2

Bir Hekim Olarak Kadın Cinayetlerini Yazmak Gerçekten Çok Zor-1


  • Oluşturulma Tarihi : 18.08.2022 05:25
  • Güncelleme Tarihi :

Temmuz ayında da hekime ve kadına şiddet devam etti. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Toplum Hekimliği derslerimizde sevgili Nusret Fişek hocam; hekimlerin meslek ahlâk kuralları, insan hakları ilkelerinden soyutlanamaz derdi. Bizde değerli hocamızın bu ilkesinden hareket ederek, insana yapılan her türlü şiddet, insan haklarına ve sağlığına vurulan en büyük darbedir diyoruz. Devamlı kendi alanımla ilgili yazı yanında, yurdum insanının sorunlarını, dertlerini, acılarını yazmak çözüm yollarını araştırmak bir hekim olarak, HİPOKRAT yeminimiz gereğince boynumuzun borcu olduğunu baştan belirterek yazımıza başlayalım. Ben hekimim siyaset benim neyime deme hakkımız var mı? Ben bilemiyorum. Dünya Sağlık Örgütü’nce (WHO) sağlık şöyle tanımlanmıştır: “Sağlık sadece hastalık ve sakatlığın olmayışı değil, bedensel, ruhsal ve toplumsal yönden tam iyilik halidir” çalışma ve yaşam güvenliğinin sağlanamadığı, iş bulma olasılığının bulunmadığı, gelir dağılımı dengesizliğinin yaratıldığı, huzursuzluğun ve her türlü eşitsizliğin giderilemediği toplumlarda bireyin tam iyilik durumunda olması olanaksızdır. Tam bir iyilik konumunun olması biyolojik açıdan da olanaksızdır. Daha çok iyi olduğumuz anların bütününden sağlıklı bir durum olarak düşünebiliriz. Buradan da anlaşılacağı gibi biz hekimler dilimizin döndüğünce toplumu aydınlatmaya, bilinçlendirmeye, yani onları her yönden iyi etmek için çabalamaya devam edeceğiz. Yurdumuzdan kovulsak ve sürülsek de! Ülkemizdeki tüm çalışan ve yoksul kesimlere, hekimlere, kadınlara, çocuklara, hayvanlara velhasıl iyilere şiddet kademeli ve bilinçli olarak taşeron egemen sınıf ve onun siyasi temsilci ve temsilcileri tarafından uygulanmakta ve desteklenmektedir. Kadınlara şiddet artık katliam derecesine dönüşmüş ve giderek hekimlerdeki şiddet gibi kanıksanmaya başlamıştır. Yazık ki ne yazık! KADIN CİNAYETLERİNİ ÖNLEME PLATFORMU’NUN TEMMUZ SAYILARINI aşağıda kısaca okuyacaksınız. Belki üzülüp, sonra da elimizden bir şey gelmiyor hocam deyip, belki de birkaç gün sonra unutacaksınız. Belki de başlığa bakıp hiç okumayacaksınız. Konuları elden geldiğince zamanınız az diye koşa yazmaya çalışıyorum. Konu derin ve acıklı. Nasıl kısaltayım? Ne diyelim büyük ustamızın dediği gibi; Kabahatin çoğu bizlerde dostlarım. Biz yine kabahatimizi bir nebze azaltmak için bıkmadan, usanmadan konuyu canlı tutmaya çalışıp, farkındalık oluşturmaya çalışalım. Kadın cinayetlerini yazmamda bana destek olan sevgili gazeteci dostum “Aziz Muhammet Ulubaş’a “desteklerinden dolayı burada teşekkür ediyorum. İşte platformun özetlediğim raporu. Buyurun okumaya! 2022 TEMMUZ AYINDA ERKEKLER TARAFINDAN 24 KADIN ÖLDÜRÜLDÜ. 20 KADIN İSE ŞÜPHELİ ŞEKİLDE ÖLÜ OLARAK BULUNDU. Türkiye’de kadın cinayetlerini durdurma mücadelesi 12 yıldır devam ediyor. Platform olarak, ihtiyacı tespit ettiğimiz 2010 yılından itibaren kadın cinayeti verilerini kamuoyuna açıklıyoruz. İçişleri Bakanlığı ise kaç kadının, neden, nasıl, kim tarafından öldürüldüğünü açıklamak yerine, kadın cinayeti verilerinin yanlış hazırlandığını söyleyerek gerçekleri aktarmıyor. Kadın cinayeti ve şüpheli kadın ölümleri gerçekliğini açıklamakla birlikte, kadın cinayetlerini durdurmak için somut çözüm önerilerinin hayata geçirilmesi de devletin birincil görevidir. Bu görevin yerine getirilmesi için de ilgili tüm bakanlıkların, tüm mekanizmaların harekete geçirilmesi için mücadeleye devam edilecektir. 