2

IŞIĞIN  KAYNAĞI


  • Oluşturulma Tarihi : 13.09.2014 08:33
  • Güncelleme Tarihi :

Elbette Anadolu..Elbette Mezopotamya..

Elbette bu cennet ve cehennemin yeryüzündeki resmi.

Anadolu…Mezopotamya..Yeryüzü medeniyetlerinin beşiği, kavimlerin geçtiği, yerleştiği, öldüğü, kaçtığı, taptığı, sevdiği ve özlediği hayatın bütün sırlarını topraklarında gömen, sulayan, yok eden.. İsyanlar… Savaşlar.. Düğünler.. Zaferler.. Sevinçler.. Hüzünler.. Buluşmalar.. Ayrılıklar.. Anneler.. Çocuklar.. Ceylanlar ve yılanların anavatanı..

Bilgelerin, kralların, esirlerin, kölelerin, savaşçıların ve tanrıların ve tanrısızların anavatanı, balı, kovanı,  aşkların mezarı, dağların dumanı, ekmeğin kokusu, suyun tadı, karın beyazı, yağmurun bereketi, insanın  yedi iklimi ve hayatın ilk filizi,  topraklar..

Tabii ışığın kaynağı burası.. Tabii hayatın ve medeniyetlerin, felsefenin , sanatın, yaşamın  bütün tufanların başlangıcı.. Öksüzlerin, yetimlerin, gelinlerin, aşıkların ve zalimlerin anavatanı burası.. Felsefe böyle rüzgarlarda dağılır.. Sanat böyle coğrafyada büyür.. Savaşlar böyle ovalarda biter, sevda bu dağlarda ölümsüzleşir.. Aşka, umuda, kana ve kendi çocuklarına.

Gücünü, ruhunu, rengini bu zenginlikten, bu hüzünden, bu kimlikten  alan “Işığın Kaynağı” Düşün Sanat dergisi İzmir’de yayınlandı.

Ve nihayet bir utançtan kurtuldu bu kent. İzmir.. Homeros’un, şiirin anavatanı, üç milyonluk kent.. Lafa gelince mangalda kül bırakmayan entel-dantellerin cirit attığı ve konuşmaktan başka bir şey yapmayan ve yalnızca eleştiren güruhun işgal ettiği kent..  Yıllardır ruhuna yakışan, haykıran, seven ve barışa koşan bir sanat dergisi olmayışın  burukluğunu taşıyan kent..

Nihayet özüne, kalıtsal birikimine yakışır bir sanat hareketine ev sahipliği yapmanın sayfasını açtı. Hem Anadolu bilgelerinin ruhunu çağdaş bir yorumla yazın dünyasına taşıyacak, her renkten ve sesten çığlıkları kendi kimliğinde buluşturarak sevgiye ve barışa taşıyacak Nuh’un gemisi gibi ağır ama kararlı, yorgun ama inançlı bir hareketin filizlerini çoğaltarak ve hayata, insana, doğaya sahip çıkarak bunu  düşünsel-sanatsal formasyonda ölümsüzleştirecek bir hareket.. “Işığın Kaynağı”..

Bu ülkenin tarihinde birbirini öldüren gençlerin, ideolojik kamplaşmaların bedeli çok ağır ödendi.. Binlerce gencini oyuna ve ekmeğe doymadan toprağa gömen bir halkın temsilcisi; sesi, soluğu  konumundaki  sanatçıların, kin ve öfkeden arınarak sevgi ve saygı temelinde  buluşmalarını sağlayan bu düşünsel-sanatsal oluşum sanırım bu ülkede ulusal bütünlüğün en önemli halkasını oluşturacaktır.Sağcıların, solcuların; ülkücülerin, İslamcıların, Hristiyanların, sosyalistlerin, ateistlerin, cumhuriyetçilerin sevgi ve barış bağlamında yürek ve düşünsel paylaşımlarını birleştirmeleri ve ulusal barış hareketine gönüllü olarak katılmaları, özlenen bir hareket olarak  önemsiyorum.

Konuşan değil üreten..

Ayrıştırıcı değil, birleştiren..

Ötekileştiren değil, içselleştiren

Sömüren değil, ekmeğini paylaşan bir ruhla yola çıkan, bu oluşumda yer alan  her kesimden sanatçı arkadaşlarımı; imtiyaz sahibi Çağlar Fırat Ülger, Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Ülger, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Erdoğan Baysal, Sanat Yönetmeni Ümit Yaşar Işıkhan ve  Yazı Kurulunda yer alan  Mahir Adıbeş, Ahmet Şahiner, İlhan Soytürk, Naci Gümüş, Şaziment Duran ve destek veren  ressam, şair, yazar, düşünür, karikatürist, fotoğraf sanatçısı bütün arkadaşlarımı  kutluyorum.

