2

Göç  14 


  • Oluşturulma Tarihi : 03.12.2019 11:02
  • Güncelleme Tarihi :

Aksiliklerin peşimi bırakmadığı bir süreçten geçiyordum. Antalya’da olmamın  açığa çıkması  nedeniyle, artık ne iş yerime uğrayabiliyor, nede eve gidiyordum. Türkiye’nin 1990’lı,  süreci takip eden yıllar, düşünür, aydın, gazeteci, yazar, akademisyen ve kendine ben insanım diyen her kesim için zorlu bir süreçti. Dört körpecik çocuk ile annelerinin ayakta kalabilmesi yönünde yoğun çaba harcıyordum. Başıma bir şey gelmesi halinde, ailenin ne gibi zorluklarla karşılaşabileceğini tahmin etmemden  dolayı   didinerek ayakta kalmaya çalışıyordum.  Bu düşünceler beni içten içe kemiriyordu. 1990 yılını takip eden süreç, faili meçhul cinayetlerin yaşandığı dönemdi. İnsanlar yargısız, sorgusuz şekilde infaz ediliyor, keyfî muameleye tabi tutuluyordu. Düşünce üreten her insan potansiyel hedef gösteriliyordu. 1990 ile 2000 yılları arasında birçok düşünür, bilim insanı, gazeteci, siyasetçi ve yazara canlarıyla bedel ödetildi. Bunun yanı sıra yüzlerce insan bu uğurda katledildi. Bu değerlerin sadece bir kaçını siz değerli okurlarla burada paylaşarak, hatırlatmayı uygun buldum.  Hukukçu, düşünür, Muammer Aksoy 31 Ocak 1990 yılında faili meçhul bir cinayet sonucu hayatını kaybetti. Gazeteci, Çetin Emeç İstanbul- Suadiye’de suikaste uğrayarak 7 Mart 1990 yılında hayatını kaybetti. Yazar düşünür,  Turan Dursun 4 Eylül 1990 yılında suikaste uğrayarak hayatını kaybetti. Bahriye Üçok 6 Ekim 1990 yılında tuzaklanan bombanın patlatılması sonucu hayatını kaybetti. Gazeteci, araştırmacı-yazar  Uğur Mumcu 24 Ocak 1993 yılında  aracına konulan bombanın patlatılması sonucu hayatını kaybetti. Elektrik Mühendisi, Profesör, Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis 17 Şubat 1993 yılında içinde bulunduğu uçak düşürülerek hayatını kaybetti. Olayın akabinde, uçağın teknik bir arıza nedeniyle düştüğü kamuoyuyla paylaşıldı.  Anavatan hükümeti döneminde Maliye bakanlığı yapmış, Adnan Kahveci 20 Şubat 1993 yılında içinde bulunduğu araçla seyir halindeyken trafik kazası süsü verilerek hayatına son verildi. Türkiye Cumhuriyeti 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal 17 Nisan 1993 yılında zehirlenerek hayatını kaybetti. Otopsi sonucu kalp yetmezliğinden öldüğü, rapor edilerek,   cinayet halen bir muamma olarak hafızalardaki yerini korumakta.  Kendi düşüncelerini topluma ışık saçmaya yönelik açıklamak isteyen insanları katleden kirli zihniyeti, burada şiddetle kınarken, bu doğrultuda bedel ödeyen değerleri burada anarak yad etmek istedim. Buna müteakip Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde hizb-i kontra adı altında yüzlerce savunmasız, masum insan katledildi. Aynı tarihlerde, Kürt işadamı Behcet Cantürkle, şoförü 14 Ocak 1994 yılında sapanca yakınlarında ölü olarak bulundu. Mehmet Nabi İnciler, İnci baba lâkabıyla bilinen işadamı korumasına öldürtüldü. Savaş Buldan bilinmeyen kişilerce kaçırılarak, 3 Haziran 1994 yılında katledildi. İnsan canının böylesine ucuz görülerek hiçe sayıldığı bir süreçten geçiyorduk. Devlet içinde kümelenmiş karanlık güçler, birer ölüm  makinesine dönüşmüştü. Devlet mekanizması ve otorite hukuk tanımazların eline geçmişti. İt izi at izine karışmış muğlâk bir süreçten geçiyorduk.  Bu süre zarfında katil sürüsü Antalya’ya da dadanmıştı. Dr. İdris Çelik, esnaf Yusuf Manavcı’nında aralarında bulunduğu  bir düzine insanın  katledilmesiyle hayatlarına son verildi. Bu yaşananlara karşın benim için yeni bir süreç başlamıştı. Kendi adıma çalışamıyor,  hesabıma para çekemiyor, genel anlamda kendi adımda olan her şeyden mahrum kalmıştım. Bu açıdan ekonomik sıkıntı çekmeye başladım. ( Devam edecek )

 

Göç  14 
Veysi Aygün
Yazarımız Kim ?

Veysi Aygün