2

NATO Çocukluğuma Kamp Kurdu..


  • Oluşturulma Tarihi : 29.09.2015 06:17
  • Güncelleme Tarihi :

Kimsenin kimseye dönüp bakmadığı, herkesin yaşamında özgür olduğu, köşeyi dönmenin bütün yollarını mubah saydığı, büyük kentte İzmir de bu kargaşada mutlu muyduk?

Yan baktın, laf attın diye cinayetlerin işlendiği, katı kuralların insanı kuşattığı bir sayfadan, kim kime dumduma hayatın sayfalarına taşınmanın travması elbette olur. Salt Mardin’den gelen değil, nerden gelirse gelsin veya her kimse nereye giderse gitsin bu değişim ve entegrasyon şokunu yaşar.

Ailem İzmir’de… Ben uyum sağlayamadığım için ortaokulu okumak için anneannemlere Mardin’e geri dönüyorum. Mardin, İzmir-Mardin gidiş gelişlerde, yol boyu gözlemlerimi not alırdım. İkinci şiir yapıtım  “Andaç Yerle Gök”de  çocuksu, duygusal  serenatlarını yazdım.

Sonra Mardin’e küstüm.

Askeri radar yapılsın diye, çocukluğumun geçtiği kale NATO’ya satıldı. Bahçelerimize el konuldu. Sonra çocukluğuma…

Sonuç, ne Mardinli kalabiliyorsun, ne İzmirli olabiliyorsun.

Mardin’de dört dilde doğmak...

Ama, burada müthiş bir sentezin oluştuğunu,10 bin yıllık kadim Mardin kültürü ile beslenip,8 bin yıllık Smyrna kültür ile şekillenmek ve hayatı yorumlayıp yaşamak müthiş algı ve yansı zenginliğini de, kültürel kalıtın coşumunu da getirmektedir. İki müthiş kültürün buluşması, birbirini beslemesi ve oluşan sentezle hayata dönük eylemsel kişiliğin oluşması, renkler ve tadlar, düşünsel ve ruhsal anlamdaki yaşam biçiminizi veya sanatsal yansınızı da farklı kılar.

1986 yılından beri ülkemi yurtdışında festivallerde temsil ediyorum. Amerika hariç, gitmediğim ülke yok.. Bu tür organizasyonlarda sizden önce özgeçmişiniz gider veya ona göre tanıtımınız yapılır..1987 yılında Irak Mirbed uluslararası şiir festivaline  gittim. Türkiye’den gidiyorum diye, Kerküklü Türkmenler, Mardin doğumluyum diye; Kürtler, Araplar ve Süryaniler  beni yürekleriyle kuşattılar… İşte bu Mardinli olmanın, o kadim kültürden beslenmiş olmanın güzelliğiydi. Daha doğuştan  dört bilen veya  doğal olarak konuşan, anlayan bir  bireyin, her dilin derinliğindeki tarihsel kültürel birikimini veya kıyısında bile gezmenin yarattığı ayrıcalığı yaşıyorsunuz..

İzmir’de meslek ve sanayi organize siteleri, sanayi çarşısı, ayakkabıcılar, gıda, mobilyacılar sitesi vb. organizasyonlar ilk defa 1970’li yıllarda Mersinli’de 1.sanayi sitesinin kurulmasıyla başladı.

Oysa bu organizasyon Mardin’de 16.yy da başlamış.. Kasaplar, terziler, kalaycılar, ayakkabıcılar, kuyumcular vb. bütünsel veya üretim sınıfları yüzlerce yıl önce yapılmış ve insan hayatına bir düzen getirilmiştir.

İzmir ve Mardin’in en önemli ortak noktası, eşekleridir. Daha düne kadar başta Ballıkuyu, Kadifekale, Yeşildere, Yalçınkaya, Gültepe ve diğer eski yerleşim alanlarının çöpü eşeklerle taşınırdı. Mardin de de halen öyle. Çünkü hep basamaklarla çıkılan, araç girmeyen o yollarda temizlik hizmeti böyle verilmektedir. Ve elbette, tarihsel olarak her iki kentin de kadim bir kültüre sahip olmasıdır. Her iki kentte yaşayan insanlar şanslıdır. Ama bu kentin birikiminden beslenen insanlar daha da şanslıdır. Ben bunlara MARİZ’li diyorum. Öz Mardin’den, biçim İzmir’den. Müthiş bir sentez. Şimdi İzmir’in her köşesinde Marizli’lerin çocukları İzmir doğumlu olarak hayata sarılırken, atalarının o müthiş renkli geleneksel şiirden kaç dizesini yaşayabiliyorlar. Veya ruhlarının alt yapısını oluşturan Mardin’i ne kadar tanıyorlar bilemiyorum ama, temennim bu sentezin güzelliğini yaşayarak paylaştırmalarıdır…