Bu topraklarda, hepimiz bu ülkenin, bu coğrafyanın bu kadim kültürün birer bireyi olarak aynı kaderi paylaşmanın bilinciyle halkımızın sevgi, barış ve huzur içinde yaşamasının yolunu aydınlatmakla yükümlüyüz.. Bireylerin saygı ile birbirini dinlemesi, ötekileştirmeden algılamaya çalışması, kendi düşünsel yansısı olan ürün veya yapıtını sunarken bölücü, ötekileştirici,  kin nefret ve kışkırtıcı olmamaya özen göstermesi; yaşadığımız bu süreçte  birlikte yaşamanın en güzel sayfasını oluşturacaktır.

Bu aşamada, aslolan ağacın gövdesi olmaktır. Ağaç; Anadolu’nun kalıtsal özelliği ile şekillenen duygu düşünce yapımızın bir paydada buluşmasıdır. Elbette değişik yönlere bakan dalları da olacaktır bu ağacın Ama  gövdeden farklı renk ve özelliklerde yaprak-meyve vermesi mümkün değildir. O dal yine bu ağacın bir bireyi ve devamıdır. Çoğala çoğala kimliğini bulan bu ağacın kendisi elbette Anadolu’dur. Elbette birbirini besleyen Mezopotamya’dır. Elbette biziz..

Emperyal güçlerin  bu ulu ağaca aşı yaptığını, bazı dallarında farklılıklar yarattığını, özünü inkar eden veya kardeşiyle boğuşan dallar-anlayışlar yarattığını, bunu bir zamanlar  başardığını da biliyoruz.. Ancak, ödenen bunca ağır bedelden sonra bu kültürel kalıtın derinliğinden beslendiğinin bilincine varan dal veya bireylerin dokusal özelliğini en güzel yansıtan, taşıyan ve o ağacın çiçeği, meyvesi olan, bu toplumun, toprakların bilgesi, düşünürleri ve sanatçılarıdır. Halkın gerçek temsilcileri, kendi özünden yarattığı, şekillendirdiği, dillendirdiği kendi sanatçılarıdır.

Bu nedenle hem öğretmen, hem öğrenci olma özelliğini yaşamsal karakter olarak kimliğinde taşıyan bu sanatçıların; birlikteliğiyle yaratılan bu örnek çalışmayı, dergiyi herkesin okumasını, incelemesini ve sevgiyle paylaşmasını diliyorum.

Duyarlı sanatçılardan oluşan bu orkestranın barışa ve sevgiye dönük girişimleri ile samimi ve ego yarışı tuzağına düşmeyeceklerine inanıyorum. Herkesin ayrı enstrüman çaldığı bir orkestra da uyum yoksa, ortak söylem duyarlılığı ve kararlılığı yoksa oradan yalnızca gürültü çıkar.. Uyum, saygı ve diğerini içselleştiriyorsa,  aynı ruh ve idealler peşinde koşan kuşların kanatlarını aynı esintide besliyorsa,  kardeşlik ruhuyla  hareket ediliyorsa,  hayatın en güzel ezgileri hayatımızı anlamlandırmaya  başlıyor demektir..

Bunca ölümden sonra.. Bunca hüzün ve ayrılıktan sonra, enstrümanların hiçbir şey olmamış gibi hala eski tıngırtıya sığınması zaten doğal hayata ve insanlığın gelişimine, diyalektiğe ters düşer. Artık uyanmanın, savaşa karşı barışı, ölüme karşı yaşamı, karamsarlığa karşı umudu, bölünmeye karşı dayanışmayı, emperyalizme karşı inancımızı, faşizme karşı demokrasiyi, silaha karşı ekmeği, işkencelere karşı, direnmeyi, doğal hayatı, temiz çevreyi, insan ve hayvan haklarını, cenneti, yağmuru, çocukları, oyuncakları, ekmeği, sütü, aşkı ve insanca yaşamayı koymak zorundayız.. “İşte Işığın Kaynağı” İşte Anadolu’nun renkleri ve güzelliği.. Hoş bir türküdesiniz  kardeşlerim.. Yolunuz  sevgi.. Yolumuz barışa uzanan aşk olsun..

IŞIĞIN  KAYNAĞI
Ümit Yaşar Işıkhan
Yazarımız Kim ?

Ümit Yaşar Işıkhan