1
Melek Durmaz
İlkses Gazetesi Yazarımız

Uzman Klinik Psikolog / Aile Danışmanı Melek Durmaz

Yazarın Köşe Yazıları

Yalnız Mıyım Yoksa Tek Başıma mı?

Öncelikle kelime anlamına bakarsak Yalnızlık Türk Dil Kurumu’na (TDK, 2011) göre; yalnız olma durumu, kimsesizlik, ıssızlık manalarına gelmektedir. 

Buradan yola çıkılarak yalnızlığın tanımı; bireyin kişilerarası ilişkilerinin ve sosyal etkileşimlerinin niteliğinin zayıf olmasından kaynaklanan yaşadığı bir ruh hali şeklinde yapılabilir. 

Bireylerin var olan sosyal ilişkileri ile olmasını istediği ilişkilerinin arasındaki fark ile oluşan ve bireyin hoşuna gitmeyen bir kavram olarak tanımlanabilir.

Eminim ki sizlerde zaman zaman yalnız hissetmiş veya yalnızlığından yakınan ya da memnun olan kişilerle tanışmış, sohbet etmişsinizdir. 

Çünkü yalnız hissetme gibi kavramlar günümüzde çevremizden fazlasıyla duyduğumuz kavramlar arasındadır. 

Özellikle son yıllarda teknolojik gelişmeler ile değişen yaşam şartları ve toplumsal yapıdaki değişimler gibi çeşitli etkenler; insanların kendilerini yalnız olduklarını düşünmelerine önemli derecede neden olduğu düşünülmektedir. 

Sosyal medya ve sürekli değişen, gelişen çeşitli uygulamalar, online oyunlar gibi diğer insanlarla iletişim kurabileceğimiz çokça yerin olduğu bir dünyadayız artık. 

Bu bazen daha da yalnız hissetmemize neden olurken, bazen de tam tersine çevirebiliyor hayatımızı.

Diğer yandan yalnızlık ile tek başınalık kavramlarını karıştırmamalıyız. 

Tek başına olmak; bireyin tek başına kaldığı zamanlarda bu durumu bilinçli ve istekli bir şekilde kendi seçimi olduğu, kendini yalnız olarak hissetmediği ve bu durumdan rahatsızlık duymadığı şeklinde tanımlanmaktadır. 

Ayrıca tek başına olmak kişinin kendini yenilemesine kendi benliğini geliştirmesine fırsat yaratan bir zaman dilimi olarak da söylenebilir. Kişilik gelişimi için olumlu bir dönemdir. 

Özetle herkes yalnız kalmak isteyebilir. Bu durumda yalnızlık bir anlam kazandığı için nevrotik olarak değerlendirilmez. 

Diğer yandan sosyal ilişki kurma ile başkalarıyla etkileşim halinde olmak, dayanılmayacak bir gerilime sebep olduğunda ve bu durum hayattan uzaklaşmakla çözülebileceğine inanıldığında, o zaman yalnızlık nevrotik bir durumun işareti olarak değerlendirilmektedir.

Araştırmalarda yalnızlığın patolojik olarak çeşitli psikolojik sorunlara neden olduğu tespit edilmiştir. Yapılan bazı çalışmalarda yalnızlığın depresyon, intihar, alkol bağımlılığı, düşük benlik saygısı gibi çeşitli psikolojik sorunlarla ilişkili olduğu sonucuna varılmıştır. 

Bu nedenle eğer yalnız hissediyor ve bu durum günlün hayatınızdaki işlevselliğinizi, işinizi, okulunuzu, derslerinizi, aile ve sosyal ilişkilerinizi, kendi kişisel öz bakımınızı, uyku ve iştahınızı gibi gibi durumları çokça etkilediğini düşünüyorsanız; bir uzmandan destek istemekten lütfen çekinmeyeniz. 
Sağlıklı günler…
 


