O zeytine, zeytin ona hayat verdi!

İstanbul’da yıllarca pazarlama işi yaptıktan sonra 45 yaşında İzmir Seferihisar’da çiftçilik yapmaya başlayan Armağan Portakal, bin 250 yaşındaki zeytin ağacına yeniden hayat verdi. Portakal, çiftliğinde kurduğu farklı tasarım atölyelerle çiftçiliği de farklı bir boyuta taşıdı


  • Oluşturulma Tarihi : 06.04.2020 07:31
  • Güncelleme Tarihi : 06.04.2020 07:31
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
O zeytine, zeytin ona hayat verdi!

NURETTİN BAKİ-ÖZEL HABER
İstanbul’da yıllarca masa başı işi yapan Armağan Portakal, aradığı mutluluğu ve huzuru 45 yaşından sonra zeytin ağaçlarının arasında buldu. İzmir Seferihisar’da çiftçilik yapan ve 2015 yılında ‘Torlak Çiftliği’ni kuran Armağan Portakal, çiftçilik kayıt belgesine 2014 yılında sahip oldu. Bu şekilde resmi olarak da çiftçi kayıtlarına geçen Portakal, kendini farklı bir çiftçi olarak tanımlıyor. Geleneksel çiftçiliğin sınırlarını aşan Portakal, çiftçilikten ürettiği ürünleri çiftliğinde kurduğu atölyelerle kendine özgü tasarımlarla zenginleştiriyor. Çiftçilik yaparken matematiğe güvendiği kadar sezgilerine de güvendiğini söyleyen Portakal, bin 250 yaşındaki zeytin ağacına da yeniden hayat vermiş. Kadim zamanın üçgeni olan zeytin, keçi ve çobanın yolculuğuna çıkan Portakal, bu yolculuğun sonunda kendisine has kahve üretimi ve tasarımını gerçekleştirmiş. Portakal, zeytin için “Çiftliğimizde var olma sebebimiz zeytin ağaçlarımızdır. Toprak üretirken zihin ve beden de üretsin diye yola çıktık. Bu yolculukta ben de bu kadarını hayal etmemiştim” dedi.



EL EMEĞİ HALA ÇOK DEĞERLİ
El emeğinin hala çok değerli olduğuna inandıklarını belirten Portakal, çiftliği çocukluk tatlarına olan özlemle kurduklarını söyledi. Portakal, “Bizim büyük bir hikâyemiz yok. Oldukça yalın diyebiliriz. Bu araziyi aldığımızda zeytin ağaçlarının ve toprağın bereketini görünce, bu bereketi sürdürelim istedik. Egeli bir aile olarak, çocukluğumuzun tatlarına özlemle kurduk bu çiftliği. Sağlıklı yaşam ve sağlıklı beslenmek için. Amacımız o lezzetlere yeniden kavuşmak. Bizi çocukluğumuza götüren o kokulara, o hatıralara. Ailemizin yemek becerisi, ninemizden, anneannemizden, babaannemizden yani yüzlerce yıldır süzülen bilgi ve maharet ile en iyi bildiğimiz ürünleri yapmaya devam edeceğiz. El emeği bizim için hala çok değerli!” diye konuştu.
AİLEME VE HAYATA MİNNETTARIM
Ailesi ve hayata olan minnettarlığını da dile getiren Portakala, "Yüreğimizle iş yapıyoruz ve üretiyoruz. Ablam Nurdan Toper olmasaydı bu ürünler,  atölyelerimizin klasiği Ege Sofrası olmazdı. Ailemizin maharetli lezzetli elidir" dedi. 


 

BUKADARINI HAYAL ETMEMİŞTİM!
