, edemeyeceği kanaatine varılmış ve o kurtarıcı imge diye sundukları Liberalizm de yetersiz kalmıştır. Bugün yeryüzünde eli kana bulaşmamış hiçbir din yoktur. Bütün bu anlayışların zulüm ve baskıları yok edemediği, adil yaşamın gerçekleşmesinde etkin rol üstlenmediği, günün gereksinimlerine karşılık üretemediği görüldüğü ve yaşandığı için din imgesi sürekli sarsılmaktadır.
Mevcut hiçbir felsefi anlayış, günümüz hayat dizgesinde kurtarıcı bir öğreti olarak görülmemektedir. Bütün sistemlerde düşünsel algı ve toplumsal aktivasyonu yetersiz kaldığından toplumlar bunalım içinde kalmış ve düşünsel aydınlık imgesi yıkılmıştır.Buna bağlı olarak sanatın içinde bulunduğu durum daha da vahimdir. Daha moderniz mi algılayamamış sanatçıların post modernizmin bunalımlı açılımına sığınması ise tam bir imgesel kırılma ve kendini, hayatı algı ve yorumlama konusunda uydurulan zekice bir kaçıştır.
İnsanlar, hayatlarına giren bunca teknolojik ürüne rağmen mutsuzdur. Her gün yeni özellikleriyle piyasaya çıkan telefonu, bilgisayarı alan da alamayan da mutsuzdur. Tüketmek, mevcut olan değerleri, verileri, son gelişmeleri keşfetmek ve kullanmak arayış içindeki insana yatmamaktadır. Bu nedenle yaşamsal tıkanıklığını teknolojik verilerle tamamlamaya çalışan zavallı bir güruhla belirsiz bir sona doğru koşuyoruz.
Kendimizi bilmeden, hayatı özgürce algılamadan, yorumlamadan ve paylaşmanın o naif kutsal perdesinde durup şöyle bir çocuk şaşkınlığıyla bakmadan gidiyoruz. Hunharca tüketiyoruz Tükettikçe mutsuzlaşıyoruz. Çünkü onun yerine yeni bir şey koyup-üretip hayatı anlamlandırmanın sınırları dışındayız. Birileri tarafından yaratılan ve birbirlerine halkalar halinde sararak bizi zincirleyen anlayışların işgali altındayız.
İmgeler parçalanıyor Ve farkında değiliz.
Değerler sorgulanıyor Artık polisten korkmuyoruz... Çünkü o polis korkusunu, polis imgesini güncel hayatta yaşanılan direnişler yıktı. Veya polisle yüzleştiğimiz diğer eylemler. Katillerin saklanmasını, bilinmezlik imgesini gen teknolojisi yıktı. Uzayın fethiyle bütün dinlerin imgesi parçalandı. Sovyetler Birliğinin yıkılmasıyla yaşanan ideolojik kırılmalar, aslında insanlığın ruhunu ve beynini kuşatan demirlerin parçalanması, imgelerin parçalanmasıydı. Süper güç dedikleri kağıttan kaplan Amerikanın Vietnamda, Pakistanda ve Irakta yenilmesi; bir gücün, yenilmezlik algısının, imgesinin parçalanmasıydı.
Her değişim aslında mevcut imgenin parçalanması ve özdeksel yapının biraz daha özgürleşmeye doğru yaklaşması olarak değerlendiriyoruz. Diyalektik olarak değişimin, imgelerin parçalanması kuramının insan duygu ve düşüncelerinin özgürce açılımı ve her objeyi kendi gibi önemseyip geleceğe taşıması, değişimin özgür akışına katması ile huzur ve mutluluğun kanatlarına ulaşması mümkün olabilecektir. Peki nasıl?
Nasıl mı?
Hayatın özdeğinde saklı olan, hepimizin bildiği ama algılamakta zorlandığı özdeksel yapının sentezi ve yorumlanmasıyla mümkün olacaktır.
Galiba her şeyi, baştan ele almamız gerekecek Ama o kadar zamanımız yok. Bilindiği gibi her yıkılan anlayış yerine hep yeni bir anlayış yerleştirilmiştir. Mitoloji ile sanatı buluşturarak geçmişin geleceğe uzanan köprüsünü kuran toplumlar, ölümsüzlüğü de bulanlardır. Anadolunun ilk insandan bugüne kadar barındırdığı medeniyetlerin zenginliği de bu anaforların günümüze kadar ulaştırılmış olmasında yatmaktadır.
İşte, yeni üretimler, yeni söylemler ve yeni bir hayatın altyapısını oluşturacak olan sentezin, açılımın sanatsal formasyonla buluşturmasının yaratacağı farkındalık, hayatı ve mevcut değerleri yeniden yorumlayıp yeni renklerle geleceğe aktarılmasıdır.
Biz bu bölgenin, bu coğrafyanın bu hayatın sanatçıları olarak farkındalık yaratmanın koşulu ve gereği olan estetiksel-mitsel sentezin sonucu olan Algı Tutulmasında, imgelerin parçalanmasına katkı koymaya ve geleceği, var olan hayat gerçeğini kendi gerçeğimizle buluşturmaya davet ediyoruz. Çünkü bütün medeniyetlerin anavatanındayız ve bu iş öncelikle bu topraklarda yaşamış ve yaşayacak olan aydınlara, sanatçılara, bilgelere düşer