Sayfa Yükleniyor...
Herkese merhaba…
İlkses, ilk yazı. Bilir kalemlerin bulunduğu bir gazetede yazmaya başlamanın heyecanını anlatmak başlamak çok klasik olsa da belirtmek istedim. Çünkü gerçekten ziyaret ettiğim gün kurulan birkaç cümle adım atmamı sağladı. İyi ki… Teşekkür ederim.
Son zamanlarda bana yönlendirilen ve sohbet ortamlarında da çok karşılaştığım bir konuyla ilk yazımı okuyucuya sunmak istedim.
Tiyatroda İzmir seyircisi. Sohbet genelde sanata verilen değer olarak başlasa da hemen ardından İzmir seyircisi durumuna dönüşüyor. Çünkü bir İzmirli olarak tüm tiyatro oyunlarımı ilk İzmir seyircisi ile buluşturan biriyim. Ama bu İzmir de yaşadığım için değil başka bir nedenden ötürü. (İlerleyen kısımda açıklayacağım.) Sadece tiyatro değil sanatın tüm alanında İzmir seyircisi takdir görmüş, sanata değer veren bir kitle olarak değerlendirilmiştir. İzmir’e turneye gelen ekiplerin de İzmir de sanatla ilgilenen ekiplerin de çoğunluğu aynı değerlendirmeleri yapmıştır.
Hatta yanlış hatırlamıyorsam 2018 başlarıydı. Müjdat Gezen İzmir’e “En iyi tiyatro seyircisi ödülü” vermişti. Bir oyunu sonrası sahnede Aziz Kocaoğlu almıştı ödülü. Okuduğum bir röportajda daKukla günlerinde festivale dünya çapında büyük ekipler katılmıştı. Bu ekiplerden biri gösteri sonrası vermişti bu röportajı. İzmir seyircisi değerlendirilmesi istenmiş kendilerinden. Fransa da sanatlarını devam ettiren ekibin üyelerinden Jean Marie Ginouxsonrası dijitalde de takip ettiğim kişiler arasında. Hatırladığım kadarıyla takdir edebilme özelliğine sahip bir seyircisi var bu şehrin demişti. Sıcakkanlı ve dikkatli. Sonuna kadar katılıyorum.
Yazımın başlığı neden “Müfettiş Seyirci”?
Evet İzmir de sanatı yakından takip eden ve gittikçe büyüyen bir kitle var. (Ekonomik özgülüğün ve bitmek bilmeyen ve her gün yenisi ile tanıştığımız virüs illetinin müsaade ettiği kadarıyla.) Disiplinli, seçici olan bir seyirci. Dikkatli ve altını çizerek belirteceğim, hak ettiği değeri veren bir seyirci. İlerleyen kısımda açıklayacağım dediğim kısım burası. Neden İzmir de oynamayı tercih ediyor ekipler. Bence benimle aynı nedenden. Son seyircili genel prova dediğimiz kısım İzmir de oluyor. Bu genel provayı izleyen İzmir seyircisi okula gelmiş bir müfettiş edasında sınırını bilerek açıyor ağzını yumuyor gözünü. (Ben tiyatro için yazdım. Değerlendirmem genele uymuyorsa tabii ki yorum sizin.)
Ekip ve oyun seçeneği çok. Özellikle hastalık öncesi salon çokluğu yardımıyla da her salonda genelde oyun oluyordu. İzmir de okuyan, araştıran, değerlendiren kesimin size yaptığı sınırında yorumlarla oyununuzu seyirci gözünden de değerlendirme şansınız oluyor. Bir kitap okur gibi tiyatro oyunu izlemek deriz biz. Kitabın içine girersiniz. Öyle bütün olursunuz ki kitapla anlamadım deyip bir önceki sayfaya dönmezsiniz. İşte izlediği oyunla bu bütünlüğü yakalayan seyirci sağlam değerlendirme yapar. Dekorundan kostümüne, oyunundan oyunculuğuna. Tiyatrodan sanattan anlamayan kesim ne olacak diyenlere ise yorumum şu olsun. İzliyorlar. Değer veriyorlar. Üçüncü göz. Görmediğimiz görüyorlar. Geneline yakışan son cümle bu aslında.
Müzikle çok iyi derece de ilgilenen bir arkadaşımın yaptığı bir yorumdan bahsedeyim. Her sahnem sonrası gözlerinin içine bakarım seyretmeye gelen kişilerin. Eğer boşluk varsa benden kaynaklıdır. Eğer duygusunu alıyor isem o gün tam sarılmışımdır enstrümanıma. (Çok hoşuma gitmişti.) İnsanız yahu unutmayalım. Ama ne derece olursa olsun sanatta üçüncü göz her daim seyirci değil midir? Aynen okula gelmiş müfettiş gibi olsun seyirci. Sadece bakmasın görsün. Sorsun. Söylesin.
Genelinde tüm seyirciye ve okuyucuya selam olsun. Her çarşamba bu sayfa da unutmayın.