Ölümü, Çocuklara Anlatmak

Ülkece yaşadığımız bu zor günlerde, seans odasında da dışarıda da en çok konuştuğumuz konu ölüm. Özellikle 6 Şubat günü yaşadığımız depremden sonra hissettiğimiz acının, üzüntünün tarifi yok. Çok zor günlerden geçtik, geçmeye devam ediyoruz. 
***
Belki biz yetişkinler durumları daha iyi anlayabiliyor, baş etmeye çalışabiliyoruz; peki ya çocuklar. Sadece deprem değil tabii ki, ölüm her gün var… 
***
Her gün her dakika bir yerlerde bir ölen yakınlarımız, ölen insanlar var. Bugün birazda bu durumlardayken çocuklara nasıl davranmalıyız, onlara ne söylemeliyiz bunlardan bahsetmek isterim sizlere. 
***
En acı olanla başlamak gerekirse; annesini, babasını, kardeşini veya arkadaşını kaybeden bir çocuğa bunu nasıl söyleyebiliriz? 
***
Öncelikle bu ölüm haberini çocuğun ailesinden, yakınlarından duyması onun için en sağlıklı olandır. Eğer yoksa böyle biri o halde, çocuğun tanıdığı ve sevdiği birinin bu ölü haberini vermesi gereklidir. 
***
Burada biz uzmanlara başvuruluyor genelde. Ama şöyle düşünün diyelim ki anneniz öldü. Bunu size hiç tanımadığınız bir yabancının mı söylemesin istersiniz; yoksa örneğin ablanızın mı? 
***
Uzmanlar konusunda gelirsen onların eşliğinde tabii ki söyleyebilirsiniz, yanlarınızda bulunabilirler. Veya bu ölüm haberini nasıl vermek, hangi cümleleri kullanmak ile ilgili yardım alabilirsiniz.
***
Her ne olursa olsun çocuğa ölümü anlatmak gerek. Onun yaşına ve algısına bağlı olarak; durumu anlatırken cümlelerimizi değiştirebiliriz. Fakat en önemli nokta dürüst olmak. 
***
“Annen bir yere gitti, artık dönmeyecek” gibi cümleler söylenmemeli. Bunlar çocukta çeşitli beklentiler ve güvensizlikler yaratır. Yaşına göre anlayabileceği, kavrayabileceği şekilde anlatılmalı. 
***
Ölüm haberinin ne zaman verileceği de bir diğer önemli nokta. Bu da yine duruma ve çocuğun yaşadıklarına göre değişebilir. Örneğin; önemli bir ameliyat olacaksa, operasyon bittikten sonra söylenmesi daha doğru olacaktır. 
***
Ölüm haberini verirken, güvenli bir ortam oluşturmak, onunda güvende hissetmesini sağlamak önemlidir. Fiziksel temas da bu bağlamda çok önemlidir. 
***
Dokunarak, ellerini tutarak veya sarılarak çocuğun yatışmasına, rahatlamasına yardımcı olabilirsiz. Bu sayede çocuk tek başına olmadığını ve sizlerin yanınızda olduğunu bilir. 
***
Özetlemek gerekirse en önemli olan, çocuğun iyilik hali. Onu gözeterek ve yanında olduğunuzu hissettirerek kaybını anlatabilirsiniz.
***
Sağlıklı günler dilerim.


Sınav Kaygısı

Günümüz eğitim sisteminde liselere ve üniversitelere girebilmek için girilen sınavlar, yine yüksek lisans için, dil geçerliliği için, bölüm değişiklikleri için ve tabi ki belli kurumlarda iş bulabilmek için birçoğumuzun girdiği sınavlar var. Bu sınavlara girerken elbette herkes çeşitli duygular yaşıyor. Ama genellikle bireyi en çok rahatsız eden konu, kaygısı oluyor. Kısaca anlatmak gerekirse sınav kaygısı; öncesinde öğrenilen bilginin sınav sırasında etkili bir biçimde kullanılmasına engel olan ve başarının düşmesine yol açan yoğun kaygı olarak tanımlanır.


Yas Süreci

Yas süreci sevilen birinin ölümü nedeniyle oluşan doğal bir tepkidir. Aslında sadece ölüm değil, yaşanılan bir ayrılık da yas süreçleri kapsamında yerini alır. Ama bugün daha çok yaşanılan bir kayıp sonrası yas dönemine değinmek istedim. Bu süreç kaybı yaşayan kişiye göre, ölen kişiyle olan yakınlığa, kişinin ölüm nedenine gibi birçok parametrelere göre değişkenlik gösterir.


Nedir Bu Özgüven?

Özgüven kavramı aslında herkesin dilinde olan bir kavram. Peki, nedir bu özgüven? Oluşumu nasıldır? Özgüven sahibi olmanın, eksikliğini gidermenin bir yolu var mıdır?


