2

Nazım Hikmet’in çocukluğu – 2


  • Oluşturulma Tarihi : 19.01.2016 08:03
  • Güncelleme Tarihi :

Nazım ilkokulu bitirmiştir.

Galatasaray sultanisinin orta kısmında okuyor. Bir gün elinde bir ayva ile eve geliyor. Ayvayı kokluyor… Okşuyor… Siliyor... Onu izleyen kardeşi Samiye’ye dönüp “Bu ayva var ya! Sakın dokunma, kesme de ısırma da… Bak konsolun üstüne koyuyorum… Sakın yiyeyim deme bu benim ilk sevgilim…” Ayvayı konsolun üstüne bırakır… “Bunu sevgilim verdi bana. Yeme demedi ama olsun. Yemeyelim… O hatıra… İlk karşılaşmamızda, verdiğin ayva konsolun üstünde duruyor… Günde kaç kere ona bakıyorum, senin ardından baktığım gibi, derim…”

Kız kardeşi Samiye’nin ağzı sulanıyor… Nazım arkadaşına gitmek için evden ayrılır. Hikmet Bey o gün eve erken döner. Bir bakar ki, konsolun üstünde mis gibi kokan bir ayva… Isıra ısıra yarını yer ve geri kalanını mutfak bankosuna bırakır.

Nazım döner... Ayvayı göremeyince telaşla aranmaya başlar… Bir bakar ki ayvanın yarısı yenmiş, Geri kalan mutfak bankosuna atılmış… Hiddetle ayvayı alır ve pencerede sokağa atar. Nazım küsmüştür… Odasından dışarı çıkmaz. Babası şaşırır… Sonra Semiye gelir… Baba o yediğin ayva Nazım’ın ilk aşkından armağandı, yani bildiğin ayva değil başka bir ayvaydı der…

Genç Nazım artık 15 yaşındadır.

BEKLERKEN-Gözlerim yollarda beklerim seni / Koyu karanlıklar üzüyor beni / Saatler geçiyor gelmedin hala…

BENCE SEN DE HERKES GİBİSİN- Yolunu beklerken daha dün gece / Kaçıyorum bugün senden gizlice / Kalbime baktım da işte iyice / Anladım ki sen de herkes gibisin…

Samiye’nin süklüm püklüm tembel ve çok çirkin bir kedisi var. Samiye abisinden ona göre bu güzel kedi için şiir yazmasını ister…

SAMİYE’NİN KEDİSİ-Yeşil deniz gibi gözleri vardı / Beyaz tüyleriyle bir küme kardı / Ağzını süsleyen sedef dişlerdi / Baygın nazarı ta ruha işlerdi

……Kediyi bilen Yahya Kemal sık sık gittiği Celile Hanım’ın evinde bu şiiri dinleyince  şöyle der: “Bu uyuz kediyi böylesine süsleyip-püsleyen insan şair olur” der. Bu tanımla genç Nazım’ın ünlü bir şair olacağını söyleyen dönemin en ünlü şairi Yahya Kemal olmuştur.

Bu arada yıl 1917- Cemal paşa Bahriye Nazırı… Hikmet Beyle arası çok iyi. Genç Nazım’ın şiirlerini duymuş… Böyle bir yeteneği Bahriye okulunda görmek ister… Aile onaylıyor... Nazım da kabul eder. Nazım artık beyaz üniformalı bir bahriye öğrencisidir... Okul yatılı…

KÜÇÜK DÜŞÜNCELERİM -Daldım da denizin loşluklarına / Sardı her uzvumu acı bir korku / Belki çıkmam dedim ben de yarına / Kim bilir kaç gözü cezp etti bu su…

Bir gün Nazım okul arkadaşlarıyla top oynarken düşüyor, bilek damarı kesilmiştir... Hemen okul revirinde sarmalayıp ailesine haber veriyorlar. Nöbetçi subaylar eşliğinde annesi Celile Hanım da koşarak gelmiştir. Nazım çok kızar… Somurtur. Fırsatını bulduğunda da annesini azarlar… Bir daha gelmesini istemez. Nazım kıskanmıştır… Annesi Celile Hanım çok güzel, ince uzun boylu sarışın ve giyimini yakıştıran, ressam bir kadın… Bütün subayların, öğrenci arkadaşlarının annesine bakışından rahatsız olmuştur.

Nazım Bahriye okulunda yatılı. Evde geçimsizlik… Şair Yahya Kemal’in Celile Hanım’a aşık olduğu söylentileri dolaşmaktadır.

