2

YENİ BİR SAYFA


  • Oluşturulma Tarihi : 09.06.2015 06:34
  • Güncelleme Tarihi :

….Sınırlarda  hep insanları vurdular..Sonra katırları …ve  sonra umut..

Ben sınırda büyüdüm

Yalınayak, aç çıplak

Tüm çocuklar gibi

Gök kara

Yer kapkara

Toprağımız bir ayrılık türküsü

Bir ölüm oyuncağı

Ve en  derinliklerinde  gömülü umut

Lime lime ruhuma işlemiş

Özlemi yaşamın

Ve hasır örtüler gibi

İnce dokunmuş

Ağır ağır devingenliği

Uysal bir çocuk

Toprağımda ekinlerimin

Ben sınırda büyüdüm

Ben topladım

Ölülerimi

Mehtabı gümüş bir tepsi

Gecelerin avuçlarında

Soğumuş vücudu kımıltısız

Hayvan leşleri arasında

Vurulmuş demiryolu

Deve dikenleri boyca ağaç

Tanığıdır

Kefensiz uzananların

Toprağın avuçlarında

Ben sınırda büyüdüm

Ben boyattım

Tezeğin donuk dumanıyla

Beyaz gravürlü gökyüzünü

Zafer naralarıyla uyanıyor

Gecelerimiz

Dağılıyor karanlıklar

Maytaplar, aydınlatma bombaları

Fırtınanın  iniltisine eşlik eden

Mermi

Ve uzun gömülü sessizlik yansır

Boylu posunca yumrukları sıkılı

Sırada gelen

Gözyaşlarıyla yıkanmış umut

Bar bar bağırıyorlar

Peşimizden

Kocamanıyla

Yirminci yüzyıldayız..( *)

Ve ben de dönüp haykırıyorum

En ağırından avazımca

Güneşe yerleşmeye gidiyoruz

Yıldızları gözlerimizle körelterek

Evren ekin tarlamız..

Ama tümü ekin tarlamız sevimizle

Kağnılarımız uzay filoları

Koruyucu meleklere gereksinmemiz yok

Umut gözyaşlarımızla yıkananlar

Haydi kalkın

Gidiyoruz..

Sınırda vurulanların arkasından  yürüyordu insanlar..

Ağır ve hüzün yüklü ağıtları koro halinde  söyleyerek,omuzlarında insan ve hayvan ölüleriyle kendi  sığınaklarını örten topraklarına  ağır bir yük çeken karıncaların inadıyla ,inançsız ve umutsuz  çığlıkları toz toprak yollara bırakarak ..

Kınalı saçlarındaki son tutamı yolan ve acısını hissetmeyen çenesi dövmeli yaşlı kadınların inadıyla yol çıplak ayak izlerinde kanlı gölgesini bırakarak ekmeğin taşındığı köylere, çocuklara uzanıyordu.  Çığlıklar yeni değildi..

Ölenlerin çokça ağladığı ve her patlama sesiyle yüreklerinden  parçalar kopararak yollara düşen köylüler, sınırdan kendi yalnızlıklarına  dönüyordu..

Köylüler..İşsizler..Köleler..vatansız ve sahipsizler..Dilleri farklı ,dinleri farklı, renkleri farklı  giysilerini ufuklara gökkuşağı  bırakarak tandır ekmeğinin dumanına koşanların kendi masallarına dönmesiydi  aslında..Kan her zaman..Ölüm her zaman..Ağıt her zaman ve hayatın en uzun yolculuğunda geçerken sınır noktasındaki mayınların ve mevzilenmiş namluların arasından okunan bütün dualar “ya iğvede” nin peşinden son kuşların kanatlarıyla  dağlara sığınıyordu, umutlar..

Dağlar gerçek evleriydi bu insanların.Bulutlar gerçek örtüsüydü başlarının..Umut ve ölüm kardeşti  karların beyazından çamura uzanan ayak izlerinde..

Sınır..Mayınlar..Katırlar..İnsanlar..Dağlar birer gerillaydı hayatlarında.Son umutla kucaklaşırken akşamın yıldızlarını örten bulutların siyah pelerini kutsanırdı  tütsülerle ..

Zaman kendi acılarından doğan çocuklarla yürüyüşe geçti.”Büyük İnsanlık”  umutlarının son türküsünde halaya durdular. Bulutların arasında  genç ölülerin gözlerinden yağmur yağıyordu. Ve gün yeni bir sayfaya zafer ve umut taşıyordu..karıncalar..Katırlar..İnsanlar..Ve büyük insanlar..Umudun renklerinde sınırdan ve dağlardan  koşturarak geldiler..inançla ve kolkola hayatla.. Hoş geldiler..

(*) Netekim Aşk Vardı-şiir -2007.Ü.Y.I.-1973 yılında yazıldı.

YENİ BİR SAYFA
Ümit Yaşar Işıkhan
Yazarımız Kim ?

Ümit Yaşar Işıkhan