Sayfa Yükleniyor...
Bir insanı nasıl tanırsınız
Peki, bir kenti!
Gezmek, tozmak, yaşamak, eğlenmek, caddeler, binalar, parklar, eğlence yerleri, çöplükler ve sokaklar
Peki, bu kentte yaşayan insanlar kim?
Ne yer, ne düşünür, nerden geldi, ne götürdü Gökdelenlerin arasında sıkışmış eski İzmir evlerinin penceresinden bakan başı tülbentli kadın nerden geldi Avlulu evin mavi pencereden bütün sokağa yayılan yanık zeytinyağının kızartmalarını hangi bahçıvan topladı
Bu beton yığınlarını kim dikti bu bahçeye Bu yaşlı teyzenin çocukları arkasında mırıldandığı duaları ve ezgileri nerden öğrendi. Neyi anlatıyor o yorgun bakışlar. Elleri yılan derisinden alınmış avuçlarıyla hangi masalın izlerini saklıyor Komşu evde yeni doğan çocuğun ilk şerbetini karan annenin gece yarılarından kalan ninnilerini ilk söyleyen kimdi Duvardaki Şahmeran cam altı renklerini hangi kâhinden miras kaldı.
Tanrının terk ettiği bunca sokağı tütsüleyen çocukların boynundaki nazarlığı kim okudu. Kim yaktı bunca camın renklerini. Bu kenti, bu sokakları bu çocukları süsleyenler nerde kaldı Buhurdan hıçkırığı tutmuş duaları nerden aldılar İnançların son kuşlarını Pagosa armağan eden bulutların göç mevsiminde, toprağa atılan tohumlarını kim sakladı sandığında. Çeyizlerin perdelerini süsleyen terzi en son ne zaman görüldü. Ölüm nedir bu kent için Yaşamın deli ırmaklarını Homerosa bırakan ilk kahinlerin su içtiği çömlekleri kim yaptı Kim türküler söyledi aşık olduğu insanın gözlerini kilimlere dokuyarak.
Hayatın kuş kanadı, hayatın tesbih tanesine döküldüğü bir zaman diliminde bunların lafı olur mu?
Tık düğme Tık teknoloji Tık ruhsuz bütün dokunuşların arasında her şeyin ve herkesin buluştuğu bir sayfada yaşıyorken zamanı mı şimdi bunları sorgulamanın!
Yoksa biz kendimizi kaybettiğimiz için mi, bu kentteki sarhoşluğumuz.
Biz bu kentin neresindeyiz Nerden geldik zebanilerin işgal ettiği bu bataklığa
Bu çöplüğü biz mi yarattık. Biz kimiz! Biz kentin neresindeyiz
Artık omuzunda uzun bir sopanın ucuna asılı tepsilerde yoğurt satan, tahin, pekmez, boza satanların ayak izlerine asfalt, seslerine arabesk çığlıkları yükleyen bir kentin damarlarında akan mırıltıda kalan söylencesi yok mu? Bir zamanlar bütün oyunlarımızı, açlıklarımızı taş bahçe duvarları ile süsleyen sokakların yıkılmış fotoğraflarında sıkışıp kalan öyküleri, ninnileri, türküleri yok mu? Peki ağıtları! Peki manileri Peki, gelenekleri ve atalarından taşıyıp getirdikleri masalları yok mu? Akrepleri, yılanları nerde bu kentin? Kedileri, köpekleri, çıyanları, kartalları, kumruları ve hiç büyümeyen yalıçapkınları Ne oldu bu kentin ruhuna? Kim çaldı rüyalarımızı sevgilinin çeyiz bohçasından
Üzgünüm, kaybettik.
Önce kendimizi ve sonra yaşadığımız bu kenti. Bir daha geçmeyecek hüzünlü aşıklar, pencereden düşen türkülerin içinden. Ve yağmur yağmayacak çocuk sıcaklığında yanaklarınıza. Ve susacaksınız kentin ve kendinizin yalnızlığına. Ve sürekli ağlayacaksınız kaybolan çocuklarınıza
İşte kent ve insan ilişkisi
Bu kenti insanlar oluşturur. İnsan algısı ve kalitesi yaşanılan bu kente yansır. Gelenek ve görenekleriyle bir kadim kültürler tapınaklarından kalan söylenceleri umuda taşır. Kenti inşa ederken kendini, değiştirirken daha güzele ulaşma kaygısıyla kendini değiştirir. Değişimin kalitesini, geçmişi bilmek ve geleceğe aktarmakla mümkün olduğunu bilenlerin öncülüğü çok önemlidir.
Birey veya kent fark etmez. Değişim; mevcut koşullar ve olanaklara göre değerlendirildiğine göre ana kaynak bu kentte yaşayan insanların taşıdığı gen yapısıdır. Gen yapısı derken biyolojik anlamın dışında halk kültürünün; Folklorik değerlerin, Etnografik objelerin, gelenek, görenek dediğimiz o soylu kültürün sahip çıkılması, günümüze taşındığı gibi geleceğe de yol aydınlığını sağlayacak derin anlamı ile önemli bir kaynak olarak kullanılmasına bağlıdır. Bu anlamda, birey olarak, bu kentte yaşayan bireyler toplamı olarak, toplu halde teşekkür etmemiz gereken havariler var.
İzmir İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Halk Kültürü Araştırmaları Şubesinde görevli değerli dostlarım ve mesai arkadaşlarıma çok şey borçluyuz. İl Müdürü Abdülaziz Ediz, Şube Müdürü Nihal Kadıoğlu Çevik, Folklor araştırmacısı sevgili dostlarım Aycan Hasırcılar, H.Sinan Mete ve İzzet Kocadağın yoğun emek ve zaman harmanlamasıyla oluşturdukları İzmir Halk Kültürü Araştırmaları yapıtlarıyla yaşadığımız bu kentin belleğini oluşturdular.
Bu kentin insan dokusuna; yaşam tarzına ait umutları ve söylencelerine kadar tarihin uzanabildiği bütün değerleri bir kuyumcu titizliğinde harmanlayıp işlemeleri sonucunda ortaya çıkan bu yapıt ile kentin belleğini, dünden bugüne taşınan soyut-somut bütün değerleri kayıt altına alarak bizlere armağan ettiler.
Artık bu kentin bir nüfus cüzdanı / kitabı var Gizli kalmış, unuttuğumuz, kaybedilen ve kıyıda köşede yaşayan can damarlarını birleştirip kente hayat veren bir kimlik oluşturdular.
Bir yazar olarak kendi adıma, Smyrnanın hüzünlü evlatları adına, farkında olan ve olmayanların adına, çocuklar ve martılar adına, Hatuniye camisindeki kumrular adına, büyüdüğü kenti kaybeden ve mavi nazar boncuklu penceresinden bakan al yazmalı teyzem adına, tekrar hayat bulan masallar, türküler, ağıtlar, ninniler ve bizi var eden bütün değerler adına teşekkür ediyorum. Yapıtın hakkettiği yere ulaşması dileğiyle Sevgide İzmir kalınız