2

İş Cinayetlerini Duyunca Kahroluyorum-2


  • Oluşturulma Tarihi : 02.09.2022 05:39
  • Güncelleme Tarihi :

Çalışma koşulları ve sağlık ilişkileri konusunda Dr. Bernardino Ramazzini’nin (1633-1714) özel bir yeri vardır. Ramazzini, çalışanlarda gördüğü sağlık sorunlarını sistematik olarak bir kitap (De Morbis Artificum Diatriba) halinde yazmış, bütün doktorlara hastalarının mesleğini sormalarını öğütlemiştir. Çünkü Ramazzini çalışmaları sırasında bazı kişilerin hastalığının nedeni olarak çalışma koşullarının önemini kavramıştır. Bununla birlikte çalışma yaşamında meydana gelen sağlık sorunları sanayi devriminden sonraki yıllarda daha çok önem kazanmış, toplumsal ilgi haline gelmiştir. 18. yüzyılın ikinci yarısında buhar gücünün üretim süreçlerinde kullanılması ile başlayan dönemde bir yandan toplumda önemli sosyal ve demografik değişimler olurken, bir yandan da çalışma yaşamında olanların sağlık durumu önemli şekilde etkilenmiştir. Sanayi Devrimi olarak bilinen bu dönemdeki sorunların önlenmesi ve bu sorunlara çözüm olması amacı ile toplumdaki bazı duyarlı kişiler ve iş adamlarının çabaları sonucunda 19. yüzyıl başlarından itibaren öncelikle İngiltere’de yasal düzenlemeler yapılmıştır. Bu düzenlemelerin ilki 1802 yılındaki çırakların çalışma hayatında korunmasına ilişkin kanundur (Health and Morals of Apprentices Act). İzleyen yıllarda madenlerde çalışacak çocuklar için, 10 yaş sınırının getirilmesi ve bu konuda doktor tarafından değerlendirme yapılmasına ilişkin kanun ile işyeri ortamındaki risklerin belirlenmesi ve kontrol altına alınması ile ilgili önlemlere işaret eden kanun yürürlüğe girmiştir. Bu kanunlardan kısa süre sonra da 1843 yılında işyerlerindeki risklerin önlenmesine yönelik uygulamalar konusunda iş müfettişleri tarafından denetimlerin yapılmasına yönelik kanun kabul edilmiştir (Schilling RSF, 1981). Ülkemiz koşullarında bu konu daha da ciddiyet kazanmış, her yıl yüzlerce işçi, işle ilgili hastalıklar nedeni ile büyük kayıplarının yanı sıra, sakat kalmakta ya da ölmektedir. Bu nedenlerle 6331 sayılı İSG yasası 30.06.2012’de yürürlüğe girmiştir. Bizde burada konuyu kısaca derlemeye ve bildiklerimizi anlatmaya çalıştık. Bu gencin ölmesi nedeniyle ve Hipokrat yeminimiz gereğince gördüğüm ve düzelmesini beklediğim noktaları tane tane yazıyorum. Biliyorum bu sistemde bunlar olmaz diyeceksiniz. Ama ortalama okuyucu kitlesini düşünerek, bunları aynı zamanda bir iş yeri hekimi olarak yazması gerekir. Varın eksiklikler varsa siz tamamlayın derim… Patronlar aşırı kâr amacıyla; insanları işe alırken, eleman bulamıyorum ve başka nedenlerden, eğitim ve vasfı olmadan işe gereksinimi olan insanları istihdam etmektedirler. Psikolojik yönden uygun olup olmadığını düşünmeden, ekonomik kaygılardan insanlar işe başlatılmaktadırlar. Sağlık raporu verilmeden önce son 6 aylık aldığı ilaçlar gözden geçirilmemektedir. Yüksekte çalışacak işçiler sertifikalı eğitmenlerce eğitilmemektedir. Yüksekte çalışacak işçilerin, çalışmadan evvel, formenlerince en az 2 saat önce çalışma sahası kontrol edilmemektedir. Ekipman kontrolü formen tarafından yapılmamaktadır. Yüksekte çalışma 3 kişi ile yapılmalı. Bunların biri işi yapıp, diğeri yardımcı olmalı. Malzemeleri ona vermeli. Diğeri gözetmen olmalıdır. Bu yapılmamaktadır. İşçide halat olsa bile, rüzgâr geldiğinde yüksekte çalışıyorsa vurur durur. Bu nokta çok önemli olduğu özellikle İSG uzmanlarınca vurgulanmaktadır. Bu durum kontrol edilmemektedir. Bir insan yüksekte çalışıyorsa hangi metre hesabı yaparsanız yapın, bir hekim olarak sigara ve alkol alışkanlığı var mı? Beslenme ve uyku durumu nasıl? Sorularını sorup, olumlu durum varsa ancak izin verilmelidir. Bu yapılmamaktadır. İşçi yukarıdan aşağıya düşerken belli bir noktada asılı kaldı diyelim, en çok 15 dakika içinde oradan kurtarılmalıdır. Bu yapılmamaktadır. Yaşam halatları usulüne uygun takılmalı. Bu halatlar ayda bir kontrol edilmeli. İşçinin bastığı yerin dinamik ve statik testleri yapılmalı. Bu yapılmamaktadır. Ayrıca yere düşen işçi, emniyet kemeri takılı yaşasa bile, emniyet kemeri 5 -10 dakika açılmayıp beklenir. Kan dolaşımı normale dönsün diye. Uygulamada bu yapılmamaktadır. İçimiz yanıyor. Bu yazıyı yazarken yakından tanıdığım yetkili genç mühendis arkadaş’a soruyorum. Bizlere dinozor diye takılıp, her konunun çözümünü siyasete bağlıyorsunuz diye söyleniyorsunuz dediğimde; Yazdığınız konunun neresi siyasi diye sormaz mı? Hem de sapına kadar siyasi dedim. Kamusal alanların (Tersaneler de dahil) çoğu özelleştirilip, “saldım çayıra, Mevlam gayıra” politikalarının sonucu; Hekim, çocuk, kadın, yoksul halk ve işçi cinayetleri devam edecek dedim. Bu yağmacı siyasi kadrolar değişmeden sorunlarımız çözülmez diye ekledim. Genç arkadaş o zaman kitle partileri; genç, konusunda deneyimli teknokrat kadroları istihdam etsin, sorun çözülür diye yanıtladı. Ben bir şey diyemedim. Yanıtını siz verin! Haklı mı genç arkadaş? O sırada yakın tanıdığım Aliağa’da çalışan bir diğer kadın mühendis arkadaşa; kirli gemi artık sökülmeyecek, başardık deyince; çok zor hocam, gemi yoluna devam ediyor, kamuoyunun ateşi düşürüldü, iş cinayetleri devam edecek demez mi? Gerçekten yanıt vermekte zorlandım. Aklıma o anda Zor Dostum Zor şarkısı geldi. İşimiz zor ama yine de umutsuzluğa yer yok. Sakın enseyi karartmayın derim…

Zor dostum zor, sevilmeden sevmek, onu bir başkasının yanında görmek, zor dostum zor, gülerken ağlamak…

Sevgilerimle…

İş Cinayetlerini Duyunca Kahroluyorum-2
Dr. Mustafa Torun
Yazarımız Kim ?

Dr. Mustafa Torun