2025’in ilk yarısı kaygı verici: İhracatçının yükü ağırlaşıyor

2025'in ilk yarısına dair değerlendirmelerde bulunan Eskinazi, ihracatın büyümeye katkısının negatife döndüğünü belirterek ihracatçıya nefes aldıracak yapısal adımlar atılmadıkça Türkiye’nin rekabet gücünün daha da zayıflayacağını ifade etti

  • Oluşturulma Tarihi : 08.07.2025 16:03
  • Güncelleme Tarihi : 08.07.2025 16:03
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
2025’in ilk yarısı kaygı verici: İhracatçının yükü ağırlaşıyor haberinin görseli

KEMAL ÖZKURT / Ege İhracatçı Birlikleri (EİB), 2025 yılının ilk yarısını değerlendirmek ve ikinci yarıya dair beklentilerini paylaşmak üzere basın mensuplarıyla bir araya geldi. EİB Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi ve birlik başkanlarının katılımıyla gerçekleşen toplantıda, “Kararlılık Yılı” ilan edilen 2025’in ilk altı ayında ihracat performansı ve ekonomik gelişmeler masaya yatırıldı. Orta Vadeli İstikrar Programı’na bağlılık vurgusuyla başlayan toplantıda, ihracatçının karşılaştığı sorunlar, küresel piyasalardaki belirsizlikler ve yılın ikinci yarısına ilişkin hedefler paylaşıldı. Toplantısına açılışında konuşan Ege Eskinazi, “Kâr marjları eriyor, finansmana erişim zorlaşıyor, kur baskısı büyüyor. İhracatçılar, 'kazandıkça kaybettirilen' bir tabloyla karşı karşıya. Türkiye ekonomisi yılın ilk çeyreğinde yüzde 2 büyüse de ihracatın katkısı negatife döndü. Bu gidişle sadece 2025 değil, 2026 da kayıp yıl olabilir” dedi.

İHRACAT YAPMAK CEZALANDIRILIR HALE GELDİ

Türkiye'nin global alıcılar nezdinde pahalı bir ülke haline geldiğini vurgulayan Eskinazi, “Geçtiğimiz haftalarda dünyaca ünlü bir İspanyol alıcı, ‘Mal adedini düşürmeden üretimi Mısır’a kaydırmanız kaydıyla iş birliğine devam ederiz’ dedi. Bu yaklaşım, Türkiye'nin artık tercih edilmediğinin somut göstergesidir. Yüksek enerji fiyatları, kur istikrarsızlığı ve artan işçilik maliyetleri karşısında firmaların nefes alma alanı kalmadı. Kimileri konkordato ilan ederken, kimileri üretimini ve sermayesini yurt dışına taşıyor. İhracat yapmak adeta cezalandırılıyor. Kâr marjları eriyor, finansmana erişim zorlaşıyor, kur baskısı büyüyor. İhracatçılar, 'kazandıkça kaybettirilen' bir tabloyla karşı karşıya. Türkiye ekonomisi yılın ilk çeyreğinde yüzde 2 büyüse de ihracatın katkısı negatife döndü. Üst üste iki çeyrektir ihracat büyümeye katkı sunamıyor. Bu yalnızca bir veri değil, Türkiye’nin rekabet gücünde alarm zillerinin çaldığını gösteriyor. Bu gidişle sadece 2025 değil, 2026 da kayıp yıl olabilir” diye belirtti. 

İHRACATÇIYA SAHIP ÇIKAN BİR POLİTİKA BENİMSENMELİ

İhracatçının toparlanabilmesi için çağrıda bulunan Eskinazi, “Kur politikasında öngörülebilirlik sağlanmalı, ihracatçının maliyet hesabı yapabileceği bir reel kur düzeyi korunmalıdır. Sektörel kredi limitleri yeniden yapılandırılmalı, özellikle tekstil, hazırgiyim, tarım ve gıda gibi emek yoğun sektörlere özel finansman mekanizmaları devreye alınmalıdır. Enerji maliyetleri üzerindeki yük hafifletilmeli, sanayi tarifesi dışında destekleyici fiyatlamalar sağlanmalıdır. Sermaye göçünü engelleyecek teşvikler ivedilikle uygulanmalı, ihracat gelirleri üretim ve yatırıma kanalize edilmelidir. TCMB TL dönüşüm desteğinin yıl sonuna kadar uzatılması, uygulamasının kolaylaştırılması, günlük reeskont kredisi limitinin artırılması ve bekleme süresinin 30 gün altına düşürülmesi sağlanmalıdır. DİR rejimini kullanan firmaların KDV iadesindeki idari sorunlar giderilmeli, Türkiye artık üreticiye ve ihracatçıya sahip çıkan bir ekonomi politikası benimsemelidir” ifadelerini kullandı.