Birçok şeyin hayal ile başlandığını ancak kendinsin bu kadarını hayal etmediğini dile getiren Portakal, “Evet, birçok şey hayal etmekle başlıyor. Ama itiraf edeyim böylesini hayal etmemiştim; arazinin bu kadar büyük olacağını, içinde köpeklerin ve tavukların barınacağını, her bakılan yerde bitki ve meyve ağaçlarının bulunacağını. Üretmeyi de hayal etmemiştim ta ki zeytin ağaçlarını görene kadar. Bu ölümsüz ağaçlara çok şey borçluyum. Çekirdek ekibimle zeytinlerimize toprağın ritminde gözümüz gibi bakıyor, onlar da tabiatın kendi tadında her sene sağlıklı danelerini sunuyor bize. Onlar bizimle mutlu, biz onlarla varız. Sofranızda yer alan zeytinler bu birlikteliğin eseri. Geleneksel tatlarda yaptığımız kısıtlı ürünleri sizlerle paylaşmayı da seviyorum. Üretken olmayı önemsiyorum. Torlak Çiftliği’nde yarattığımız dünya bana huzur ve mutluluk veriyor. Emeğimize değer veren müşterilerim, arkamda dağ gibi kocam, yanımda dev gibi ekibim var olun, sağ olun” ifadelerine yer verdi.
SEZGİLERİME GÜVENİYORUM!
45 yaşından sonra tarımla uğraşmaya başlayan Portakal, matematiğe güvendiği kadar sezgilerine de son derece güvenmiş. Çalışma hayatı içerisinde tarımla nirvanaya ulaştığını belirten Portakal, tarıma nasıl başladığını şu sözlerle anlattı: “ 45 yaşından sonra bu işe soyundum. Şu an 51 yaşındayım. Bütün çalışma hayatım ve kariyerim pazarlama ve gıda sanayinde geçti. Şunu çok net bir şekilde söyleyebilirim ki; çalışma hayatımın içerisindeki nirvanaya ulaştığım bölüm çiftçilik ve toprakla uğraştığım bölümdür. 2014 yılın sonunda Seferihisar’dan bir arazi aldık. Arazi alınırken aslında ben pek ilgilenmedim eşim ilgilendi. Benim de bir gün araziyi görmek istedim. Araziye gittim ve arazinin yarısı mandalina diğer yarısının ise zeytin ağaçlarıyla süslü olduğunu gördüm. Normalde girişimcilik nedir? Öncelikle bir fizibilite yapılır, bir fikir proje ortaya çıkar fizibilite yaparsınız artısı-eksisi matematiği çıkar. Ama ben kendimi şöyle tanımlamaya başladım. Matematiğe güvendiği kadar sezgilerine de güvenen ve bununla da hareket eden bir insanım. Bu belki yaşla da alakalı belki de toprakla da alakalıdır. Ben de zeytin ağaçlarını görünce, burayı yılın belirli zamanlarında açılacak bir eve dönüştürmek yerine, üreten bir yer, üretim yapılan bir yer yapalım diye yola çıktım. Bütün hareketimizin ateşleyicisi aldığımız arazimizdeki zeytin ağaçlarıydı. Şu an 350 tane zeytin ağacımız var. Sürecin başında öncelikle evimizi yaptık, evimizi yaparken kafamda fikirler, projeler oluşmaya başladı. Bizi çocukluğumuza götürecek ürünler yapmak istedik ama az sayıda yapalım bunu” diye konuştu.
BUTİK KALMAYA ÖZEN GÖSTERDİK
Az, öz ve kaliteli ürün üreteceklerini, bu yüzden butik kalmaya özen gösterdiklerini belirten Portakal, “Kendi çiftliğimizde ben ablam ve bir yardımcımız kendi fiziksel gücümüz yettiği kadar ürün yapacağız. Ürettiğimiz bu ürünler de az sayıda olacak diye birbirimize söz verdik. Şunu söyledik, “İnsanız, tamah edebiliriz, aşka gelebiliriz biraz satılır şımarabiliriz” diye özellikle çok ufak ve özellikle butik kalmaya özen gösterdik ve 5 yıl oldu hala öyleyiz” dedi.
ZEYTİN BİZİM BAŞTACIMIZ!
