2

Köyceğiz şiir akşamları


  • Oluşturulma Tarihi : 31.03.2015 06:56
  • Güncelleme Tarihi :

İzmir’den uzaklaşmanın burukluğunu hızla geçen yollara verip koşturuyoruz. Bindiğimiz otobüs kendi ağırlığı kadar umutlarımızı da yüklenmiş, alıştığı yolların anılarına yenisini taşıyordu. Pencereden bakıyoruz, hayat gürül gürül kendini yıkayan yağmur tanelerinin peşinden rüzgarı da katmış, bulutlardan aşağı sardığı ipliklerden yeni bir hayat, toprağını örüyordu. Doğa canlanıyor… Baharın ılık nefesini bakışlarımızdan ayırıp hayallerimizi süslüyoruz…

Ulvi Tanrıverdi. Çağrı Radyonun sahibi ve yönetmeni… Yılların gazetecisi dostumla uçaktan düşer gibi tarıyoruz Gökova’nın tavanını. Captan Custo’nun “İşte Cennet” dediği Gökova’nın serildiği yeşilliğin sevdaya taşınan bütün renk boyutlarıyla, karelerin dama taşından geçiyoruz… Tanrının kendine sakladığı oyun bahçesindeki renklerin hepsini dağlardan toplayıp, denize atan denizcilerin peşinden aşağı yuvarlanarak Akyaka köyünün girişinde şair dost Şevki Özdemir ve mesai arkadaşı Ezgi Hanımı da alarak Köyceğiz’in kendine has portakal kokusuna koşturuyoruz.

Vardık. Gökyüzünde  mitolojik gravürlerin bakır renginden gümüşe  döküldüğü dönemeçte, sahilde Gürbüz Çetinkaya’ya ait  ayaklı göl restorana konuk olup, gölün derinliğine şiirleri  dökmemizi sağlayan ve hayatımızın yolunu aydınlatan , düşünce ve eylemleriyle dostumuz, abimiz  aktivist Umur Özlüer’i ve  değerli eşleri Selma Sonat Hanımefendiyi  bekliyoruz..

Köyceğiz gölü kıyısında Marmaris Kültür Merkezi ve Kalimerhaba Derneği tarafından düzenlenen “10.Kadın ve Sanat Festivali” kapsamında düzenlenen Dünya Şiir Gününü kutlayacağız...

Köyceğiz… Neden ikinci Ohri olmasın! Neden dünyanın sayılı şiir buluşmalarına ev sahipliği yapmasın… Coğrafyası ile tarihi ve iklimi ile Köyceğiz, neden Struga kenti gibi olmasın… Bir eksiğimi var?  Evet, maalesef eksiği var…

Eksiği de yönetici erkin sanata bakış açısı, vizyon geliştirememesi… Suyu kendi akışına bırakarak günü kurtarması… Sırtını dağlara yaslanmış yeşilliğin uzandığı göl kıyısındaki sessizlik, bütün ruhları işgal etmiş gibi…

Değişmeli... Hızla değişmeli… Özellikle yerel yönetimde danışman olarak görevine yeni başlayan sevgili Şair-Yazar arkadaşım Eylem Okumuş’un ve Muğla Yabancılar Derneği Başkanı ve Yerel Yönetim Kültür ve Sosyalişler Müdürü değerli dostumuz Halil Karanfiloğlu’nun orda olması, yeni Belediye Başkanının sanata ve şiire yakın duruşu, Köyceğiz’in ikinci Struga olması umudumuzu çoğalttı.

Neden olmasın…

Yabancıların oluşturduğu pazaryerinde satılan objelerin gelirini yoksul çocukların eğitimine ayırması, kendi ülkeleri, kentleri ve insanları gibi yaşlı ve sıcak ellerini bu coğrafyaya adaması, yerleştikleri bu cennetin korunması ve gelecek kuşaklara daha da zenginleştirilerek taşınması umutlarına sarılarak pazaryerinde dolaşırken durduk.

Karşımızda Kaptan Jun…

Kırk yıldır hayatını İztuzu’nun korunması ve kaplumbağalara adayan Kaptan–Yazar Jun, hasır örgülü geniş şapkasıyla karşımızda. Bir havarinin pembe yanaklarını umutlarıyla süsleyen anıt kadın doksan üç yaşında ve halen doğa aktivisti olarak hayatımızın güzel bir örneğini alarak; gölün kıyısına, yaşamın başladığı suyun rengine doğru yürüyoruz.

Kıyıda, kahkahalarıyla martıların kanatlarıyla beyaza koşan adam, Umur Özlüer... Ve onlarca insan… Marmarisli sinema ve fotoğraf sanatçıları. rıhtımda şiirin dizelerine sıralanmışlar.

Akşam kendi pelerinini giyerken, şiir göl kıyısında denizkızlarına ulaşan seslerin kanatlarını ıslatan martıların çığlığına sarılıyordu. Gölden Dalyan’a uzanan masalların en haylazını, çılgın atlıların su içtiği azmaklardan akıyorduk. Zaman bizdik… Zaman içerde ve dışarıda şiirin uyandığı sayfalardan bakışlarımıza ve oradan da gölün derinliğinde evcilik oynayan balıkların umutlarına,  ekmek olup martılara beyaz kanat oluyorduk.

“Sanat engel tanımaz” diyen sevgili dost, şiirin ve sanatın kıvılcım evliyası Umur Özlüer öncülüğünde örgütlenen korsanlar, dünyanın okunabilir en küçük kitabını / kitabımı güçlükle taşıyarak maya çalmak üzere göle atıyorlar…

Göl sustu. İçten içe başlayan değişimlerin rengini, kendi derinliğine vererek susan dizelerin sevgiliye koşan çığlığı, yüzerek balıklara gittiler. Poseidon, yenilmiş ordularıyla Homeros’un peşinden gidip rengini dalgaların yüreğine verdi. Yeni aşklara adanan gölün derinliğindeki denizkızları atlarına binip Smyrna’ya doğru tütsülerini üflediler. Biz gidiyorduk. Biz hayatın öksüz çocukları olan bütün şairler; sütün kokusuna, suyun sarhoşluğuna, Lara’nın güzelliğine, Senem’in dervişliğine sarılıp koşturuyorduk... Bütün çiçekler bizdik. Bütün ılık yağmurlar ve özgürlüğe koşan kuşların dizelerindeki kanat, bizdik…

Köyceğiz şiir akşamları
Ümit Yaşar Işıkhan
Yazarımız Kim ?

Ümit Yaşar Işıkhan