Üniversite Öğrencileri ve Depresyon

Depresyon sözcüğü Latince kökü “depresus” dur ve aşağı doğru bastırmak, gamlı, bitkin, kederli, durgun gibi anlamlara gelir. Türkçe karşılığı ise ruhsal çöküntü veya çökkünlüktür. Bu hastalığın meydana çıkmasında birçok neden vardır. Bunlar; kalıtsal yapı, çevreyle olumsuz etkileşim, olumsuz bir yaşam sürme, bedensel hastalıklar veya psikiyatrik bozukluklar şeklinde özetlenebilir.


Kekeleme ve Fonolojik Bozukluklar

Kekeleme bozukluğunda; çocuğun konuşmasının zamanlamasında ve akıcılığında bozulmalar olur. Seslerin ve heceler tekrar edilebilir veya sık sık uzatılabilir ve duraklama olabilir. Kelime yinelemeleri olabileceği gibi hece yinelemeleri de olabilir. Kişi bazen söyleyemediği kelimeyi konuşmamak için; başka kelimeler kullanmaya arayışına girebilir. Genelde 2-4 yaşları arasında olan kekemelik normal olarak karşılanır. Kekemeliğin yüzde 90 geçici olmakla beraber yüzde 10 kadarı kalıcı olabilir. Israr eden kekemeliklerde gerekli çalışmaların ve müdahalenin yapılması gerekir. Kekemelik belli bir süre geçmez ise anne babaların zaman kaybetmeden çocuklarını uzmanlara götürmesi gerekir.

Yine stres, kaygı, aşırı ebeveyn davranışları, kardeş doğumu, okula başlama, yer değiştirme gibi faktörlerinde kekemeliğin şiddetini artırdığı konusunda klinik veriler mevcuttur.

Kekemelikten dolayı çocukta gelişebilecek özgüvenin zedelenmesi, sosyal ortamlara girmek istememe ile birlikte sosyal fobi, etrafta konuşmaktan kaçınma, arkadaş ilişkilerinde bozulmalar, ders ve okulda konuşmak istemediği için uyum güçlükleri, içe çekilme, kendini ifade etmekte zorluk, kronik depresyon gibi durumlar görülebilir. Bu nedenle eşlik eden bazı psikiyatrik sıkıntılar için psikoterapi ve ilaç desteği gerekebilir.

Fonolojik bozuklukta ise; bazı harflerin ve hecelerin söylenmesinde problem vardır. Fonolojik bozukluğun tedavisinde kekelemeye benzerdir. Ancak burada yaklaşım ve altta yatan psikopatoloji farklıdır. Fonolojik bozukluğu olan çocuklarda bu durum zekâ


Panik Bozukluk

Herkesin dilinde şu sözler: “Benim panik atağım var.” Evet; son yıllarda gittikçe artan hatta dünyaca içinde bulunduğumuz bu pandemi döneminde en çok rastlanan rahatsızlık depresyon ile birlikte birde panik bozukluk oldu.


Sigara Bağımlılığı

“Sigara; insanlık tarihinin en kötü buluşlarından biri” diye okumuştum bir yerde. Aksini düşünenlerde olabilir belki ama sanırım çoğunluğumuz bu düşünceye katılır diye düşünüyorum. Peki, bu kadar zararlı olduğunu bildiğimiz halde, hem kullanan kişiyi hem de çevredeki küçük büyük herkesi etkileyen bu denli bir zehirli bir şeyi neden kullanmaya devam ediyoruz? Cevabı karmaşık olsa da en basitçe ifadeyle bağımlıyız… Sigaraya, yani tütüne…


Zekâ Gerilikleri

Çocuğun yaşına göre, algılama, yönelim, bellek, soyutlama, neden-sonuç ilişkisini kurabilme, gerçeği değerlendirme, yargılama, anlatabilme ve öğrenme gibi ruhsal süreç ve yetilerinde geri olmasıdır.


Dikkat Eksikliği Hiperaktvite Bozukluğu (DEHB)

Bugün bahsetmek istediğim konu; kısaca DEHB dediğimiz dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu. Literatür incelendiğinde kökeni 1902’li yıllara dayanır ve tabi ki o zamandan bu zamana başka başka isimlerle bu hastalık adlandırılmıştır. Dehb de dediğimizde kısaca karşımıza üç kavram çıkar. Bunlar; hiperaktivite, dürtüsellik ve dikkat sorunları. Şimdi bunlarla beraber dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğunun belirtilerine bakalım.