Babası dilci Enver Paşa, annesi de paşa soyundan gelen dönemin aydınlarıdır… Özel derslerle yetiştirilmiş, Fransızca okumuş, felsefe, müzik ve resim alanında eğitim alan ve ürün veren o dönemin en güzel kadınıdır Celile Hanım... Nazım olan bitenleri duyuyor… Ve annesi ile babası ayrılmasınlar diye yalvaran mektuplar yazıyor… Ama Nazım’ın çabaları işe yaramıyor ve annesi babasından ayrılıyor… Celile hanım resim eğitimi için Fransa’ya gidiyor… Nazım çok üzülmüştür… Özellikle kız kardeşi Samiye’nin anasız kalışına kahrolmuştur…

Bunu Nazımın o dönemde yazdığı şiirlerinde de görmekteyiz…

Genç Nazım 17 yaşındadır.

ACILARIMDAN-Belikli kardeşim daralmış yine / İşte ak yüzünden üç damla kaydı

Eş olmak istedim ben elemime / O bana küserek bin sebep saydı

Dedim ki; yüzünde yine yaşlar mı / Küçücük hanımlar hiç ağlarlar  mı

Dedi ağlar mıydım, hiç şüphe var mı / Benim de yanımda annem olsaydı…

ONA-Bir sonsuz hiçliğin koynunda sevdam / Her gün biraz daha derinleşirken

Niçin yıkılmıyor başıma bu dam / Yenilmez acıyı fazla tattım ben

Yıl 1920…

İstanbul işgal altında, Nazım Bahriyel okulu bitirmiş, stajyer güverte subayı.

Öğle saatlerinde Samiye ve Hikmet Bey sofrada… Kapı vurulmadan açılıyor. Nazım elinde bavulu… Doğru divanın üstüne uzanıyor... Güçlükle soluk alıyor Nazım… İşgalcilerle çatıştı sanıyor babası… “Hayır” diyor Nazım…

Hikmet Bey güçlükle oğlunu doktora götürüyor… Tahlillerden sonra sonuç, Nazım Zatülcenap–ciğer zarı su toplamış. Nazım sürekli zayıflıyor... Halsiz… Kolunu kaldıramıyor… Samye başında, nöbet tutuyor. Uzun süre tedavi görüyor. Bu arada hastane kurulu Nazım’ın subaylık yapamayacağına dair çürük raporu veriyor… Nazım artık Bahriyeli değil… Merkez Hastanesinde yazdığı şiirle tanrıyı-dini sorguluyor Nazım…

GÜNAHLARIMDAN-Sana tapanlara layık değilsin / Ezilen kalplere biraz  ümit ver / Ölüme bir başka teselli göster / Uhrevi cennete aldanmıyoruz..

YİNE AKŞAM OLDU-…Gümüş çivilerle sema gerildi / Gecenin gölgesi düştü ovaya / Laleler sarardı güller serildi / Bülbüller aşıktı doğacak aya

Uzun süren tedavi sonucunda Nazım toparlanıyor. Nazım artık genç, uzun boylu yakışıklı ve birçok yarışmada ödüller alan ve edebiyat meclislerinde sözü edilen bir şairdir… Ama gönlü yine denizde… Sefere çıkan bahriyeli arkadaşlarındadır…

GİDEN GEMİCİLERE- Gidenler bir daha dönmezse eğer / Açılıp kapanan şu kızıl fener / Ölen gemicinin coşkun kalbidir / Bu uzun yollardan döndür de geri / Yarabbi sen koru bu gidenleri / Onlar da bir evin tek sahibidir..

Görüldüğü gibi koca şairin şiirleri çocukluğunda saklıdır. Yangın olayı, şehit dayısı, dedesi Nazım paşanın Mevlevi müritleri, annesiyle babasının ayrılması, bahriyeli okulundaki hayatı, özlemleri, onun duyarlılığını daha da arttırır. İçe dönüktür Nazım, bu nedenle ilk şiirlerinde hüzün, gizem, ayrılık, ölüm, özlem, mezarlık, selviler, mutsuzluk ve gelişen olaylara tepkileri arar sarmalar. İşte koca şairin bilinçaltını oluşturan olaylar ve şiirleri. Veya dünya şairinin şiirini oluşturan yapı taşları.

Nazım Hikmet’in çocukluğu – 2
Ümit Yaşar Işıkhan
Yazarımız Kim ?

Ümit Yaşar Işıkhan