Sayfa Yükleniyor...
Günümüz dünyasında ulusal ölçekte uygulanan işkolu sendikacılığı, birçok ülkenin aynı işkolunda faaliyet yürüten sendikalarının bir araya geldikleri, bölgesel veya evrensel işkolu federasyonları eliyle ortak mücadeleler verdiklerini gözlüyoruz. Görüldüğü gibi, sendikaların tarih sahnesine çıktıkları ilk yıllarda örgütlenme biçimi olarak benimsenen meslek sendikacılığı, ihtiyaca yanıt vermediği için terk edilmiş bir sendikacılık biçimidir. Zira bir bütün olan üretim alanı ile eklentilerinde çalışanların aynı amaç için emek sarf eden emekçilerdir. Bu bütünün içinde farklı meslek grupları birlikte çalışır. Bir mal veya hizmet; hepsinin emeğinin ortaklaşması ile ortaya çıkar. Sözgelimi bizim alanımız olan sağlık hizmetini ele alırsak; komplike bir sağlık tesisi (hastane) iki ana hizmet biriminden oluşur. Bunlardan ilki “poliklinik” dediğimiz birimlerdir. Poliklinik kendisini rahatsız hisseden bireyin veya sevkle gelen hastaların başvurduğu, rahatsızlığının tanısının konulduğu ilk birimdir. Buraya başvuran kişi, hastane kapısından içeri girdiğinde, ilk karşılaştığı çalışan, kayıt bölümünde kaydını yapan ve ilgili hekime yönlendiren kişidir. Hekim kişinin ön muayenesini yapar. Daha sağlıklı tanı için gerek gördüğünde hastayı çeşitli araştırmalar için ilgili birimlere yönlendirir. Hasta ilgili birimlerde istenen laboratuvar tetkikleri ve görüntülemeler için, bu birimlerde çalışan emekçilere başvurup, sonuçları çıktıktan sonra, tekrar ilk muayenesini yapan hekime gelir. Görüldüğü gibi sağlık sorunu yaşayan kişi, sorunun tanısı için sağlık kurumunun poliklinik biriminde farklı meslek grubuna dahil çalışanların birlikte verdikleri hizmeti almak suretiyle, rahatsızlığına tanı koydurmaktadır. Hekim hastanın rahatsızlığının derece ve önemine göre, ayakta ilaç tedavisini ön görürse, hasta hekimin uygun gördüğü ilaçları temin ederek, ayakta tedavi olabilir. Hekim bireyin hastalığının yatırılarak tedavi edilmesi, rehabilitasyonu veya ameliyatla giderilmesi gerektiğine karar verirse, sağlık kurumunun ikinci birimi devreye girer. Kişi yatış işlemlerini yaptırıp, hastanede yatmak suretiyle sağlık hizmeti alır. Bu hizmet de aynı şekilde, doktorundan hemşiresine, hastabakıcısından temizlik çalışanına, gerekli tahlilleri yapan laborantından, tıbbı görüntüleme teknisyenine, ameliyat gerekiyorsa, ameliyathane çalışanlarından oluşan farklı meslek gruplarını içeren insanların, emeklerini birleştirmek suretiyle ürettikleri bütünsel bir hizmettir. Yani dememiz o ki sağlık hizmeti, bir tek meslek grubunun emeği ile verilmesi mümkün olmayan tam bir ekip hizmetidir. Zaman zaman bu hizmetin tüm aşamaları aynı kurumun içinde verilemeyebilir. Bu durumda hasta ilgili tanı ve tedavi için, başka bir üst sağlık kurumuna yönlendirilebilir. Kuşkusuz bu sadece sağlık hizmeti için geçerli bir durum değil. Diğer birçok mal ve hizmetin üretimi ile sunumunda da aynı yöntem geçerlidir. Tüm bunlara bakıldığında; üretim yapılanması, farklı meslek grubuna mensup emekçilerin emeklerinin birleşmesine dayanan bir sistemde, bu meslek gruplarının ayrı ayrı örgütlenmeleri, emeklerinin karşılığı olan, insani yaşam ve çalışma olanaklarına ulaşmalarının önünde engeldir. Bir başka deyişle, bir bütün olan hizmetin parçalarının her birinin ayrı ayrı vereceği mücadele ile sonuç alması olası değildir. Unutmamalıyız ki vahşi kapitalizm, emekçilerin emeklerini sömürürken maalesef meslek ayrımı yapmaktadır. Çünkü üretilen mal veya hizmeti paraya çevirerek bütününden kâr elde etmektedir. Öte yandan meslek esaslı örgütlenme, sistemin, bazı meslek guruplarına sağlayacağı daha iyi ekonomik ve sosyal haklarla, bu meslek grubunun kendisini diğer meslek gruplarından üstün görmesine ve birlikte çalıştığı insanların verecekleri mücadelelere yabancılaşmasına, hatta yer yer bu mücadelelere karşı tutum almasına yol açacaktır. Kuşkusuz bu durum; Kapitalist biçiminin yeni versiyonu olan “Neo Liberalizm’de” herkesin üretimin eşit parçası haline getirildiği, eskinin beyaz yakalı ile mavi yakalı çalışan farkının yok olduğu bir süreçte, ortak mücadeleyi parçalamanın yeni biçimidir diyebiliriz. Halbuki küresel sermayenin, sadece emeği sömürmekle kalmadığı, yaptığı doğa tahribatı, yol açtığı çevre felaketi ve iklim değişikliği ile bütün bir canlı yaşamı tehdit ettiği günümüzde, sendikal hareketin, sendikaların üyelerine ekonomik ve sosyal çıkarlar sağlayan örgütlenmeler olmaktan çıkmaları ve toplumun tüm katmanlarını bu sorunlar etrafında örgütleyecek “Toplumsal Hareket Sendikacılığına” evirilmesi gerektiğinin tartışıldığı bir süreçte, sendikaların ortaya çıkışının temeli olan sınıf mücadelesini reddederek, örgütlenmeyi daraltmak ve meslek esaslı bir örgütlenmeye sevk etmek, olsa olsa bazı meslek gruplarının kendilerine layık gördükleri seçkinciliğe savrulmak olur derim.
TTB’nin bölünme amaçlarına kesinlikle dur diyelim!
TTB ekseninde örgütlenip sakın oyuna gelmeyelim!
Sağlık emekçilerini kimse ayırıp, bölemez!
Toplumsal Hareket Sendikacılığına doğru mesafe alalım!
“Gökte uçan kuşlarda bile ayrılık olmasın” diye sözümüzü tamamlıyoruz.
Sevgilerimle…