Sayfa Yükleniyor...
Masal anlatıyor tarih
Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte birileri tren hattımızı inşa etmiş ve belirlediği kurallarla yasalarla trenin işletmeciliğini yine o arazilerin sahiplerine vermiştir
Arazi sahipleri eşit haklara sahipken ve aynı renkteyken birileri koyduğu özel kurallarla vagonları ve yolcularını belirlemiş Her şey iyi Tren her gün uzun bir yolu kat edip turunu tamamlıyor. Ancak, vagonun biri, makiniste yakın ve istediği zaman ve istediği yerde treni durdurup pikniğini yaparak yola devam ederken diğer vagondakiler pencereden seyrediyor.
Tabi, bu arada tren güzergâhında askerler silahlarıyla yol boyu güvenliği sağlamaktadır. Asker, polis, özel güvenlik ve bilumum zabıtalar emirlerinde. Hayat bu ya, biri yataklı, biri pulman, biri tahta oturaklar üzerinde yola devam ederken en sondaki yük vagonunu da ot, saman ve pislik içinde yine birilerine tahsis edilmiş olarak kullanılmaktadır Burada kalanlar, aynı arazi sahiplerinden, zenci olduğunu bilmeyen yoksullardır.
Herkes mutlu gibi görülmektedir, ama öyle değil Yataklı ve restorana yakın vagonlar mutluyken diğerleri mevcut adaletsizliği dile getirip mırıldanmaya başlarlar. Dışarıda trenin ve vagonların güvenliğinden sorumlu güvenlik güçleri arada sırada varlığını hissettirebilmek için havaya veya arkadaki vagonlara karşı ateş açıp, sistemin sağladığı özgürce öldürmenin keyfini yaşarlar.
Uzunca bir süre susulur. Öndeki vagonlar şıkıdım şıkıdım tatil havasında gidip gelirken, arkalara doğru dizilen vagonları dolduranlar şikâyetçi olmaya, mola verilen yerde toplanarak slogan atmaya ve haksızlığı dile getirmeye başlarlar. Hatta çok güvenlikli olan bu vagonlardan kaçmaya, mutluluğu ve adaleti başka arazide bulmaya çalışanlar, güvenlik kuvvetleri tarafından vurulur. Başkalarına örnek olsun Takrir-i Sükun- diye Tren boyu asılırlar. Öyle ki, asılanların bedenleri, diğer itiraz eden vagondakilere örnek olsun diye haftalarca rüzgâra bırakılır.
Ön vagondakiler bu ülkenin burjuva sınıfı. Bürokratlar, paşalar, onun arkasındaki vagonda subaylar, tüccarlar, hâkimler, yerel yönetim şaklabanları, sonrasında orta tabaka; köylüler, memurlar, sonra sözleşmeli ve sendikalı kamu iktisadi teşekküllerinde çalışan ve bir şey üretmeyen üsttekilerin yakınlarından oluşan işçiler, en sona doğru, yoksullar, işsizler, kimsesizler. Ve yöneticilerle aynı dili konuşmayan, aynı dini olmayanlar. Bu tren yıllarca, emperyal güçlerin tayin ettiği iktidarların ve derin devletin belirlemiş olduğu proje kapsamında faaliyet gösterirken bir şeyler ters gitmeye başlar
Yoksullar ve zenciler çoğalmıştır. Hukuk ayaklar altına alınmış ve keyfi uygulamalarla imtiyazlı sınıfın hizmetine girmiştir. Öğrenciler demokrasi ve özgürlük gibi sistem için tehlikeli mevzuları yazarak çizerek paylaşınca, yürüyüşler ve mitingler yapılınca lüks vagonda giden yolcular çalışmadan sahip oldukları servetlerinin ve haremlerinin can ve mal güvenliğini sağlamak için darbe dedikleri temizlik hareketi yapar Gelişen kırmızı renge karşılık yeşil renkli ağaçlar dikilir.
Toz toprak içinde, boyaları dökülmüş paslı vagonlarda yaşayanlar özel inşa edilmiş günışığı bile görmeyen hücre dedikleri özel vagona atıp her gün, gidiş ve gelişlerde işkenceden geçirirler. Öyle ki, özgürlük, bağımsızlık veya insanca yaşam istediler diye binlerce genci öldürülür
Varlığı bile inkar edilen zenci halkın gençleri ve yaşlıları trenden atlayarak kaçmayı ve herhangi bir tepede buluşarak güvenlik güçlerine karşı kullanılmak üzere sapan yapmayı öğrenirler... Kaçtılar Dağa çıktılar Şarkılar söyleyerek arkadaşlarını vagonsuz hayatın güzelliğine çağırdılar
Son vagonların zencileri azaldıkça lüks vagondaki beylerin ve hanımefendilerin müzik tadı kaçtı. Güvenlik güçlerini çoğalttılar. Uçaklar, tanklar, gemiler, TOMAlar, gazlar ve bilumum bombalar alıp durumuna itiraz eden ve adil bir hayat talebinde bulunan gençlerin üzerine boşalttılar.
Zenciler en çok marşları seviyorlardı. Zılgıt atmayı da Dağlar genişti. Irmaklar temizdi, ovalar verimliydi ve en önemlisi her gelen yeni bir umut rengi dağıttığı için ölürken bile çoğalan bir kuşun içinde saklandılar.
Vay be, masala bak!
Sevr anlaşmasını unutmadan, ülkemi, sistemi, emperyalizmi, kapitalizmi, hakim sınıfı, faşizmi ve halka yapılan haksızlıkları anlatayım derken, gerçekleri imgeselleştirip yansıtmayı düşünürken nerelere gelmişim...
Neyse, trenden aşağı ineyim ve masal, öyküye dönüşsün
Oysa anlatmak istediğim; her vagon bir sınıftı. Emekçiler ve sermaye sınıfı veya vagonlar arasındaki sınıfsal çelişkiler
Acı çekenler, çocukları öldürülenler, bok yedirilenler, keyfi olarak kurşuna dizilenler, bu ülkenin köylüleri, işçi sınıfı ve ötekileştirilmiş halklardı.
Oysa bu ülke, bu tren bu vagonlar ve birbirine kırdırdığımız bu gençler bizim. Yeni bir anayasa, insan hakları, düşünce özgürlüğü, demokratik haklar ve kardeşliğin inşası hiç zor değil. Yeter ki, beyazlar, zencileri algılayabilsinler ve adil olsunlar
Elini vicdanına koy ey hayat!
Ve söyle bana barışın yolu nerden geçer. Ve ağıt yerine şarkılar ne zaman düşecek bu mazlum insanların dudaklarına.Anadolu halkımın umutlarına