Sayfa Yükleniyor...
Türkiye’nin onuncu büyük kenti, Akdeniz Bölgesi’nin önemli kentlerinden Mersin’deyiz. Mersin’in bir diğer adı İçel olarak bilinir. İçel’e ev sahipliği yapan yüksek Bolkar dağlarıyla, Torosların güney yönünün vadisinde yayılarak, şehrin yerleşim birimi sahilde noktalanır. Sırtını Toroslara dayayan şehir, Akdeniz sularının ılık poyraz esintisiyle yüzünü ıslak tutar. Ilıman iklime sahip Mersin; tarihi dokusuyla, portakal ve limon bahçeleri açısından zengin bir bölgedir. Her tarafı kendine buram, buram tarih dedirten Tarsus’un tarih öncesi gelişimi, Neolitik dönemle Kalkolitik eski Tunç çağı tarihine dayanır. Üç yüz yıllık ölümsüz uykunun efsanevi Eshab Kehf yedi uyurlar hikayesinin bu bölgeye ait bir mağarada yaşandığı rivayet edilir. Şehrin içinde çocuklarla gezinirken yemeğimizi yiyip, Mersin’e özgü cezeryemizi alarak, batıya doğru yol almaya koyulduk. Mersin şehir merkezinde yol alırken, çocuklara sizin yaşlarınızda iken ‘Adana, Mersin, tokadımı yersin’ diyerekten birbirimize takılırdık diye bir anlatımda bulundum. Çocuklarda buna karşılık, bir ağızdan nara atarak baba bizde bunu hep oynardık diye karşılık verdi. Çocuklar bunun üzerine Adana, Mersin tokadımı yersin diyerek tempo tutturdu. Bu şen şakrak oyalama esnasında, Mersin il sınırları dışına çıkmıştık. Akdeniz kıyısı boyunca dağ yamacının tek şeritli yolda seyrederken, solumuzda denizin berrak dalgaları, sağımızda yüksek dağların büyüleyici görüntüsü eşliğinde yol alıyoruz. Hedeflediğimiz yere varmak için on saatlik bir yol var önümüzde. Erdemli, Kızkalesi, Silifke, ile Anamur’u geride bırakacak, araç sürücülerinin korkulu rüyası yüksek bey dağlarındaki 470 keskin virajı seyir halindeki aracımızla bizde atlatmalıydık. Bu yolu kazasız tamamlamak, bizim için zorlu bir etabı atlatmak niteliğindeydi. En büyük endişem, bu yüksek dağların tümseğinden geçen virajlı yoldan çocukların ürkmeleriydi. Anamur’u geride bırakarak yüksek virajlı yollara tırmanışa geçiyoruz. Neyse ki dört saat korku, telaş içinde kuşbakışı denize nazır seyr-ü seferle geçen serüveni Antalya’nın, Gazipaşa İlçesi’nde soluk almakla tamamlıyoruz. Artık kısmen de olsa düz yolda ilerliyoruz. Bu bölgenin yamaçları alabildiğince muz asmalarıyla hınca, hınç doluydu. Sahil şeridiyse yan yana dizilip uzayan tatil köyleri zincirleme bir kordon boyunu andırıyordu. Muzuyla markalaşmış Gazipaşa’yı geride bırakarak, bir buçuk saat sonra Alanya’ya varıyoruz. Alanya tepedeki kalesiyle, sahili ve estetik mimarisiyle gelişmiş bir ilçe olarak, gözde ve narin bir şekilde karşımızda duruyordu. Alanya’da narenciye ve muzuyla adını duyurmuş nadide turistik ilçelerin başında yer almaktadır. Alanya’nın aracımıza yol verdiği güzergahı kullanarak iki saat içinde Antalya’ya ayak basıyoruz. Bundan böyle Antalya’da hayata tutunacak, kendim, eşim ve çocukların yaşamını idame ettirecek bir işle uğraşmam gerekecekti. ( Devam edecek )