“Zeytin bizim baş tacımız, var oluş sebebimiz” diyen Armağan Portakal, kendisinin daha önce zeytincilikle alakasının olmadığının da altını çizdi. Portakal, “Her ne kadar Egeli olsam da benim hiç zeytinle alakam yoktu ama anneannemin zeytinlikleri vardı. Zeytin belki biz bilmeden bilinçaltımızda olan bir şey. Çocukluğumdan itibaren zeytin ağacı seven bir insanım. Ama sevgi yetmiyor. Şimdi elimizde bir arazi var. Arazimiz 9 dönüm ve içinde zeytin ağaçları var. Bu zeytinlerden anlamak için benim yaptığım ilk iş Seferihisar’da eski Orhanlı Köyü’nde bulunan Doğa okulunun zeytin kampına katılmaktı. Üç günlük o zeytin kampıyla başladım. Arkasından tohum kampı, arkasından Çanakkale’de sofralık zeytin işlememize rağmen zeytinyağı tadım panelist eğitimi, sempozyumlar, söyleşiler kendimi zeytinle donanmaya başladım. Birbirinle bağımlı listeler yapıyorum. Her şeyin benim planladığı zamanda ve saatte olması lazım ama böyle bir hayat yok. Benim bunu idrak etmem 2 yılımı aldı. Ve bir gün şunu fark ettim: “Armağan sen bir insan olabilirsin ama sen sadece bütünün bir parçasısın. Bütünün bir parçası olduğumu anladığımı andan itibaren işler yolunda gitmeye başladı” ifadelerine yer verdi.
ZEYTİNİN KENDİ RİTMİ VAR
“Zeytinin bir ritmi var” diyen Armağan, zeytin toplatmayı tamamen elle yaptırdıklarını dile getirdi. Portakal, “Zeytini bir şekilde yoluna koymaya başladık. Yeşil ve siyah olmak üzere iki hasat yaptırıyorum. Zeytin toplatmayı tamamen elle yaptırıyorum. Çünkü biz sofralık işliyoruz. Yeşil hasatta önce yemyeşil olanları toplattırıyoruz. 9 ay boyunca hiç açmadan çizme ve kırık yapmadan karanlıkta beklettiğimiz bir olgun zeytin yapıyoruz. Baba tarafım Urlalı anne tarafım da zaten Egeli, anneannemin Bergama’da zeytinlikleri vardı. Yani ben diyorum ki biraz genlerde olan bir şey. Zeytin bize şunu öğretti: her şey sabır ve kendi yolunda gidiyor ki bunu ben istedim diye bir şey yok. Toprağın ve zeytinin kendi ritmi var ve bunu slogan olarak kullanıyorum, çünkü bütün düzeni anlatıyor” dedi.
BEN TDK’DAKİ ÇİFTÇİ DEĞİLİM
Kendisini Türk Dil Kurumu’nda tanımı yapılan çiftçiden farklı olarak tanımlayan Portakal, hayatı boyunca somut bir şey üretmek istediğini ve bu isteğini çiftçilikle elde ettiğini söyledi. Portakal, “Ben çiftçi kayı sistemine üye bir çiftiyim. Çiftçilik sistemine kaydımı 2014 yılında yaptırdım. Benim normal kimliğim çiftçi. Fakat çiftçi lafını Türk Dil Kurumu’nda araştırdığım zaman toprağı işleten, üreten insana deniyor. Ben böyle bir çiftçi değilim. Ben fizibilite yapan bir girişimci de değilim. Ben bu iki tanıma da girmiyorum. Ben en başta söylediğim gibi matematiği güvendiğim kadar, sezgilere de güvenerek hareket eden bir üreticiyim. Bütün kariyerim boyunca pazarlama yapmış bir insan olarak, bütün emeğini başkasının klasöründe kaldığını gören bir iş olan pazarlama işini yaptım. İstediğiniz her şeyi yaparsınız o dönemde ama neticede bir başkasının klasöründe kalır ve siz oradan ceketini alıp çıkarsınız ve sizin elinizde bir şey kalmaz. Hayatım boyunca bana ait somut bir şey üretmek istedim. O yüzden fotoğraf çektim, o yüzden sergiler açtım, o yüzden kitap yazdım yani hep bana ait bir şey olsun istemiştim ama burası bu isteğimin gerçekten nirvanası, muazzam