Sayfa Yükleniyor...
Bugünkü yazımı TTB öncülüğünde ve şemsiyesi altında İşyeri Hekimliğine ayırdım. Konu çok derin ve uzun olmasına rağmen, yazımı alıntılayarak kısa tutmaya çalıştım.
Geçenlerde TTB Heyeti, işçi sağlığı ve güvenliği alanındaki son gelişmeleri değerlendirmek üzere, Aile ve Çalışma Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğünü ziyaret etti. Bu ziyaret ülkemizin yoğun gündemi nedeni ile pek üzerinde durulmayıp konu edilmediğini sanıyorum. Duruldu da ben mi kaçırdım? Bilemiyorum. Her neyse!
Görüşmede, TTB’nin 6023 Sayılı Yasa ile kurulmuş, kamu kurumu niteliğinde bir meslek örgütü olduğu ve kamu hizmeti verdiği hatırlatıldığını, bu görevi yerine getirebilmesi için, yargı kararları doğrultusunda, işyeri hekimleri ve görev yaptıkları işyerlerinin listelerinin TTB’ye bildirilmesi talep edildiğini ancak TTB’nin duyurusundan öğrenebildik.. Yine, 6023 Sayılı TTB Yasası’nın 7. maddesi gereği, işyeri hekimlerinin Tabip Odalarına üye olmaları zorunluluğu hatırlatılarak, işyeri hekimlerinin görevlendirilmesinde, Tabip Odalarına üyelik belgelerinin de istenmesi gerektiği ifade edilmiş. Talepten de anlaşıldığı üzere uzun zamandır İşyeri hekimlerinin sanki TTB ile hiçbir ilgisinin olmadığı gibi bir fiili durum yaratılmaya çalışıldığını ve bu garip durumun TTB tarafından çeşitli yollarla dile getirildiği vurgulanmış. Ama ne garipse yetkililerin bu sorunu neden duymadığını(!) herhalde tahmin edersiniz.
Görüşmede, İSG-KATİP’TE son günlerde işyeri hekimlerinin çalışma süreleri ile ilgili olarak yayınlanan duyurular da gündeme geldi. TTB Heyeti, hekimlik uygulamalarının bütün alanlarında fazla çalışma sürelerine karşı olduklarını, fazla çalışma sürelerinin hekimleri yıprattığını, sağlık hizmetlerini olumsuz olarak etkilediğini, bu durumun işçi sağlığı alanına da olumsuz etkileri olduğu, iş kazaları ve meslek hastalıklarının önlenmesini de olumsuz etkilediği ifade edildi. Ayrıca, diplomalarını OSGB’lere kiralayarak, işçilerin sağlık ve güvenlik hizmetlerinden mahrum kalmasına neden olan hekimlerin meslek etiğini de ihlal ettikleri, tespit edilenlerin onur kurullarında yargılanacağı dile getirildi. Bunun için işyeri hekimlerinin listelerinin, çalıştıkları yerlerin TTB’ne iletilmesinin ve Tabip Odalarına üyelik şartlarının önemi vurgulanarak, bunun bir kamu hizmeti olduğu, Çalışma Bakanlığı’nın bu konularda TTB ile işbirliği içerisinde olması gerektiği ifade edilmesine rağmen yukarı dada belirttiğim gibi henüz bu konuda ileri bir adım atılmadı. Ben kişisel olarak atılacağına da inanmıyorum. Var olan siyasi iradenin; DKÖ(Demokratik Kitle Örgütlerine) ve Meslek Odalarına karşı olumsuz bakışını ve onları yok sayan anlayışının değişeceğine (somut koşullarda değerlendirme yaparsak) inanmak çok zor.
YORUM VE ÖNERİLER: ÜRETİM BİÇİMİ GELİŞMİŞ ÇAĞDAŞ BURJUVA DEMOKRASİLERİNDE, DKÖ, SENDİKALAR VE MESLEK ODALARI GİBİ KURUMLAR: BİLİMSEL, KÜLTÜREL VE SANATSAL GELİŞİMİN VAZGEÇİLMEZ UNSURLARIDIR. BİZDE DE ANAYASAL GÜVENCEYE ALINMIŞ BU KURUMLAR, SON ZAMANLARDA GİDEREK İŞLEVSİZ HALE GETİRİLMİŞ, ADETA ÖZLERİ YOK EDİLMİŞ BİÇİMLERİ KALMIŞTIR. HEKİMLERİN YASAL TEMSİCİSİ OLAN TTB’NİN; KORUYUCU HEKİMLİĞİN EN ÖNEMLİ BİRİMİ OLAN “İŞYERİ HEKİMLİĞİ UYGULAMALARINDA” YETKİLİ VE BUNA PARALEL OLARAK SORUMLU OLMASI KAÇINILMAZDIR. BU OLAMIYORSA HEKİMLERİN BUNA KARŞI YASAL ÇERÇEVEDE, ÖRGÜTLÜ İTİRAZDA BULUNMASI VE HAKLARINI ALMASI GEREKTİĞİ DÜŞÜNCESİNDEYİM.