İkili ilişkilerde çoğu zaman en çok yıpranan şey, sevgiden çok saygıdır. Özellikle günlük hayatın yükleri, iş bölümleri ve ortak sorumluluklar arasında bazen karşımızdakinin yaptığı işe olan değer yargımız bulanıklaşır. Bir işi yapmadığımızda onun ne kadar emek istediğini ne kadar sabır gerektirdiğini ya da görünmeyen ne kadar yük taşıdığını fark edemeyiz.
Evdeki bulaşıkları yıkamak, çocukla ilgilenmek, faturaları ödemek, akşam yemeğini planlamak, alışveriş yapmak, araç kullanmak… Bunların hepsi küçük gibi görünen ama birikince insanı zihnen ve bedenen tüketen işlerdir. Fakat bir işi yapmıyorsan, eleştirmeden önce durup düşünmelisin: “Ben bu işin başına geçiyor muyum, yoksa sadece dışarıdan izleyip yargılıyor muyum?”
Çünkü hem o işi yapmamak hem de sadece kenardan laf söyleyip memnun kalmamak o işi yapanı demoralize etmekten başka bir işe yaramaz. Ve bir an gelir o kişi “el frenini çeker” ve buyur öyle ise sen yap der. Eğer böyle bir durum oluyorsa da şikayet etmeden o işin başına geçmek ve bugüne kadar yapılmayan bir davranışın neden yapıldığını sükunetle düşünmek ve anlamayı denemek gerekir. Belli ki orada artık görünmeyen olanın, görünür olma artık bana da saygı duy isteğinin çığlığı yankılanmaktadır.
İlişkilerdeki huzur, tarafların birbirinin emeğine duyduğu saygıyla beslenir. Bu nedenle ya o işin sorumluluğunu al, ya da sessizce, içten bir teşekkürle o işi yapanı onurlandır.
Saygı, sevginin görünmeyen temelidir. Ve her iş, arkasında görülmeyen bir özveriyle yürür. Bunu fark etmek; ilişkileri daha güçlü, daha adil ve daha sevgi dolu yapar.