Düğünler başladı

Yaz mevsiminin gelmesiyle beraber düğünler başladı. Bu nedenle bugünkü yazımda aslında birçoğunu duyduğunuz, bildiğiniz ülkemizde görülen evlilik türleri ve eş seçimlerine değinmek istedim. Görücü usulü: Gelenekselliğin ağır bastığı yörelerde görülen evlenme biçimidir. Kız seçme damadın annesi, babası veya yakınları tarafından yapılır. Gencin kızı beğenmesi yeterli değildir. Başlık parasıyla evlenme: Başlık evlenecek gencin kız tarafına ödediği paraya denir. Nakit paranın yanı sıra altın, ev, bahçe, tarla ve hayvan olarak da gerçekleşir.


Majör (Yeğin) Depresyon

Majör depresif bozukluk veya klinik depresyon olarak da isimlendirilen depresyon, sürekli üzüntü vermenin yanı sıra ilgi kaybına neden olan bir duygu durum bozukluğudur. Depresyona giren kişilerin düşünceleri ve davranışları etkilenir. Bu nedenle kişide çeşitli duygusal veya fiziksel sıkıntıların ortaya çıkmasına neden olabilir.


Değişimin Kendisi

Gözlemlerime göre değişmekten korkan, hatta değişmemek için üstüne bir de çaba sarf eden bir grup insan var. Peki neden? Neden değişmekten, değişimin kendisinden bu kadar kokuyoruz.


İnternetin Etkisi

Bilgi ve teknolojinin gittikçe daha da hızlı bir şekilde gelişmeye devam ettiği bu dönemlerde, internetin önemi de gittikçe artmaktadır. İnternet sayesinde artık her birey ihtiyaç duyduğu tüm bilgilere ve dünyanın herhangi bir yerinde bulunan diğer tüm insanlara daha kolay bir şekilde ulaşabilmektedir. Bireyin yaşamında internetin bu derece önemli hale gelme temel nedenlerinden en önemlileri; internet kullanımının sunmuş olduğu imkânlara ve hizmetlere ulaşmanın daha hızlı ve kolay olmasıdır.


Duygu Topu

Duygularımızın bir deniz topuna benzetildiğini duyanınız var mıdır? Hani şu çocukların denizde veya havuzda oynadığı, şeffaf ve büyükçe bir top. Çocuklar dedim ama tabi biz büyüklerde kimi zaman oynarız kimi zamanda yüzmek için kullanırız. Şimdi o topla yüzdüğünüzü hayal edin isterim. Ellerimizi topla buluşturduk, sarıldık hatta üstüne biraz da baskı yapıyoruz ki tutunabilelim ve suyun üzerinde ayaklarımızı arkada çırparak yüzmeye devam edelim. Hayal edebildik değil mi? Birçoğumuzun şunu da yapmışlığı vardır; o topu denize doğru öyle sert bir şekilde bastırırız ki, top tam o bulunduğu yerden değil de başka bir yerden çıkar, patlar, pörtler artık tabir sizin. Yani normalde bulunduğu yerden bizim yanımızdan havaya zıplamaz da; sağdan soldan başka bir taraftan zıplar.


Evlenmeye Karar Vermeden Önce

Eş seçimi hayatımızdaki en zor kararlardan biridir. yol arkadaşı olarak seçeceğimiz kişiyle devam edecek belki de hayatımızın sonuna kadar yürüyeceğiz. Bu derece önemli bir karar vermeden önce, her iki taraf da bazı konular hakkında düşünmeli, sorgulamalı ve daha sonra paylaşmalıdır ki yol haritası netleşsin, kaybolunmasın.


Ekonominin Psikolojimize Etkisi

Bu konu hakkında yazmaya başlarken çok zorlandım ve gerçekten nereden başlayacağımı bilemiyorum. Nedeni bence tabi ki de son dönemlerde ki zamlar. Hemen her gün bir şeyde farklı bir fiyat bir ücretlenme görüyorum gibi geliyor. Öyle değilse de öyle hissediyoruz sanki değil mi?


Panik Ataklarınız Var mı?

Temel özelliği, aniden ortaya çıkan ve zaman zaman tekrarlayan, insanı dehşet içinde bırakan yoğun sıkıntı ya da korku nöbetleridir. Hastalarımızın çoğu zaman “kriz” adını verdiği bu nöbetlere biz PANİK ATAĞI diyoruz.


