Sayfa Yükleniyor...
Dünya genelinde 1910 yılların ortalarına kadar ki süreçte, emeklilik, sosyal yardım giderleri ve gelir dağıtımındaki adaleti sağlayan kamu hizmetleri henüz bulunmamaktaydı. Çünkü ANAMALCI sistem emekleme dönemindeydi.
1870-1910 yılları arasında gelişmiş sanayi ülkelerindeki kamu boyutu henüz yüzde 8-10 civarındaydı.
1980’lere gelindiğinde kamunun (devletin) ekonomideki payı yüzde 41’lerde..1990’larda OECD ülkelerinin ekonomideki ortalama payı yüzde 46.8 dolayında bulunduğu (ABD, ALMANYA, FRANSA, İNGİLTERE, NORVEÇ, İSVEÇ vs.) rapor edilmiştir.
Bilindiği gibi 1980’ler dünyada neoliberal politikaların ve bu çerçevede sömürünün yükselişe geçtiği dönemdir.
Kendi ülkelerindeki devletin ekonomideki payı yüzde 46.8 ortalamasın da iken, bizde yüzde 36’lar düzeyindeydi.
Buna rağmen bize sürekli devletin ekonomideki payını küçültün telkininde bulunuyorlardı. İçerdeki işbirlikçileri ve liberal aydınlar; devlet kağıt, çimento, sağlık, eğitim gibi temel sorunlarla uğraşmaz diyerek esip gürlüyorlardı.
O süreci takip eden dönemde, TELEKOM, ALİAĞA, PETKİM, ERDEMİR, SÜMERBANK parsel parsel satıldı.Burada sayamadığımız daha daha niceleri resmen güme gitti.
Yani devlet küçüldükçe küçüldü. Tütün, pirinç, çay yetmedi makarna, şeker, pamuk, et bile ithal edilmeye başlandı. Adım adım çöküyordu ekonomi. Hastaneler, yollar, köprüler yap işlet devret politikaları ile yapılırken; bütün yükü yine halkımız çekmeye başladı.
Bize devlet ekonomide küçülsün, küçültün diyenler kıllarını kıpırdatamıyorlardı.
Ama her şeyin bir sonu mutlaka olacaktı.
Vahşi denilen aslında doğası gereği değişmiş görünümlü KAPİTALİZMİN DE sonu yaklaşıyor ve yorulmaya tükenmeye başlamıştı.
KORONA ile birlikte Avrupa’dan hastaneler devletleştirilmeli ve kamuya açılmalı söylentileri çıkmaya başladı.
Bizde de devleti yönetenler benzer açıklamalar yapabilirler. Yapıyorlar da.
Kapitalizm yorgun, ama onun alternatifini geliştirecek ve yönetecek işçi sınıfı ve diğer emekçi sınıflar da yorgun ve maalesef örgütlü değiller. Sağlıklı ve tutarlı bir öncüleri de yok maalesef.
Bu durumda ya kapitalizm kendi içinde yeni reformlar bularak yoluna bir süre daha devam edecek yada korona ile birlikte daha da çıkmaza girip “Vahşi Kapitalizm” pes edecektir. Ya da pes ettirilecektir.
Her ne kadar kamulaştırma talebi bizden yani emekçilerden yükselecek olsa da sistem kendini koruma adına bu yola başvurabilir mi? Böylece yoğun bakımda kalarak varlığını bir süre daha devam ettirmek isteyecek midir? Bilemiyorum. Ancak bildiğim bir şey var ki bugünkü koşullarda, yapılan açıklamalar ve uygulamalardan da görüleceği gibi tüm sıkıntıyı yine emek güçleri çekecekler ne yazık ki.
YORUM VE ÖNERİLERİM: KORONA SALGINI KRİZDEKİ KAPİTALİZMİ DAYANILMAZ ÖLÇÜDE SARSTI. BU SARTININ İLERİDE ARTÇILARI OLACAK AMA BU BÖYLE BİTMEYECEK GİBİ. HALKLAR ŞİMDİDEN SİSTEMİ SORGULAMAYA BAŞLADI BİLE. İLERİDE NE OLACAĞINI ŞİMDİDEN KESTİRMEK ZOR. KESİN OLAN BU SİSTEMİN YÜKSELİŞTEN İNİŞE GEÇTİĞİDİR. MİNNACIK KORONAVİRÜS; SEN NEYMİŞSİN BE ABİ!
Not: Yazıda emeğinden dolayı lise sınıf arkadaşım sevgili Cafer Keskin’e teşekkür ederim.