Sayfa Yükleniyor...
Bir haksızlık gördüğümüzde ne yapıyoruz? Müdahale mi ediyoruz, yoksa “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” diyerek sessiz mi kalıyoruz? Bu söz, kişisel bir korunma refleksi gibi görünse de toplumsal duyarsızlığın ve bencilliğin en net ifadelerinden biri.
İnsan doğası gereği kendini koruma içgüdüsüne sahip olsa da toplumsal yaşam yalnızca bireysel çıkarlarla sürdürülemez. Çocuklukta öğrenilen empati, yetişkinlikte sorumluluk bilincine dönüşmezse, duyarsızlık kuşaktan kuşağa aktarılır. Seyirci etkisi dediğimiz psikolojik olgu, kalabalık içinde herkesin “Birisi yardım eder” diye düşünmesine ve kimsenin harekete geçmemesine yol açar.
Sosyal medya ve dijital çağ, bu kayıtsızlığı daha da derinleştirdi. Bir olayın yalnızca izleyicisi olmak, müdahale etmekten daha konforlu hale geldi. Oysa duyarsız kalınan her adaletsizlik er ya da geç herkesi etkiler.
Bunun panzehri empati ve sorumluluk bilincidir. Eğitim ve aile içinde bireylere yalnızca başarı odaklı değil, topluma katkı sağlayan değerler de öğretilmelidir. Gerçek bir toplum, sadece bireysel kaygılarla değil, “Nasıl daha iyi bir dünya inşa edebiliriz?” sorusuyla şekillenir.
Duyarsızlık kısa vadede rahatlık sağlar, ancak uzun vadede hepimize zarar verir. O yüzden, “Bana dokunmayan yılan” anlayışını bir kenara bırakıp, hep birlikte harekete geçme zamanı geldi.