bir şey. O yüzden de o çiftçi tanımına uymuyorum. O girişimcilik tanımına da uymuyorum. Çünkü mahsul sezonluk işler ve siz şunu görüyorsunuz toprak üretiyor, toprak üretirken kalan zaman boş geçiyor gibi geliyor ve karşılığını verememiş tembel gibi hissediyorsunuz kendimizi. Bu işe başlarken Seferihisar’da ilktim, şu an benden başka var mı bilmiyorum. Yani hem küçük çiftçi, üretimini mahsulünü yapıyor hem de satışını internette yapıyor. Biz sosyal medyadan hiçbir satış gerçekleştirmeyiz. İlk günden itibaren internetten sipariş alırız faturasını keseriz anlaşmalı kargoyla yollarız. Bütün bunları maliyede tescil ettirmeniz gerekiyor. Bu olay beş yıl önce yaşandı” ifadelerini kullandı.
ÇİFTÇİLİĞİ ATÖLYELERLE BULUŞTURDUK
Çiftliklerinde çeşitli atölyeleri hayata geçirdiklerini dile getiren Portakal, “Toprak üretirken zihin ve beden de üretsin diyerek ben bir yılı atölyeleri düşünerek geçirdim ve ilk atölyeyi 2017 yılında açtık. Özel uzmanlarla, bazen kadim bir zanaat, bazen fikir üretimi, bazen el işi özel atölyeler düzenlemeye başladım. Bu sene 4’üncü yılımıza girdik ve hayata şükrediyorum. Çok güzel atölyeler çıkıyor. Şimdi zeytin üretiyoruz Temmuz’da (güneşte) reçel pişiriyoruz. Ege için çok stratejik bir ürün olan Sakız enginarını yapıyoruz. Sağlıklı yaşayalım diye kurduğumuz bu çiftlikte üretmek esastır. Değerli uzmanlar ve ilgili katılımcıların bir araya gelmesiyle öğrenme, üretme, farkına varma, keyif alma, yenilenme devam edecektir. Lezzetli ve zengin Ege soframız hep olacaktır. Sanatla Farkındalık Atölyesi, Yaşam Elekleri Atölyesi 2020, Yaşam Hikayemizi Renklendirme, Doğal Parfüm Atölyesi 2020, Permakültüre Giriş Kursu” diye konuştu.
BİN 250 YAŞINDAKİ ZEYTİN AĞACIMIZ
Bin 250 yaşında bir zeytin ağacını sahiplendiklerini belirten Portakal, bu ağacın kendilerine ilham kaynağı olduğunu söyledi. Portakal şöyle konuştu: “Biz 1,5 yıl önce bin 250 yaşında bir ağaç sahiplendik. İsmini de ‘İDA’ koyduk. Şu an bahçemizi onurlandıran bir ağaç. Önünden geçerken bile insana muazzam bir enerji veriyor ve insanlar haline ve tavrına dikkat ederek geçiyor. Satın almak istedik demek istemiyorum ama bu ağacı satın aldık bahçemize koyduk. Bin 250 yaşında bir ağaç, neler görmüş, neler geçirmiş bir blok halinde bahçemize diktik. Aradan birkaç ay geçti tırnağım ucu kadar filiz vermeye başladığında o anı tarif etmem çok kolay değildi. Şimdi bir sürü dalı oldu. Biz onda yeniden yaşama dönüşü, yaşam enerjisini gördük. 2019 yılında yine bir hayal kurdum. Sadece bizim için tasarlanmış ve sadece bizim için üretilmiş ürünlerimiz olsun istedik. Ama bu da “Hadi ben gideyim bir tane tabak yaptırayım ya da bir tane fincan yaptırayım” olmasın dedik. Bunun için öncelikle İda bize ilham kaynağı oldu. Denizli’de bir seramik sanatçısı arkadaşım yaptı. Bir de zeytinin döngüsü altı tane evreden oluşuyor. Uyanış, bebeleme, çiçeklenme, daneye dönüşmesi, büyüyüp hasat yapması ve tekrar uykuya geçmesi. Bu zeytin döngüsü içindeki 6 evreyi de bu kez İzmir’deki bir seramik sanatçısı arkadaşım atölyesinde tasarladı. İda’nın ölümsüzlüğünü vurgulamak için gümüşten, bakırdan yaprağı olan yani ölmez İda’yı anımsatan ve bizim parçalarımız olsun diye yola çıktık. Bunların hepsi tarımın dışında olan şeyler.”
