Sayfa Yükleniyor...
Günümüzde kent ve kentlilik kavramları hızla değişiyor...
Daha önceki zamanlarda, çocukluğumuzda; fabrikası olan, meyhanesi, okulu, tren istasyonu, limanı, tiyatrosu, sineması olan yerleşim alanlarına kent, nüfus dağılımıyla da büyük kent diyebilirdik... Kentleri mutlaka birkaç yıldızlı otel ve çevresine göre yüksek binaların da bulunmasıyla kare tamamlanmış olurdu. Gökdelenleri, fabrikaları ve geniş bulvarları, sürekli çoğalan araç sayısı ve gürültü, kent olmanın koşullarından sayılmaya başlarken, çoğalan çelişkiler ister istemez insanların taleplerini farklılaştırdı.
Kent ve kentlilik tanımı içinde belirleyici olan en önemli özellik de kültürel algı, üretim ve paylaşımın sürekli hale gelmesidir. Bu dizge içinde tiyatrolar, sinemalar, galeriler, konferans salonları, kitapevleri ve kültür merkezlerinin aranır olması, talepler karşısında çoğalması kent insanının yaşadığı sıkıntı ve monotonlaşan hayatın zincirlerini kırmak için arayış içinde olduğunun da göstergesiydi...
1970 yıllarda kentin nabzı artık böyle mekânlarda atmaya başladı.
Sanatın, kültürün paylaşıldığı, tüketildikçe çoğaldığı bir ortamda yerel yönetimlere düşen görevler de hızla şekil değiştiriyordu. Yol, su, kanalizasyon, çevre temizliği, denetimi ve düzenlemesi gibi işleri arasında belki de en önemli olanı keşfettiler. Veya toplumun talepleri karşısında İnsanın kentsel uyumluluğu ve hayatın kalitesini, yaşamanın ve paylaşmanın niteliğini ancak sanatsal paylaşımla gerçekleştirilebileceğini öğrendiler.
Uygarlaşmanın yolu; sistemin eğitim normlarını hatmetmekten değil, sorgulayan bir yapı içinde günü ve geleceği yorumlayan, taleplerini dile getiren İnsanlarla mümkün olabileceği anlaşıldı.
Kentin içinde yer alan bütün mimari yapılanmanın, gelişmenin göstergesi olmadığı, estetik fenomenlerin kent mimarisine katılması gerektiği gerçeği kentlilik bilinci içinde yer aldı. Artık, sanatın - kültürün önemli olduğu, buna bağlı olarak yaşamın içinde görselliğin, estetiğin de yer alması hususu hızla önem kazanmaya başladı. Tabi bu aşamada değişik kentlerde yaşayan sanatçılara ait mekanların müzeye dönüştürülmesi, hızla yaygınlaşmakta ve kentlerin tanıtılmasında veya markaya dönüştürülmesinde önem kazanmaktayken bizimkilerde asla böyle bir ruhun böyle bir bilincin gelişmediğine tanık olundu
Bu anlamda İzmirin kültürel algı ve yansısı maalesef özlediğimiz seviyeye gelemedi Veya getirilmedi. Sistemin yerel elemanları olan yerel yöneticiler sanatı aydınlanmacı yönü ile değil, sömürüye hizmet ettiği veya kişisel çıkarlara rant sağladığı oranda değerlendirmeye alındı...
Bu kentte yaşayan ve yaşlananlar biliyorlar ki, bu anlamda yerel yönetimlerden asla kentin gelişim ivmesine uygun kültür sanat yapılanmasının gerçekleştirilmediğini Yapılamadığını, günü kurtarmak adına renkli sahnelerde hep boş laf ve arabesk etkinliklerle halkı aldattığını bilir...
Bunu, bugüne kadar yönetime gelmiş bütün kadrolar için söyleyebiliriz...
Belki de bilerek yapılmakta olan bu uygulamalara, halkın bu zevksizliğinden veya sisteme hizmet eden festival ve etkinliklerden yararlanıyorlardır... Evet, galiba yararlanıyorlar...
Çünkü sanat algısı gelişmiş insanlar sorgulamaya başlar...Seçiciliği artar...Nitelikli söylemlerin, etkinliklerin işlevselliğinde toplumda yaşam kalitesinin arttığını,arttıracağını bilir...Ve ona göre kentin ruhunu ve estetiksel gelişimini değerlendirir...Yapılan veya sunulan etkinliklerin toplumsal gelişmeye katkısını sormaya ve daha niteliğini daha fazlasını istemeye başlar..
