Sayfa Yükleniyor...
Bipolar bozukluk (İki uçlu bozukluk, eski adıyla manik-depresif hastalık) iki ayrı hastalık dönemleriyle karakterize bir ruhsal bozukluktur. Bu hastalık dönemlerinden bir tanesinde taşkınlık (mani), diğerinde ise çökkünlük (depresyon) bulunmaktadır. Birbirlerine zıt gibi görünen bu iki hastalık dönemi yatışma ve alevlenmelerle seyreder. Atak dönemleri dışında ise hasta hemen tamamen normale dönebilir.
İki uçlu bozukluk toplumlara arası farklılık göstermemekte ve ortalama olarak yüzde 2-3 civarında görülmektedir. Erken kadın oranı eşittir ve ortalama başlangıç yaşı 20–25 arasındadır.
Hastalığın nedenleri baktığımızda öncelikle genetik faktörler öne çıkar. Yapılan bazı çalışmalar bipolar bozukluğa genetik bir bileşenin sebep olabileceğini öne sürmektedir. Aynı hastalığı olan bir aile üyesinde ortaya çıkması daha olasıdır. İstatistiklerde bunu doğrulamaktadır. Biyolojik özelliklerde olukça önem arz eder.
Bu hastaların genellikle beyinlerinde fiziksel değişiklikler oluşmuştur. Ancak sebebin tam olarak bu dayandığı bilinmemektedir. Kimyasal dengesizlikler olarak ise Nörotransmitter dengesizlikler de yine bu hastalıkta olmak üzere birçok ruhsal rahatsızlığın sebebidir. Yine hormonal dengesizlikler de bipolar bozukluğa neden olabilir veya tetikleyebilir. Yine taciz, zihinsel stres, ailede birinin ölümü veya başka bir travmatik olayda; bipolar bozukluğa sebep olabilir veya tetikleyebilir.
Bipolar bozukluğun seyrindeki en önemli özelliklerden birisi ise mevsimsellik göstermesidir. Mevsimsel özellik olarak hastalar ilkbahar – yaz aylarında taşkınlık, coşkunluk yaşarken, sonbahar – kış aylarında ise çökkünlük, durgunluk içinde girerler.
Hastalık dönemlerini ele almak gerekirse, mani veya taşkınlık dönemi duygu durumun çok yükseldiği, kişinin aşırı coşkulu olduğu dönemdir.
Çok mutlu ve sevinçli hissetmek, çok hızlı konuşmak aşırı enerjik hissetmek, kendini olduğundan çok daha yüksekte hissetme, büyüklük düşünceleri, yeni fikirler ve planlarla dolu olmak, kolayca dikkat dağılması, halüsinasyonlar ve mantıksız düşünceler, az uyumak hatta uyku gereksinimi inkâr etmek, az yemek, sonuçlarını düşünmeden heyecanlı veya eğlenceli faaliyetlere kalkışmak (çok fazla para harcama, aşırı hızlı araba kullanma ve aşırı zararlı madde kullanımı,) görülen belirtilere örnektir.
Diğer yandan depresyon veya çökkünlük dönemi ise yukarıda yazılan durumun tam tersidir.
Depresif dönem belirtileri şu şekilde özetlenebilir: kişide mutsuzluk, karamsarlık, umutsuzluk, özgüvende azalma, değersizlik hissetme, abartılı suçluluk veya pişmanlık duyguları, eskiden zevk aldığı faaliyetlerden zevk alamama, iştahsızlık veya uykusuzluk gibi değişiklikler, ölüm ve intihar düşünceleri, bedeninde nedeni açıklanamayan ağrılar ortaya çıkabilir.
Hastalığın tedavisinde ilaçlar ve psikoterapi oldukça önemlidir. Hastalık ile ilgili farkındalığın arttırılmasına ve hastalığın sürecine yönelik psikoeğitim önceliklidir. Ciddi derecede şiddetli ataklar geçirilmesi durumunda kişinin hastaneye yatışı gerekebilir.
Yazımı bitirirken bu hastalığa sahip kişilere günlük hayatları için bazı önerilerde bulunmak isterim. Arkadaşlarınız, aile bireyleri veya eşinizle (şayet varsa) rahatsızlığınızı paylaşın. Mümkün olduğunca düzenli uyku uyuyun.
Düzenli beslenin. Düzenli egzersiz yapın. Çok az alkol tüketin veya hiç tüketmeyin. İşte ve evde stresinizi azaltın Öfke ve depresyon (çökkünlük) gibi duygularla başa çıkabilme becerilerinizi geliştirmeye odaklanın.
Sağlıklı günler dilerim, Sevgilerimle