Mardinliler İzmir’i daha çok sevdi. Gece Mardin’de deniz var... İçinde tek tük gemi ışıklarını gördüğünüz, seyir halindeki gemilerin, gündüz ovada dolaşan tarım araçları olduklarını görürsünüz. Bu nedenle Mardinliler denizi severler. Bu nedenle İzmir de midye yapımında uzmandır ve yüzme bilmemesine rağmen balıkçılık da yaparlar. Azimlidir. Ekmeğini alın teriyle, taştan çıkarır. Ben de denizciydim, bütün ege kıyılarında Liman Başkanı olarak görev yaptım. Her kıyı şeridi kasabasına ( Akçay, Ayvalık, Foça, İzmir, Güllük, Bodrum yarımadası, Datça, Marmaris, Göcek) Mardin ve İzmir’in kadim kültürüyle beslenen bir ruhla kültür sanat festivallerini başlattım.

Bir şair olarak ilk ödülümü Mardin’de ortaokul son sınıfında Cumhuriyetin 50.yıl şiir yarışmasında rüyamda gördüğüm Mustafa Kemal’i yazarak almıştım. Son ödülüm de Homeros’tan…

Tarihin en ünlü ve en büyük şairinin yaşadığı; dolaştığı, denizine ırmağına girdiği, incirini, zeytinini yediği kentte, kıyılarda, topraklarda olmanın güzelliğini ve şiirin barışa uzanan sevgi kanatlarını takmanın sorumluluğunu da taşıyorsunuz. 1989-1990 yıllarında 68 ülkede şubesi olan ve 8 dilde yayınlanan Türkiye’nin ilk uluslararası kültür sanat dergisine HOMEROS adını verdim. Yeterli mi?

Hayır... Bir Mardinli şair yazar olarak otuz ülkede temsilciliği bulunan InternatıonalActivistArtistsAssociation-Uluslararası Aktivist Sanatçılar Birliğinin merkezini İzmir’de Homeros’un memleketinde kurarak, dünya  medeniyetlerini besleyen  Anadolu ve Mezopotamya kültürlerini ,   ırmaklarını dünya halklarıyla paylaşmaya, dostluğu, barışı, sevgiyi, kardeşliği iktidar kılmaya çalışıyoruz..

Bugüne kadar on şiir-öykü yapıtı yayınlanmış bir sanatçı olarak, bireysel ve toplumsal tarihimizde Mardin-İzmir  göç öykülerini, değişen hayat normlarını, insani değerlerimizi, çevremizde  sürmekte olan savaşlarla buluşturarak uzun soluklu bir roman çalışmasına, sinema film senaryosuna, tiyatro oyununa ,şiire veya ifadenin estetiksel sayfasına  başladım. 2015 yılında romanımın birinci bölümünü tamamlayabileceğimi umuyorum.. Yol uzun, anlatılacak binbir gece masalından kaçan çocukların elleri size uzanacak..

Mardin’deki özellikle Ezidi ve Süryani kültürün, Arapların ve Kürtlerin Türk kültürüyle oluşturulan çok renkli hayatın bütün ezgilerini paylaşmanın yolu açılmalıdır. Bu anlamda Konak Belediye  Başkanlığı ile başlattığımız kardeş kentler sanat buluşmalarının başlamasıyla ebruli renklerin şiirinden süzülen sevdaların elleriyle, gözleriyle tanışmanın, kaynaşmanın yolu da açılmış olacaktır. Antakya, Mardin, Trabzon, Eskişehir, Van ve Çanakkale ile devam edecek olan bu sanat şölenlerinde Anadolulu olmanın zengin ve yüce ruhunu gelecek kuşaklara aktarmak ve paylaşarak kardeşliğin fotoğraflarını çoğaltmak güzel olacaktır. Çünkü barış, tanıma ile başlar. Dostlukla gelişir. O zaman merhaba diyelim, Mardinlilere, Marizlilere, İzmirlilere.. Hepsi aynı şarkının sularında yıkanan umutların elçileri olsun.

NATO Çocukluğuma Kamp Kurdu..
Ümit Yaşar Işıkhan
Yazarımız Kim ?

Ümit Yaşar Işıkhan