İNSANLARIN GÜVENİNİ KAZANDIM
Zeytinin çöpe giden çalı çırpılarını da değerlendiren Portakal, “Zeytin ağaçlarımızın hepsi budanıyordu her sene bir sürü dal çalı çırpı çıkıyordu. İlk gün ne yapacağımı bilemedim. Normal çöpe atılmıyordu. Bu dalarlı biz biraz kurutalım sonra da ismine zeytin çiçeği dediğimiz kolyeler yapalım. Yani maksat bir kolye değildi aslında, mis gibi kokusuyla zeytinin yolculuğuydu. Bütün ürünlerimiz el yapımı. Geçen sene seramik yaptık. Bunlar sadece tarımla uğraşan bir iş değil bunlar. Kendiliğinden başka bir iş doğuyor. Şunu duyuyorum ve çok hoşuma gidiyor. Diyelim ki bir atölye yapıyoruz. Armağan Hanım bu atölyeyi yapıyorsa iyidir, insanların güvenini kazandım” dedi.
KADİM ZAMANIN ÜÇGENİ
Kadim zamanın üçgeni olan zeytin, keçi ve çobanın yolculuğuna çıkan Portakal, bu yolculuğun sonunda kendisine has kahve üretimini de gerçekleştirmiş. Portakal, bu yolculuğu şöyle anlatıyor: “Zeytinin kadim zamanda arkadaşları var. Bu bir üçgen… Zeytin, çoban ve keçi… Kadim zamanda bu bir üçlüdür. Keçi, oradan yiyecek, gübresini bırakacak, çoban zaten o keçileri yönetecek… Ben özel ürünlerim olsun istedim, benim kadim zamanda zeytinin arkadaşı çoban ve keçi. Eğer ben bu çoban ve keçiyi izlersem yolum kahve ağacına çıkar. Yani bu ya kahve çok popüler ben bir tane de kahve yapayımla çıkmadı. Özel kahve üreticisi bir arkadaşıma gittiğimde kahvenin nasıl olması gerektiğini tek tek anlattıktan sonra kahve üretmeye başladım. Kendisine çok soyut bir şey anlattım. Büyük ihtimalle 30 yıllık meslek hayatında ilk defa birisi gidip bir hayal anlattı. Çünkü bana bir kahve yap da alış fiyatı şu kadar olsun demeyen birisiyle karşılaşınca çok özendi ve etiketin üzerine imzasını attı. Kahvemizin çekirdeği 1500 metrenin üzerinde yetişen ağaçlarda elle toplanmış çekirdekler. İlk üretimimizi 8 Mart Dünya Kadınlar gününde özellikle yaptık. Çok az çeşit bütün varyasyonlara girelim diye bir derdim yok. Kahveyi seven bir aileyiz ve keçinin yolunu izleyerek bir kahvemiz olsun diye çıktığımız bir yoldu. Sonradan öğrendim ki kahve dünyada petrolden sonra ikinci büyük ticari emtiaymış. Ve ben bunu bilseydim bu kadar safiyane bir hayalle belki gidemezdim.”

Haber Merkezi