Sayfa Yükleniyor...
Bayram lafı edilince aklıma her zaman “Bayram Benim Neyime” türküsü gelir.. Cemil CANKAT hocamızın bu güzel Urfa türküsünü MUZAFFER AKGÜN ablamız çok güzel okurdu.Isıklar içinde uyusun türkülerin anası..
Geceler Yarim Oldu (Aman Aman Garibem)
Ağlamak Karim Oldu( Anam Anam Garibem)
Her Dertten Yıkılmazdım(Aman Aman Garibem)
Sebebim Zalim Oldu(Anam Anam Garibem)
•••••
Gelelim bizim soruların yanıtına. Bu sorunun yanıtı var olan dışa bağımlı taşeronlaşmış gerici üretim biçiminde olup,buna paralel kar getirici ticaret haline dönüşmüş sağlık sistemimizin acıklı halini gözönüne alıp sevgili Nusret Fişek Hocamızı anmadan geçmek doğru olmaz.. Daha önce yazdığım hocamızla dertleşmemi içeren yazımı tekrar sizlerle paylaşmak istedim.. Bu söyleşide yukarıdaki soruların yanıtını bulabilirsiniz..
•••••
✓Sevgili Hocam;
Bu dertleşmeyi çoktandır düşündüğüm halde, bir türlü cesaret edemedim. Belki de mahcup olma endişesinden, ya da yanlış anlaşılma korkusundan. Bilemiyorum belki de başka nedenlerden olabilir. Sevgili Hocam mektubumu içimden geldiği gibi ve hiçbir oto sansür yapmadan yazmaya çalıştım. Umarım beni anlarsınız.
Canım Hocam, maalesef sizi 3 Kasım 1990’da sonsuzluğa uğurladık. Hocam sizi çok erken kaybettiğimiz için üzüntümüz tarif edilemez. Çoğu ilkenizi ve öğütlerinizi yaşama geçiremediğimiz için sizi anmamız ne kadar çabalasak da buruk olmaktadır. Biliyoruz suçluyuz. Yaşasaydınız bu günkü sağlık tablosunun akıl almaz durumuna, tıp fakültelerinin ödeneksizlikten ve kalitelerinin düşürülerek sayılarının arttırılmasına, sağlıkta şiddete ve doktor kıyımlarına, sağlık çalışanların uğradığı haksızlıklara ve işsiz bırakılmalarına hayretler içinde isyan eder, gür sesinizle ben sizlere böyle mi öğrettim, niçin dur demediniz, niçin bu kötü gidişe direnmediniz diye bizlere kızardınız.
Sevgili Hocam, sizlerle “1975 yılı Hacettepe Tıp Fakültesi Dönem- 1 (Hazırlık sonu 1. sınıf)’de Toplum Hekimliğine Giriş ve Devrim Tarihi” ders kurulunda tanıştık. Sınıfımızda Anadolu’nun çeşitli liselerinden gelen başarılı, orta direk tabir edilen ekonomik gruptan olan öğrenciler çoğunluktaydı. Genellikle bunların tek amacı iyi bir doktor olup yurduna hizmet etmekti. Yukarıda da belirttiğim gibi arkadaşlarımızın birçoğu okulunu derece ile bitirmiş, üniversite yerleştirme sınavında ilk bine girmiş öğrencilerdi. İlk dersimize girdiğinizde aklımızda kalan izlenimimiz neşeli, esprili aynı zamanda kararlı, fişek gibi bir hoca olmanızdı. Davasında dik duruşlu, cesur ve tutarlı olmanız bizleri adeta size hayran bıraktı. Anımsadığım kadarı ile sizin dersleriniz tıklım tıklım dolar, başka sınıflardan gelen öğrencilere yer kalmazdı. “Korunma tedaviden her zaman üstün olup, daha ucuzdur bunu unutmayın” sözünüzü hiçbir zaman unutmadık ve unutmamız olanaksız.
“Sağlık doğuştan kazanılmış bir haktır, alınıp satılan bir meta(mal) olamaz” derdiniz. Ama maalesef bugün bunun tam tersi oldu. Sağlık büyük çapta özelleştirilerek sermaye gruplarının eline geçti. Hekimler ve sağlık çalışanları bu grupların adeta kölesi oldu. Halkımız büyük bedeller ödeyerek özel sağlık gruplarına muhtaç edildi. Tıp Fakültelerinin “Toplum Hekimliği Bölümleri”nin isimleri değiştirilerek işlevleri azaltıldı ya da yok edildi. Toplum Hekimliğine Giriş ve Devrim Tarihi Ders Kurulu” program çizelgesinde isimlerinizin önünde sadece Dr. unvanı olup, diğer unvanları (Doçent, Profesör) yazmamanızın nedenini sorduğumuzda, bu unvanlar sadece akademik yazışmalarda kullanılır, başka şekillerde kullanılması doğru ve etik değil demiştiniz. Derslere sadece tıp fakültesi öğretim üyeleri değil, diğer alanlardan (Örneğin sosyolojide çok sevdiğimiz değerli bilim insanı Prof.Dr. Emre Kongar, sosyal antropolojide ise yine sevilen ve alanında çok yetkin olan Prof.Dr. Ali Rıza Balaman gibi) çok değerli hocalarımız girerek, bizlere sağlık kavramının her yönü ile (Toplumsal, ruhsal, fiziksel...) bilinmesi gerektiğini adeta beynimize sokmuşlardı. Bunları hiçbir zaman unutmadık ve asla unutmayacağız.