Hepimiz biliyoruz ki, ölü yatırım veya laf olsun diye faaliyete geçirilen Havagazı fabrikasında, çimenlerin üzerinde yatarak içki içmenin, müzik dinlemenin veya bohem bir havanın yaratılması gelişmişliğin, sanat algısının kalitesini arttırmıyor... Gerek İZFAŞda gerekse fuar içinde yer alan İzmir sanat mekanlarının da halkla ilişkisi yok... Çiklet çiğneyerek terlikle dolaşan yöneticilerin sanatla zerre kadar alakası olmadığı için ancak akşama kadar internet başında faal bir fal bakıcısı olmaktan öteye gidememektedir. Fuardaki Nazım Hikmet heykelinden haberi olmayan zavallı güruh bu kentin sanatına yön veremeyeceğini hepimiz biliyoruz... Yani, burada sanat-sanatçı yok... İşin tuhaf yönü bu etkinliklerde; herkesin ağzından düşürmediği ve yaşam kalitesini yükseltecekleri halk da yok...
Peki, ne yapmalı
Bu kentin değerli yöneticilerine öneride bulunayım bari (!)...
KKK oluşturun, zahmet olmazsa... Kara Kuvvetleri Komutanlığı demek istemiyorum.
Bu kentin sanat örgütlerinden; edebiyat, resim, müzik, tiyatro dernek yöneticileri ve bu kentte yayınlanmakta olan sanat dergilerinin sahibi ve sanat yönetmenlerinden oluşan Kent Kültür Konseyini ivedi olarak kurunuz Lokal, günü kurtaran ve hiçbir etkisi olmayan ahbap-çavuş etkinlikleri yerine bütün kentin ruhunu alevlendirecek ulusal-uluslararası etkinliklerin ve en azından bu kente yakışır Kültür-Sanat politikasının oluşturulmasını sağlayın...
Sayın yetkililer bu konuda zahmet edip karar verirlerse, konu ile ilgili UASB Arge birimi tarafından hazırlanan KKK -uygulama yönetmeliğini armağan edebilirim... Onlar için değil, bu zavallı kent için öneriyorum Çünkü bu kent, öncelikle bizim Halkın Bu kentte yaşayan sanatçıların, aydınların, hiçbir çıkar gözetmeksizin bu kente hizmet etmek ve yaşam kalitesini biraz daha yükseltebilmek için çaba harcayan herkesin
Sanat algısının geliştirilmesi, seçkinciliği kışkırtan; Sanat-sanatçı bağlamında öz dinamiklerini kullanan veya en önemlisi kendi kent sanatçısından, sanat örgütlerinden korkmayarak mevcut potansiyeli kullanan, planlanacak ulusal-uluslararası etkinlikler düzenleyen bir oluşum... Bu kentin ruhunu, tekrar en iyi şekilde kullanılmasını sağlayacağı için, yıllık, beş yıllık veya geleceğe dönük sürekliliği olan ve öncelikle kentin sanatçılarını kapsayan bir dayanışma ve güç oluşumu bu kentin küllerinden yeniden doğmasını da sağlayacaktır. Çünkü sanat o kentin ruhudur.
Şimdi ne mi yapılıyor!...
Zavallı İzmir...
Ehveni şer, seçilen; Sosyal demokrat olduğunu iddia eden yerel yöneticilerimizin kültür sanat algısı ve vizyonu bugüne kadar yapılanlarla somutlaştıysa vay halimize
Vay bu kentin sanatçılarına Vay bu kentin geleceğine...
Öncelikle sormak gerekir...
Nisan ayında 2015 yılının 4. ayında kültür sanat bütçesini bitirmişsiniz... Pardon ya! Ne yaptınız da bitti bu bütçe Hangi etkinliği yaptınız..Hangi sanatçıya kaç para verdiniz..Bu kentte yaşayan hangi sanatçıya veya etkinliğe kaç para harcadınız da koskoca yıllık bütçe daha ilk dört ayda bitmiş !.. Neyse size ve bu kentin geleceğine can simidi atıyoruz... K.K.K. Hiç değilse, bu kentin... Geleceğin kültür sanat politikasını oluşturun...