2

Söz gümüşse, sükût altın değilse?


  • Oluşturulma Tarihi : 20.02.2025 09:05
  • Güncelleme Tarihi : 20.02.2025 09:05

“Söz gümüşse, sükût altındır” derler. Ancak, haksızlık karşısında susmak gerçekten bir erdem midir, yoksa bir teslimiyet mi? Toplumsal hayatta sessiz kalmak çoğu zaman barışçıl bir tavır olarak görülse de bazı durumlarda bu, adaletsizliği normalleştiren bir kayıtsızlığa dönüşebilir.
İnsan, sosyal bir varlıktır ve yaşadığı toplumun bir parçası olarak olaylara tepki vermekle yükümlüdür. Ancak psikolojik olarak baktığımızda, birçok insanın haksızlık karşısında sessiz kalmasının temelinde korku, dışlanma endişesi ya da öğrenilmiş çaresizlik yatar. Çocuklukta öğretilen “Karışma, başını belaya sokma” anlayışı, bireylerin zamanla haksızlıkları görmezden gelmesine neden olur. Oysa suskunluk bazen en büyük ortaklık olur.
Seyirci etkisi olarak bilinen psikolojik olgu, insanların bir olay karşısında sorumluluğu başkalarına yükleyerek harekete geçmemesine neden olur. Toplum içinde kimse tepki vermediğinde, birey de bunu doğal bir tutum olarak kabul eder. Oysa bir yanlışlık karşısında sessiz kalmak, onu onaylamakla eşdeğerdir.
Elbette düşünmeden, fevri tepkiler vermek yerine sağduyulu davranmak önemlidir. Ancak bu, sessizliği bir yaşam biçimi haline getirmek anlamına gelmemelidir. Toplumsal bilinç, ancak ses çıkaran bireylerle gelişir. Eğer her birey “Benim sesim neyi değiştirir ki?” diye düşünürse, hiçbir şey değişmez.
Bazen bir tek ses, büyük dönüşümlerin başlangıcıdır. Haksızlık karşısında susmanın altın olmadığı zamanları iyi ayırt etmeli ve gerektiğinde sesimizi yükseltmeliyiz. Çünkü bazen, en büyük adalet sessizliği bozarak sağlanır.

Söz gümüşse, sükût altın değilse?
Metin Olataş
Yazarımız Kim ?

Metin Olataş