HAZIRGİYİMDE KAYIP BÜYÜYOR AMA UMUT SÜRÜYOR

İhracatçının müşterisini kaybetmemek için düşük fiyata satış yaptığını belirten EHKİB Başkanı Burak Sertbaş, “İçeride yüksek maliyet ve enflasyonla uyumsuz döviz kuru, dışarıda ise Avrupa’daki durgunluk, bölgesel savaşlar ve belirsizlikler ihracatı baskı altına aldı. Ne yazık ki bu ortamda 2025’e umutla başlayamadık. İran-İsrail gerilimiyle tablo daha da kötüleşti” dedi. Sertbaş, yılın ilk yarısında hazırgiyim ihracatının yüzde 6 düşüşle 8,1 milyar dolara gerilediğini, yaklaşık 563 milyon dolarlık kayıp yaşandığını söyledi. Yıl sonu ihracat beklentisinin 16,2 milyar dolar seviyesinde olduğunu belirtti. İstihdam tarafında da ciddi kayıplar yaşandığını aktaran Sertbaş, “Kur baskısı, artan maliyetler ve azalan siparişler nedeniyle üretim yavaşladı. Sadece hazırgiyimde son 2 yılda 145 bin, tekstille birlikte toplamda 200 binin üzerinde kişi işini kaybetti” dedi. Tüm zorluklara rağmen umutsuz olmadıklarını ifade eden Sertbaş, “Hazırgiyim hâlâ Türkiye’nin en güçlü ihracat sektörlerinden biri. 17,9 milyar dolarlık ihracatla küresel ölçekte 5., AB pazarında 3. büyük tedarikçiyiz. 15 doları aşan ortalama birim fiyatla katma değerli ihracatta önemli bir yerdeyiz. Bu sektör geçmişte de krizleri atlattı, yine başarır. Yeter ki üreticiye nefes aldıracak doğru adımlar atılsın” diye belirtti. 

ÇİFTÇİMİZİ DESTEKLEMELİYİZ 

Çiftçinin desteklenmemesi halinde üretimin düşeceğini ve kırsaldan kente köçün hızlanacağını söyleyen Ege Kuru Meyve İhracatçıları Birliği Başkanı Mehmet Ali Işık, "Küresel ısınma bir gerçek. Ancak buna karşı alınabilecek önlemler de var. Tek başına bir sektör ya da ülke bununla baş edemez. Kıtalar ve ülkeler güç birliği yapıyor. Avrupa Yeşil Mutabakatı bunun en önemli örneklerinden. Tüm ülkeler bu sürece dahil olmak zorunda. Bizim de bu kaynaklardan faydalanabilmemiz için Avrupa Birliği’ne proje sunmamız, altyapımızı güçlendirmemiz gerekiyor. Çünkü gıda dediğimizde tarım gelir, tarım dediğimizde çiftçi akla gelir. Eğer çiftçimizin hayatını sürdürebileceği altyapıyı sağlayamazsak, kırsaldan kente göç daha da hızlanır. Bunu önlemek bizim görevimizdir. Üniversiteler ve enstitüler olarak kuraklığa dayanıklı yeni çeşitler üzerinde çalışmalı, gençlerimizi bu alanda yetiştirmeliyiz” diye konuştu. 

MADEN İHRACATI ARTIŞTA AMA RİSKLER BÜYÜYOR

Ege Maden İhracatçıları Birliği Başkanı İbrahim Alimoğlu, Türkiye’nin maden ihracatının yılın ilk yarısında binde 9 artışla 2,87 milyar dolara çıktığını söyledi. En büyük payı 1,09 milyar dolarla metalik cevherler alırken, doğaltaş ihracatı 931 milyon dolara ulaştı. Ege Maden İhracatçıları Birliği'nin ihracatı ise yüzde 10 artışla 685 milyon dolara yükseldi. Doğaltaşta işlenmiş ürün ihracatı yüzde 12, ham blok ihracatı yüzde 6, birim fiyat ise yüzde 5 arttı. Alimoğlu, “Kur ile enflasyon arasındaki fark büyüyor, enerji ve işçilik maliyetleri artıyor, döviz baskısı rekabet gücümüzü zayıflatıyor” dedi. Yeni maden kanunu taslağındaki mali yüklerin sektörü tehdit ettiğini belirten Alimoğlu, izin süreçlerinin karmaşıklığının da üretimi zorlaştırdığını söyledi. Sektörde çevreci üretimin önem kazandığını vurgulayan Alimoğlu, “Tüm zorluklara rağmen üretmeye, katma değer yaratmaya ve Türk doğal taşını dünyaya tanıtmaya kararlıyız” ifadelerini kullandı.

DEVLETİN İHRACAT HEDEFİ OLMALI

Ege Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği Başkanı Bedri Girit, bakanlıkların dolaylı uygulamalarla ihracatı zorlaştırdığını belirtti. Girit, “Tereyağına ve süt tozuna yasak geldi, ama yumurtaya açıkça yasak denmiyor. Ancak konteyner başına 35 bin dolar ödemeden beyannamenizi alamıyorsunuz. Teknik olarak yasak değil ama fiilen ihracat imkânsız hale geliyor. Bu, büyük bir strateji eksikliğine işaret ediyor. İhracat sadece bizim değil, devletin de hedefi olmalı. Kağıt üstünde hedefler var ama uygulamada çelişkilerle karşılaşıyoruz. Bir bakanlık teşvik açıklarken, diğeri ihracata engel çıkarıyor. Bakanlıklar birlikte karar almalı, yoksa ne yapacağımızı şaşırıyoruz” dedi.

Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Başkanı Emre Uygun da, ambalajlı ve yüksek katma değerli ihracatın artırılmasının sektörel öncelik olduğunu belirtti. Geçmişte uygulanan ancak şu an yürürlükte olmayan ihracat desteklerinin yeniden devreye alınmasını isteyen Uygun, “Bu destekler firmalarımızın rekabet gücü açısından hayati önem taşıyor. Ayrıca AB’nin Türkiye’den yapılan zeytinyağı ithalatında uyguladığı yüksek gümrük vergileri rekabet gücümüzü zayıflatıyor. Fas ve Tunus’a tanınan sıfır gümrük avantajı Türkiye’ye de sağlanmalı. Gümrük Birliği Anlaşması’nın güncellenmesinde zeytinyağı öncelikli gündem olmalı. En az 60 bin tonluk gümrüksüz kota talep ediyoruz. Aynı şekilde, Birleşik Krallık’la yürütülen Serbest Ticaret Anlaşması müzakerelerinde zeytin ve zeytinyağımız stratejik ürün olarak ele alınmalı” dedi.