Kaygı Bozukluğuna Dikkat

Anksiyete bozukluğu, psikolojik rahatsızlıklar arasında yer almaktadır. Günlük yaşamımızda elbette bazı kişiler ve olaylar karşısında kaygı hissedebiliriz. Aslında hissetmeliyiz de, çünkü oldukça işlevseldir. Diğer yandan bu kaygının kontrolümüz dışına çıkması; günlük hayatımızı, aile ve sosyal çevremizle ilişkilerimizi, iş okul yaşamımızı olumsuz etkilemeye başlaması bize alarm veriyor demektir. Bu alarm bizi yavaş yavaş kaygı bozukluklarına götürebilir.


Ah Şu Kaygılar

Kaygılar hayatımızın olmazsa olmazı; her daim vardı ve var olacak. Araştırmalara göre son iki yılda dünyaca yaşadığımız bu pandemi süreciyle beraber kaygı bozukluklularının görülme sıklığı da artış gösterdi. Yaşanan panik ve anksiyete atakları, çeşitli fobiler ve temizlik konusunda hassasiyetler kişilerin yaşamlarını oldukça etkiler hale geldi.


Mükemmeliyetçi misiniz?

Cevapların birçoğunun “Evet” olduğunu duyar gibiyim. Ama gerçekte öyle miyiz bir bakalım istersiniz. Öncelikle mükemmel; yapılan işin tam, hatasız ve kusursuz olması demektir. Mükemmeliyetçilik ise; kişinin yaptıklarında hep mükemmeli yani kusursuzluğu araması diyebiliriz. En iyi, en güzel, en başarılı olma haline ulaşma arzusudur.


Romantik İlişkilerde Doyum

Romantik ilişkilerimizin sürdürülebilmesi için bireylerin doyum seviyeleri önemli bir faktör olarak değerlendirilir. İlişki doyumu; bireyin içinde bulunduğu romantik ilişkisi ile ilgili tümüyle yaptığı öznel değerlendirmedir. Bireyin yaptığı bu değerlendirme sonucu olumlu ise ilişkiden yüksek doyum aldığını gösterirken; olumsuz olması durumunda doyum seviyesinin düşük olduğunu göstermektedir. Eşlerin yaşadıkları ilişkiye ilişkin doyum seviyeleri yüksek olursa; birbirlerine daha fazla bağlanarak ilişkilerini sürdürmeyi istemektedirler.


Sevgililer Günümüz İçin

Adı üstünde sevgili; yani sevilen kişi, yani sevgi... Sevgi elbette ki içinde birçok duyguyu ve davranışı da barındırır. Bana kalırsa hayattaki her şeye, bazen kişilere, bazen hayvanlara, hatta cansız bir nesneye karşı bile hissedilebilen bir duygu, düşünce ve davranışlar bütünü. Ama bugün iki kişi arasındaki sevgiye değineceğim. Günün anlam ve önemi için romantik ilişki nedir, yapılan araştırmalar neler diyor; biraz buralara bakalım.

Romantik ilişki; tutku, bağlanma, yakınlık gibi çeşitli bileşenleri içinde bulunduran, yakın bir ilişki türüdür. Romantik ilişkiler insan yaşamının önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Kişinin başarması gereken yaşam görevleri arasında mutlu ve sağlıklı yakın ilişkiler kurma vardır. Son yıllarda insan yaşamının bu önemli parçası ile ilgili yapılan araştırmalar gittikçe artmaktadır. Yapılan araştırmalara göre belirlenen literatürde bireyin ilişkisinin romantik bir ilişki olarak tanımlanabilmesi için belli ölçütlere sahip olması gerekmektedir. 3 etmen şeklinde özetleyebiliriz. Bunlar; yakınlık, tutku ve bağlılıktır. İlk etmen olan yakınlık; eşlerin birbirlerine karşı yakın hissetmeleri ve bağlılık duygularına sahip olması olarak tanımlanır. Diğer bir madde olan tutku; çiftlerin romantizm, fiziksel çekicilik ve cinsel isteğe yönelik güdüleri içermektedir. Son etmen olarak bağlılık ise; partnerlerin ilişkiyi devam ettirme isteği olarak belirtilmektedir.

Diğer yandan romantik ilişki kişilerin nasıl düşündükleri, neler hissettikleri ve