13 kadın hayatına dair karar almak istemesi bahanesiyle öldürülmüş. Bunu da başlangıçta vurgulayalım. Temmuz ayında 24 kadın cinayeti işlenmiş, 20 kadın şüpheli bir şekilde ölü bulunmuştur. Öldürülen 24 kadından 10’unun hangi bahaneyle öldürüldüğü tespit edilememiştir. 13’ü boşanmak istemek, barışmayı reddetmek, evlenmeyi reddetmek, ilişkiyi reddetmek gibi kendi hayatına dair karar almak istemesi bahanesi ile, 1 kadın ise ekonomik bahanelerle öldürülmüştür. 10 kadının hangi bahaneyle öldürüldüğünün tespit edilememesi, kadına yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin görünmez kılınmasının bir sonucudur. Kadınların kim tarafından, neden öldürüldüğü tespit edilmedikçe; adil yargılama yapılmayıp, şüpheli, sanık ve katiller caydırıcı cezalar almadıkça, önleyici tedbirler uygulanmadıkça şiddet boyut değiştirerek sürmeye devam edecektir. Temmuz ayında öldürülen 24 kadının 14’ü evli olduğu erkek, 2’si eskiden evli olduğu erkek, 2’si eskiden birlikte olduğu erkek, 2’si akrabası, 1’i birlikte olduğu erkek, 1’i kardeşi, 1’i işvereni, 1’i tanımadığı biri tarafından öldürülmüştür. Bu ay kadınların yüzde 58’i evli olduğu erkek tarafından öldürülmüştür. Kadınlar en çok evlerinde öldürülmüştür. Kadınların 12’si evinde, 4’ü sokak ortasında, 3’ü arabada, 1’i arazide, 1’i işyerinde ve 1’i otelde öldürüldüğü saptanmıştır. 2 kadının nerede öldürüldüğü tespit edilememiştir. Bu ay öldürülen kadınların yüzde 50’si evlerinde öldürülmüştür. Kadınlar en çok ateşli silahlar ile öldürülmüş olup, öldürülen kadınların 15’i ateşli silahlarla, 4’ü kesici aletlerle, 3’ü darp edilerek, 1’i boğularak ve 1’i kimyasal madde kullanılarak öldürüldüğü saptanmıştır. Bu ay öldürülen kadınların yüzde 63’ünün ateşli silahla öldürüldüğünü görüyoruz. Kadınların çalışma durumu hala tespit edilememiştir. Kadınların çalışma durumlarını saptamak ise gerçekten çok zor olup, önemli olan bu verinin de basın mensupları tarafından dikkate alınması gerektiğini düşünüyoruz. TÜİK’in açıkladığı verilere göre, ev işleriyle meşgul olduğu için işgücü dahil sayılmayan kadınların sayısı 10 milyon 35 bin. TÜİK’e göre işgücüne dahil sayılmayan kadınların sayısı yılın ilk çeyreğinde (Ocak- Şubat-Mart) 21 milyon 390 bin. TÜİK verilerini bu şekilde açıklaması, kadın işsizliğinin gerçek boyutunun üzerini örtmeye çalıştığını düşünüyoruz. Çalışma hayatına alınmayan ya da istihdamdan uzaklaştırılan kadınlar toplumda oluşan toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılık, şiddet ve kadın cinayetleri tehlikelerine karşı daha korunmasız hale gelmektedir. Bu ay ulaşılabilen veriye göre öldürülen kadınların 3’ünün bir işyerinde çalıştığı bilinmektedir. 21 kadının çalışma durumu ise bilinememektedir. İstanbul Sözleşmesinden vazgeçilemez! Danıştay 10. Daire Başkanlığı, Cumhurbaşkanının İstanbul Sözleşmesi’nden hukuksuzca imza çekmesi hakkında açılan davalara ret kararı verdi.

Bir Hekim Olarak Kadın Cinayetlerini Yazmak Gerçekten Çok Zor-1
Dr. Mustafa Torun
Yazarımız Kim ?

Dr. Mustafa Torun