Sayfa Yükleniyor...
Tüberküloz nedir? Nasıl oluşur?: Halk arasında verem olarak bilinen ve “Mycobacterium Tuberculosis” isimli bakteri ile oluşan bir enfeksiyon hastalığıdır. Bulaşma genellikle açık akciğer veremi olan hastanın öksürmesi, hapşırması veya konuşması ile havaya karışan bakterilerin(basillerin), sağlıklı bir insanın bunları solunum yolu ile akciğerlerine alıp, orada enfeksiyon oluşturması ile meydana gelir. Bu akciğer veremi veya tüberkülozudur. Tutunduğu ve enfeksiyon yapabildiği diğer organlar dada hastalık oluşabilir ve ilgili organın ismi ile anılır(Örneğin beyin zarlarını tutmuş ve hastalık oluşturmuş ise “Tüberküloz menenjit” adı ile anılır.)
Tüberküloz ilk defa ne zaman gözlenmiştir?
Milattan önce 8000 (sekiz bin) yıllarında, insanların sığırları evcilleştirmesiyle başlamış olduğu sanılmaktadır. Milattan önce 3500 yıllarında Mısır ve Ürdün’deki insan kalıntılarında tüberküloza ait iskelet şekilleri saptanmıştır.
Tüberküloz tedavisinde önerilerde bulunan ve uzun süre bu önerileri değişmeyen kişi kimdir? Önerileri nelerdir?
Milattan sonra ikinci yüzyılda yaşayan Galendir. Önerileri: dinlenme, öksürüğün giderilmesi, göğse sürülen yakılardır.
Tüberkülozun genel bulguları nelerdir?
Halsizlik, yorgunluk, kırgınlık, kilo kaybı, geçmeyen öksürükler, gece ateşi, gece terlemesi, iştahsızlık, kanlı balgam gibi genel bulgulardır. Ayrıca akciğer dışı tüberkülozda, tutulan organa bağlı belirtiler gözlenir.
Tüberkülozla ilgili ilk sağlıklı bilgiler ne zaman kayda geçmiştir? Bu tarihten itibaren tüberkülozla ilgili gelişmeler nelerdir?
Bilindiği gibi toplum sağlığı ile ilgili kayıtlar, Avrupa da 17. yüzyıldan sonra tutulmaya başlanmıştır. Bu kayıtların ışığında Avrupa’da neredeyse tüm ölümlerin dörtte birine yakını tüberkülozdur. 20. yüzyılda tüm Avrupa ülkeleriyle beraber, Batı Asya, Uzak Doğu ve Afrika’ya yayılma olmuştur. Avrupa’da 1900’lerden itibaren sosyoekonomik gelişmeye paralel olarak sanatoryumların yaygınlaşması, hastalığın izolasyonu ve önem verilmesi, 1950’lere kadar hastalığı kısmen azaltmıştır. Bundan sonra tüberküloz ilaçlarının gelişimi ile tüberkülozun Avrupa’da silineceği sanılıyordu, ama bu olmadığı gibi tüberkülozda bir patlama yaşanmıştır.
YORUM VE ÖNERİLERİMİZ: 1970’lerde Avrupa’da tüberkülozun yok olacağı sanılmasına rağmen, bu olmamıştır. Üstüne üstlük Dünya Sağlık Örgütü’nün(WHO) geri kalmış ülkelerde uygulamaya koyduğu ‘‘Tüberkülozla savaşım programları’’ başarıya ulaşamamıştır. HIV/AİDS sorununun 1980’den sonra dünyada yaygınlaşması, beraberinde tüberkülozun daha da ciddi rakamlara ulaşmasını getirmiştir. Çok ilaca dirençli tüberküloz dünyamızın (özellikle yoksul ülkelerin) en önemli problemi olmuştur. Gelişmiş ülkelerin vakit geçirmeden bu soruna el atmaları zorunluluk olmuştur. Yoksa bu hızla hiçbir anti tüberküloz ilaca cevap vermeyen tüberkülozlu hastalarda patlama yaşarız. Çözüm her zaman yazdığımız gibi koruyucu hekimlik ilkelerini sıkı sıkıya uygulayarak, tedavi hekimliğini cazip yapmak yerine, toplumu bulaşıcı ve diğer hastalıklardan korunmanın daha önemli olduğu gerçeğinden hareket ederek bu konuda gerekli yatırımları yapmak, hastaları dışlamadan(Özellikle tüberküloz ve HIV/AİDS hastalarını), soyutlayıp damgalamadan tamamen devlet tarafından finanse edilip tedavi ve rehabilite etmek gerekir. Sağlıkta dönüşüm sisteminde beklentileri yükselen ancak nitelikli bir sağlık hizmetine de ulaşamayan hastalar, tek sorumlu yetkili olarak sağlık çalışanlarını, özellikle hekimleri görmektedir. Toplumsal ilişkilerdeki bilgisizlik, iletişimsizlik ve hoşgörüsüzlüğün de etkisiyle sağlık alanındaki şiddet olayları gün geçtikçe artmaktadır. Giderek isyan ettiren Bu sorunun çözümü elbette siyasi olup, biran önce demokratik ve barış iklimi oluşturulup, sağlık kamulaştırılmalıdır.