Sayfa Yükleniyor...
Psikanaliz; psikoterapi tarihinin ilk görüşü, ilk sistemi olarak kabul edilmektedir. 1890’larda Viyana’da nevrotik ya da histerik belirtiler gösteren hastalara etkili bir tedavi bulmaya çalışan bir nörolog olan Sigmund Freud’un geliştirdiği bir psikolojik kuramlar ve yöntemler ailesidir. Bu hastalarla konuşmalarının sonucunda, Freud hastaların rahatsızlıklarının kültür tarafından kabul edilmeyen, sonuç olarak bastırılmış ve bilinçdışı cinsel doğanın arzu ve fantezilerinden kaynaklandığı sonucuna ulaşmıştır. Psikanalizin öngörüsüne göre, insan zihni bilinçli, yarı-bilinçli ve bilinçdışı katmanlardan oluşur.
Ruhsal sorunların önemli bir kısmı bilinçdışında bulunan çatışmalardan kaynaklanır. Psikanalitik kurama göre insan davranışları esas olarak bu bilinçdışı süreçlerle bağlantılıdır. Bireyin toplumca onaylanmayan, yasaklanan, engellenen duygu, istek, arzı ve düşünceleri bilinçdışına itilmekte ve itilen bu durumlar davranışları etkilemektedir.
Bu nedenler doğrultusunda psikanalizde amaç; bilinçdışımızın en derin noktasındaki ruhsal sorunlarımızın kaynağını bulma ve onları gidermektir.
Psikanalize göre kaygının 3 çeşidi vardır:
1.Gerçeklik Kaygısı: Dış dünyadan gelen tehditlere karşı duyulan kaygıdır. Kişinin kaygılanması için gerçek bir nesne vardır. Örneğin; ona doğru havlayan bir köpeği gördüğünde kişi bu kaygıdadır.
2. Nevrotik Kaygı: Egonun dürtü boşalımını engelleyemezse olabileceklerle ilgili yaşadığı kaygıdır. Aslında kaygılanacak gerçek bir nesne yoktur. Kişinin herhangi bir konuda ‘ ya olursa, ya olmazsa’ şeklinde düşünceleriyle hissettiği kaygıdır.
3.Vicdan Kaygısı: Süper egonun kurallarına uyulmadığı durumunda kişinin yaşadığı kaygıdır. Özetle toplumun belirlenen ahlak kurallarına karşı durumudur. Örneğin; sınavda kopya çekildiği zamanda kişide oluşan kaygı bu gruba girebilir.
Bu kuramda göre tüm bu kaygı bozukluklarının tedavisinde; Psikanaliz kişinin kişilik yapısını ve çeşitli hastalık bulgularını anlamaya yönelik modeller sunar. Terapide Serbest çağrışım, Hipnoz, Rüyaların analizi, Dil sürçmesi, Transferans yorum ve analizi gibi teknikler kullanılarak bilinçaltına ulaşmaya çalışılır.
Anksiyete bulgularının altında yatan çatışmalar, savunmalar, arzular, bilinçdışı fanteziler ve yerleşik inançlar araştırılır. Bu bulguların yaşamda yarattığı sıkıntıları hafifletmeye yönelik tedavi yaklaşımları da sağlanır ve uzun vadede kişilik değişimi yaratılmaya çalışılır.
Psikoterapistler psikanalizin bazı tekniklerinden yararlanabilir yine başka kuramlardan da kişiye uygun, ona fayda sağlayacak yöntemleri seçerek süreçte o şekilde ilerleyebilirler. Bahsettiğimiz bu kaygı hepimizde farklı nedenlerle dolayı ortaya çıkabildiği için, amaç ve süreç her zaman kişinin özelinde ilerler.
Unutulmamalıdır ki kaygıyı hep deneyimliyoruz; zaman zaman daha çok yaşıyoruz belki de ve bu zamanlarda eğer bahşedemiyorsak psikolojik destek almaktan çekinmemeliyiz. Çünkü bu bir zayıflık değildir. Sevgiler ve de sağlıklı günler…