2

Sağlık ve Şiddet 


  • Oluşturulma Tarihi : 19.10.2019 06:46
  • Güncelleme Tarihi :

Bu konuyu yazayım mı yazmayayım mı diye düşünürken her zaman tıbbi konuları yazmak yeterli olmuyor. 16 Ekim 2006’da elim bir hastalıktan kaybettiğimiz, sevgili ablamız, meslek büyüğümüz TTB’nin değerli başkanlarından Sayın Dr. FÜSUN SAYEK ile ilgili bir yazı yazmaya hazırlanırken “İzmir Atatürk EAH’de genç bir asistan doktor arkadaşımıza” istenilen, daha doğrusu tebliğ edilen ilaç yazılmadığından saldırıda bulunulmuş ve arkadaşımız kıl payı ölümden dönmüş olduğunu öğrendik. Kendisine geçmiş olsu dileklerimi iletiyorum. Umarım en kısa zamanda sağlıklı bir şekilde görevinin başına döner. Bende bu ruh hali içinde, içimden geldiği gibi davranarak sevgili ablama aşağıdaki mektubu yazmaya karar verdim. Umarım yerine ulaşır.
Sevgili Füsun Ablacığım yine bir hekim arkadaş boğazı kesilerek şans eseri ölümden döndü. Sen yaşasaydın bize bu şiddete karşı ne yapmamız gerektiğini anlatır, Nusret Fişek Hocamızdan örnekler vererek sağlığın vahşice piyasalaşmasını, bunun sonucu olarak, hekimlerin ve sağlık emekçilerinin bu vahşet’ten nasıl kurtulması gerektiğini bizlere uzun uzun anlatırdın. Bende sizin izninizle aşağıdaki yazıyı karaladım. Umarım düşüncelerimiz paralel olup beğenirsin. Yol gösterici olursa çok sevinirim ablacığım.
Sevgili dostlar “Sağlıkta Şiddet” söz konusu olduğunda, inanın abartmıyorum yazacaklarımı düşünürken ellerim titriyor. Aklım duruyor. Yazayım mı yazmayayım mı diye düşünüp duruyorum. Yazmakta zorlanıyorum. Günün bu saatinde belki de bir mum ışığı olurum diye yazmaya çalışıyorum.
Bilindiği gibi “Direnmek ve can güvenliği isteminde bulunmak” evrensel bir haktır. TTB şemsiyesi altında bunu düzenlemeli ve en kısa zamanda üretimden gelen gücümüzü kullanıp, bu yasal ve demokratik hakkımızı yaşama geçirmeliyiz. Daha köklü bir yaklaşım da sağlık hizmeti üretenlerin yeniden saygınlıklarını kazandırmak, hizmet talep edenlerin “müşteri”, hizmet üretenlerin “tezgâhtar, pazarlamacı, satıcı” konumundan kurtarılması mutlaka gerekmektedir. Hizmet talep edenler, “müşteri her zaman haklıdır” algılamasından kurtarılmalıdır. Siyasetçiler; sağlık hizmeti üretenleri, siyasal çıkarları için, “suçlu” olarak işaret etmekten vazgeç(iril)melidir. Bu nokta temel hedefimiz olmalı, bunun için akılcı planlar derhal yapılmalıdır.
Bana göre sağlıkta şiddetin vurgulanması gereken iki önemli nedeni var. Bunlardan biri “Yönetimin sağlığı hak olmaktan çıkarıp, kârlı yatırım alanına dönüştürmesi, ikincisi ise bilimden uzak tutulan toplumun, sağlıkla ilgili yeterli bilgi birikimine sahip olmaması, yani bilinçsizliğidir.” İşin kötüsü, sağlığın yok pahasına özelleştirilmesinden dolayı, kaynak yetersizliği yaşayan kamu sağlık sisteminden yeterli hizmeti alamayan vatandaşın, bunun sistemden kaynaklandığı konusundaki bilgi eksikliği, altı çizilmesi gereken en önemli noktalardan birisidir. Üstelik başta bu işin yetkilisi ve mesulü ile arkadaşlarının açıklamaları, sağlık çalışanlarını hedef tahtası yaparak sorumluluktan ve eleştirilerden sıyrılmaları önemli bir manevradır. Bence şiddeti protesto eden açıklamalardan ziyade, dikkatleri sağlık çalışanlarını vatandaşla karşı karşıya getiren bu sinsi politikaya karşı ciddi bir çıkışa gereksinim vardır. Elbette şunu da gözden çıkarmamak gerekir ki; Türkiye'nin gündemini ve koşullarını (konjonktürü) iyi değerlendirmek ve ona uygun tepki ve eleştiri biçimlerini geliştirmek en doğrusudur. Yine yukarıda belirttiğim gibi, sağlıkta özelleştirmeyi ve yönetimin sağlık çalışanlarını hedef haline getiren bu siyasetin olumsuzluğunu güçlü bir çıkışla halka anlatmanın bir yolunu bulmalıyız...
 

Sağlık ve Şiddet 
Dr. Mustafa Torun
Yazarımız Kim ?

Dr. Mustafa Torun